Kadın Romancılarımız Vecdi BÜRÜN Kadın romancılarımız, içlerinde politikadan gelen şöhretile sik sık kendinden bahsettiren sivrilmişlerinin roman müsabakasında kazanmasile, fakat daha ziyade kitapçı vitrinlerine her hafta sel gibi akan roman (1!) larile iyi kötü bir alâka davet eder- ler, Bu Tomancıların ferdiyetlerinden gelen hususi taraflarla uğraşmayı baş- bir zamana bırakarak hepsinde müşterek olan, zaten ferdiyetleri ba- kımından düşününce derin farklar göstermiyen kalın çizgilerinden bah- sedeceğiz. Böylece, kendilerinde (biyo- lojik) biçimde görünen ferdiyet ve şahsiyet - şahsiyetten konuşulamaz bile - ayrılmalarını ihmal ettiğimiz düşüncesi de bir tarafa bırakılmış olacak. Yazdıkları romanlar dikkatle tet- kik edilince bunların meydana geliş sebeplerinin alelâde manâda değil ruhi manâda bir Narsisizma ve bir kendini her şeyin merkezi yap- mak temayülünden beslendiği o ve bunlarla çevrelenmiş olduğu görü- lür: Halide Edip Adıvar'ın kadın kahramanlarının hepsinde müşterek olan benzerlik, bizi nihayet, bu ro- mancının yetersiz sanatının girift ya- pısında bulunan kendi kendini ifade kısırlığile karşı karşıya getirir. kadın romancımızın eserlerinde derece farklarile akametin, bütün hayvan nevilerinin ayrı ayrı kendi nevi tekâmüllerini yaşadığı şe- kilde şahsi bir vetiresini gözönüne koyarak devam eder, Romancının (Sinekli Bakkal) adlı romanından bahseden bir tenkit yazısında bu ta- rafı işaret ederek, Halide Edibin hiç bir kahramanının tam bir şahsiyet bütünleşmesine kavuşamadığını yaz- mıştık. Sonra, Samet Ağaoğluda ayni işareti yaptı. adın oromancılarda yukarıda söylenen iki esasi vasıf yüzünden ro- “ manlarının yapısı, üslup, (diyalog), ke- lime intihabı ve pisikolocya bakımın- dan sonuna kadar vardırılmış bir zih- niyeciliğin incelikten mahrum kaba saba bir belirtisidir. Kelimeleri ve ruh hallerini kavramak maksadile inşa ettikleri cümleleri, canlıyı ve hakikiyi ruh hallerindeki devamlılığı kavrıya- miyan mefhum dizilerinin (tipik) örnek- lerini meydana getirirler. Herşey bir tecrit kadrosu içindedir. Bu onları, yalnız kendi neticelikleri ve mefhum zarflarile cemiyete bağlanmak zorun- da bırakır. Romanlarında kurdukları cemiyet, insanları, mahalleri ve insan- larının arasındaki karşılıklı münasebet- lerile (reel) den uzak, yazanların (süb- jektif) fert şuurunun (fantasmagorik) hayalidir. Kadın romancıların elinde roman ve hayat telâkkileri arasına böyle aşılmaz bir uçurum girince, yazdıkları romanların nasıl bir anla- şılmazlığa yuvarlanacağı aşikârdır. Bizim romandan istediğimiz, bize insanların hayatını anlatması, bu ha- yatı kendi bünyesine ve kaidelerine uyar bir şekilde yeniden inşa ve ifşa etmesidir, Bütün halis romanlar de- rece farklarile bunun peşindedirler. Bazılarında şüphesiz ki, digerlerine nazaran dağılmalar, oderinleşmeler veya toplanmalar görürüz. Bununla beraber hepside roman sanatının kadrosu içindedirler. Kadın romancı- larımızın kıyafet tebdilile erkek, ih- tiyar kadın ve türlü mizaçların biçi- mine girdiklerini hemen farkederiz. Ortaya koydukları kahramanın en gizli kılavuz motifinden bile hareket etsek, yine, odasında matemlere bat- mış, içi türlü ihtibaslarla dolu, kendisi- ni terkeden erkeği veya yeni sevdiği delikanlıyı düşünerek roman pilânları kuran