Biliyorum ; anlatacaklarımı hikâyeye pek az benzer bula- caksınız. Zira bunda alışılmış çehrelerin evvelden keşf olun- kan biri için, eşya ve insanlar az çok manasını değiştirdi di- yebilirim. Herkesin bulunabileceği bir yerde idim ; fakat ben gittiğim zaman bir masada karşı karşı- ya oturmuş, dirseklerini bey: örtüye dayamış, birbirlerine bakan, yahut da birbirlerini seyreden bir kadınla bir erkek- ten bâşka, kimse yoktu Tesadüfen, her an onları gö- rebileceğim bir masaya otur- dum ve üç saat müddetle, ade- ta büyülenmiş gibi birbirlerine bakan o kadınla o erkeğin hiç me ister istemez gördüm. birer cümle söyleşdiler v ve "kalkıp gittiler. İşte, size anlatmak istediğim, o birer cümle söyleşinceye is dar e aa olup bitenle Yarabbi!.. İnsan Li daha zül ne vardır ki?.. Hiç değilse, o kadının yüzüne bakân o adam böyle düşünü- yordu. Bir insan çehresi 1.. dü- şünün bir kere... Sizin dışınız- da fakat sizin kadar hakiki, yer kaplayıcı ve canlı bir var- lık. Canlı; hemde nasıl... Bir hayatı aksettirmek husu- sunda, insanın yüzünün kudre- ti hiç bir varlıkta yok. O adam, o kadının yüzüne bakıyordu. oÇehrenin mihra- kını teşkil eden gözlerine... Hiç bir insanın gözlerine bak- dınız mı?.. Bu suali yersiz bulmayın. ine ri gözlerine bakmak nadiren başımızdan geçer. Ve ekseriya dışımızdaki varlık hâdisesinin hakikilik derecesinden hayrete düşeriz. şeffaflaşan atlı ol susi bir beyazlıktaki cildin in- ce farklarla dalga di n şeklinin derinlik derecesini bir türlü doğru olarak tayin ede- miyordu. arın o kadının yü- zünde resmedilmiş olduğu pi- lânı bulamayınca, içinde tuhaf bir tereddüt ve nefsine iti- o! ışığın bitip gölgenin başladığı 0 ZAHİR GÖVEMLİ noktadaki 00 İrem ten” bir türlü yordu. Dikkati arttıkça, ölem sinen ifadenin oradaki çok belirsiz mavi damarcıklar.üzerinde bir nevi serbest hayat, bezekeie benzer bir uçuşma do; ğunu görüyordu. Ve ”— nasıl oldu bilinemez, arkala- rındaki korkunç meçhuller âle- mini zaman zaman bir vuzuh ışığının yırttığı rt çi bebeklerine baktı lara baktı. Orada eli gitti. Eridi; kadının zihni ya- şayışına karıştı. Önceleri bir satıh gibi gö- nen, sonra birde: ge de- inlikleri meydana vuran o et- rafı renkli küçük ider bazan bir sarımtırak veya gü- renkli ışık yanıyordu. Onunla beraber mazinin yıl- ları da aydınlanıyordu. Ve adam çocukluk yıllarına kadar uzayan dümdüz, gece ortasın- da bir beyaz çizgi halinde uzayan yolda tek başına iler- lemeğe uğraşıyordu. Işık bir noktada bitince tekrar karan lıkların kucağına dalan adam o yol km bulduğu saadet, haz ve selli (o hatıralarının soluk re renklerine sarılarak mu- ii bulmağa, oyalan- mağa çalışıyor, sonra, Yy veya kırmızı bir ziya o gözle- rin 290 kürelerinde yeni izler veya bazan altı cihete inkişaf eden inilen belirle belirip sessiz bir rüya iklim ne dağılınca o el kn hayatının bambaşka bir nok- tasında henüz uyanmış bir ruh ri içinde ilerlemeğe de- vam ediyordu. o 8, bir mucizedir ki, başkasının çehresinde büsbü- yabancı bir hayatın izle- rini Kelle Pus » Bazan o gözlerde durgun ve donuk bir ışık; bazan yorgun- luk gittikçe koyulaşarak; a defa huzura raşel bir belik bir meyvanın köri e di e risi gibi Melle o .za- man adam, bedbin yıllarının azabını, diği biçak ucu kas- LT KİTE 1) Kasa den atılan oObir yaranın sabi Elişi istercesi- linde, bir dereceye kadar fe- rahlıkla genişlerdi. dının çehresine ba- e sözlerin, üzün ince ve düzgün ncak a üğeğleisiği bir her türlü hende- silikten uzak, yumuşak ve şe- kilsiz ; onun iki tarafında göz altlarına doğru tatlı inişlerle yayılan deri... Ya ağzı?.. Tamamile gayri maddi, yalnız renkten, yalnız şekilden, yalnız hacimden, hu- lâsa, sadece kıymetlerden iba- ayrı alemi ha- berleşdirecek. Konuşdukları zaman böyle olacaktı. Ama, araları hiç bir insanla konuşmamıştı. Hiç kim- se ile... Her zaman, her yerde kendisile baş başa kalmış ol- duğu için, burgu ibi kendini keşfe, benliğinde meçhul ve karanlık bir köşe bırakmamaya kufla durabiliyor. Bu mucizeyi o gözlerdeki yenile kudre- tinden ziyade kendisinin onlar- da erime kabiliyetine Gar Netekim, sâatlerdenberi baktığı halde, vecde gelmiş bir mutasavvıf kadar bir iman- la onda kendini bulmamış- mıydı?.. Ne kadar kendine kapansa yol açılmıştır. O, ar- tık başkasına malüm olmuştur. Benliğinin en mahrem köşeleri başka gözlerin bilgisine, teca- vüzüne, okşam Kurtuluş yok. Bir defa kayb- olan bir daha dönemez. "O adam; o kadının yüzüne bakarken bütün bunları düşün- dü. Yalnız mazisini, belirsiz NV