m Gİ vak GEN Oğlum; Benden ayrılırken sor- muştun : — Sizi hergün, her saat, her an görebilmek için ne yapmalıyım ? — Sabret, demiştim, sa- na bütün çareleri mektupla bildiririm | İşte arkandan, ilk mek- tubum yola çıkıyor. mevzuda bilmen için tek çare, sadece düşünmendir. Meşhur ma- salda, parmağındaki yüzü- gü oğar oğmaz «dile ben- den ne dilersinl..» diye karşısına bir zenci köle çıkan çocuk gibi, elini han- gi fikrin madenine değdi- recek olursan önünde beni bulursun. Benden ayrılırken, bey- ceryanına bıraktın Bu adam da kimdir ? Bu izbede ne arıyor ? Oturdu- gu damaltı evmidir, boş bir mescit mi, eski bir tek- kemi, ne? Ona kimler ba- kıyor ? Nerede doğdu, ki- min nesi, nasıl yetişti, neler gördü ve geçirdi; ve niha- yet ne oldu? Heyhat ki, oğlum, senin bazı fikirler etrafında muh- taç bulunduğun dekor eş- yası müstesna, bu husus- larda elde edebileceğin hiç birşey yok... Zira ben, yet- miş şu kadar senelik ha- yatım, Anadolunun bir kö- şesinde, bir cami ile bir çeşmeye ve çerden çöpten birkaç çatıya malik köyüm, nihayet beni sığındırdıkları köşem, bildiğin suratım ve halimle, senin için, kafa kâğıdı çerçevesinde o bir merak mevzuu olmaya pek değmem. Vazgeç bütün bunlardan; istersen beni, belli başlı bir hayatı, do- gum yeri, oturduğu yer, suratı ve edası olan saf bir fikir diye ele al !.. Bunu yapamaz mısın? Farzet ki müşahhas hususiyetin için- den seslenen, her istedikçe karşına çıkan ve her iste- dikçe karşısına çıkabilece- “lerin basiti, Ve) BİRİNCİ MEKTUP ğin saf ve mücerret bir fikirden ibaretim. Aynadaki hayalinin nabzı, oduvar- daki gölgenin kanı, dağ başındaki çığlığının aksi, rüyadaki temasının vücudu, böyle birşey... Eğer beni mutlâka şahıslandırmak is- tiyorsan, sana, kendi hak- kımda, gayet basit bir izah anahtarı verebilirim. Basit- üzerinde hiç durmadan geçilecek bir izah : — Tanrıkulu, müslümandır Sen beni merak edip öğ- renemezken, ben seni, me- rak etmeden öğrenmiş bu- lunuyorum : Sen; şair.mişsin; şair, mu- harrir, filan, falan... Yani kelimeleri düsenleyip baş- kalarına okutmak ve din- letmek davasında bir adam. Eyvah; öyleyse insanların en davalısına çattım de- mektir. Ama ziyanı yok; bizim mezhebimizde, her şeyi bıraktıktan sonra bi- rakmayıda bırakmak bu- lunduğu için, esasi dava- sızık olan mezhebimizi, davasızlık davasına da düş- memek için, seninle her davada karşılaşmıya razı edebilirim. Zaten birbiri- mize karşı ahdimiz, seninle bu dünyanın davalarını çöz- meğe çalışmak değil miydi? Sen şair ve muharrirsin ha!.. Kelimelerin hokkabazı, mefhum takozlarının mima- rı, manâ unsurlarının mu- hasebecisi... Dur bakalım, seninle bir hesap oyununa girişelim | Oyun dediğime bakma, mümkün olduğu kadar ciddi, hattâ müthiş bir oyun... a'elâde bir Necip Fazıl KISAKÜREK Bizim bütün düşünceleri- miz ve duygularımız, bir had, bir sınırla çevrili, de- ğilmi? Lisan haddi, dil sınırı... Öyle bir" hadki, ezelden başlayıp ebede ka- dar gitsek, nihayetini, ucu- nu, bucağını bulamayız. Ve bu had, birbirinin sağında ve solunda nisbete giren kelimelerin namütenahi ter- tiplerinden doğuyor; öyle- mi, değilmi? Güzel!.. Eli- mize sadece dört tane ke- lime alalım: Meselâ « Tan- rıkulu iyi adam değildir »... Alâ! Bu dört kelimenin birbirine nisbeti, birbirinin sağına ve soluna isabet etme ihtimali kaç türlü ola- bilir ? Bir dakika bekle, aramana lüzum yok... İ, 2, 3, 4.. İşte sana dört tane rakam... oOBu rakamları birbirile nisbet halinde kaç türlü kullanabiliriz ? © Adetlerin ilminde basit düstur... Tam 24 türlü kul- lanabiliriz. Rakamları sıra- lamaya ihtiyacın yoktur her halde... Bir parça he- sap. bildiğini Şimdi her kelimeyi bir ra- kam farzederek, mahut dört kelimeden kaç türlü nisbet doğacağını görelim ! Tabii ayrı ayrı gösteriyorum. Sı- kılmadan takip et; bakalım bu nisbetlerden bir eksik veya bir fazlasını bulmak mümkün mü, muhalmı ? İş- te, işte: Tanrıkulu iyi adam de- ildir... Tanrıkulu iyi değildir adam... Tanrıkulu adam değildir Si Eliz SEK skğiğmdili 3Y Kr adam iyi de- gil Tanrıkulu değildir adam iyi... Tanrıkulu değildir . iyi adam... İyi Tanrıkulu adam de- ğildir... İyi Tanrıkulu değildir adam... İyi adam değildir Tan- rıkulu... adam Tanrıkulu de- gild bi değildi adam Tan- Po “değildir. adam... Adam Tanrıkulu iyi dö- ğildir Adam Tanrıkulu değildir iy yo iyi değildir Tan- rıkulu... Adam iyi Tanrıku'u de- ğildir... Adam değildir Tanrıkulu iyi... i dn değildir iyi Tan- rıku Değildir iyi adam Değildir iyi adam Tan- rıkulu... Değildir adam iyi Tan- rıkulu... Değildir adam Tanrıkulu iyi... Değildir Tanrıkulu adam iyi... Değildir Tanrıkulu iyi adam... Gelelim neticeye! Bir li- sanda kelimelerin sayısı muayyen mi ? Elbette! Mu- ayyen vâhidlerin birbirlerile nisbetleri, kaç türlü ve ne Tanrıkulu. Tanrıkulu kadar olursa olsun, muay- © yen midir ? Elbette! Aman oğlum, dikkat ke- sil, dikkat!!! Sana çok ko- çok zor görünüyor ama, en kolay iş üzerinde... Sen yalnız dikkat kesil: Sayılı vahitlerin birbirine kaç türlü nisbeti olursa, o şekiller de sayılı olmaya mahküm bulunduğuna göre, bir lisan içindeki bütün ter- tipler, en duyulmadık deli saçmasında, en görülmedik ciddi esere, bir vatanı kur- (Devamı 12 inci e 2» © bii A