romancı bayanla karşılaşmamız "bir alın yazısıdır. Bu sebeple romanlarını roman kariinin okuması değil, ruh doktoru- nun merhametle tetkik ve tedavi et- mesi icap eden garip insanlar dol- durmuştur. Fakat doğrusu bir ruh dokturu da bu hastalardan birşey an- lıyamaz; zira sahici bir hastanın nede olsa, bir içtimai muhiti, ailesi ve bu aileye musallat, sürükleyip getirdiği hastalıkları veya istidatları vardır. Bu kahramanlarda ise, herşey kendile- rinde olup biter ve bu bitiş kendile- rini yaratana bağlanır. u romancılarda dikkate değer bir taraf da, cinsi ilcalarından yazı yazarken olsun kendilerini kurtara- mamalarıdır. Bunun delillerine, ro- manda bir erkekle bir kadının kucaklaşmalarından sonra satırlarının arasına avuç avuz serpilen noktalarda tesadüf edilir. İsterseniz, şu satırları hep beraber okuyalım: “Adetâ olgunlaştığını, birçok fi- kirlerinin kuvvetlendiğini, hareketle- rine cesaret geldiğini hissediyordu. Hayatında bu kadar arzu ve ihtirasla hiçbir kadına dokunmuş değildi. Son- ra hiçbir kadın ona kendisini böyle istek ve ateşle vermemişti. İlk defa kadınla erkek münasebetlerinin nere- lere kadar derinleşip ilerliyebileceğini anlıyordu. Bu belki fazla hayvani, etten ruha geçmiyen bir münasebetti. Fakat onu sarhoş edici bir haz ve sarhoşlukla sarıyordu. Sabahatin ya- nında, genç kadın kolları arasında iken erkek kuvvetini, damarlarında vuran ihtirası bütün ateşile hissedi- yor, kendisinde o zamana kadar duy- madığı bir emniyet, gurur duyuyordu. Buda genç kadına bağlanması, onu çılgın gibi sevmesi için ayrı bir se- bepdi., (*) atırlar, kadın romancıların tesirleri olduğunu aydınlatırlar sanı- yoruz. memleketlerdeki o kadın romancılarla (o bizimkileri (o mukayese edersek, ötekilere yazık ederiz. Me- selâ İngilizlerin (Mansfild)i Fransızların (Colletteji; birincisi romanlarında mu- vazeneli bir realizmaya varamamı bulunmasına, ikincisi (Mauriac)ın tâbi- rile insan hayatının (kanalizasyon) la- rında dolaşmasına rağmen dünya öl- çüsündeki roman sanatının hakiki de- ğerlerini temsil ederler. Sonunda yine romana yükselirler. Bizde ne iç âlemle dış âlemi sağlam bir muvazene içinde anlaştıran (realist), ne de iç âlemin- den dış âlem muhtevaları fışkırtma- sını beceren (romantik), tek kadın romancı tanıyoruz. Buraya kadar söylediklerimiz bu romancıların (psi- kolojik) duruşları ve eserlerinin yapı- ları bakımından teşhis pilânında ka- lan görüşlerdir. © Memleket kültürü (bakımından, halis sanat bakımından, bunların yap- tıkları, bir salgın hastalığın zararla- rından daha az tehlikeli sayılmama- lıdır. Gençlerimizin okumuşlarını bu- laşıcı hastalığa uğramışcasına sarmış bulunan his ve fikir nizamsızlığı bu türlü o romanlardan beslenmektedir. Böyle gider de, bu bayanlar yazmak- ta devam ettikleri taktirde, kitapları tenkitsiz ve başı boş bırakılırsa, bir müddet sonra yeni yetişen nesil men- supları, birbirlerini anlamakta güçlük çekeceklerdir. Bu türlü romanların cemiyette çözülmeyi körükliyecekleri düşünülürse yıkıcı olan tarafları üze- rinde durulmuş olur. Kadın romancıları bu fena vazi- “© Bu, göhretin "nerede İse (plâstik) bir tahliline varan satırları, kitapları çok basılan Peride Celâl adlı bayanın ( Atmaca ) roma- nının 73 üncü sayfasından aldık. (Devamı 12 inci sahifede) Semi