Haftalık piyasa Bayram yaklaştığından piyasada faaliyet arttı çorap gibi mallar istenmektedir. Di- ğer tarafdan şeker ve şekerleme fab- rikaları da büyük bir fasliyet gös- termektedir. Anadolu için şeker yar pan fabrikalar gece gündüz çalış moktadır. Piyasada bütünbulfar liyetin dışımda, ihracat işlerine göz alarak olursak, pek de durgun deni- lecek derecede bir manzarayla kar şılaşmayız. Durgunluk hakkında en ziyade Ege mıntakasından mübalâğı- Ni haberler geliyordu. Tütün üzüm maddeleri üzerine... İstanbul mıntakasında ise fındık maddesi üzerinde endişe edilecek bir vaziyet vardı. Halbuki Fransa ve İn- giltere gibi memleketlerden fındığa karşı olan yeniden talepler böyle olc endişeye mahal bırakmamıştır. Diğer tarafdan Almanyadaki flatleri kon- ral dairesi de, yalnız fındık için fazla fiat vermektedir. Diğer ihracat maddeleri için fintleri kontrol dairesi gene eski fiatlerde israr etmektedir. Maamafih fiatleri kontrol dairesinin bu Kararları, ihracat maddelerimizin vaziyetini tazyik etmekten ziyade, Alman mallarının buraya az mikdar- da İthal edilmesine sebebiyek ver- mektedir. yük alıcılar arasında Amerika bu- lunmaktadır. Hattâ Amerika yalnız bu seneki ihtiyacı için değil, stok yapmak için de tütün almaktadır. Samsun mıntakasmda da, iyi mal- lar tamamile satılmıştır. Maamafih her sene olduğu gibi, muhtelif mm- takalarda kötü mallardan satılamı- yanlar vardır. Yalnız bunlar pek az dır. Pamuk — Bu seneki mahsulün 5? bin ton olduğu son yapılan hesaplar- dan anlaşılmaktadır. Bunlardan 2 milyon kile da Iğdır civarındaki pa muklardır. Pamuk ihracatı için endi- şe edilecek bir şey yoktur. Amerika pamuk rekoltesinin bolluğu karşısın- da fiat düşkünlüğü tehlikesi mevcut tur, Fakat her tarafda pamuğa karşı o kadar taleb vardır ki, dünya pamuk piyasasında bir tehlikeye mahal kal- mamıştır. Son yapılan ticaret anlaşmaların- da da pamuğa büyük bir yer ayrılmak- tadır. Nitekim Polonyalilar yeni ya- pılacak anlaşma ile Türkiyeden 15 bin balye pamuk alacaklardır, Tifliç — Dokuma ham maddeleri arasında tiftiğe karşı da talepler de- vam etmektedir. Almanyadan baş- ka, bütün tiftik müşterilerimiz, bu sene Türkiyeden mühim mikdarda mal almışlardır. Almanyadaki fiat- leri kontrol dairesi, Türkiye tiftikle- rinin pahalı olduğunda israr etmex- tedir. Bu daire, tiftik fiatlerinde bir düşkünlük bekleyinciye kadar elde bir bafye daht stok O kalmıyacaktır. Bunu en maruf tiftik tacirleri söyle- mektedirler. Yi i ideleri Son hafta içinde yiyecek maddeleri üzerine toptan hararetli satışlar kal- mamıştır. Yalnız yiyecek maddele rinden kuru meyvalar, şekerli mad deler ve şeker İmalinde işe yarıyan klikoz üzerine satışlar o artmıştır. Bunun da en büyük sebebi, bayram hazırlıklarıdır. Yağ flatlerine gelince; geçen haf- (aya nasaran fark yoktur, Yalnız pi- yasaya bol-mikdarda Kars yağı gel- diği için fiatlerde bir düşkünlük gö- ze çarpmakladır. Zeytinyağı fiatleri, ancak gelecek ay içinde düşecektir. Yağ imalâtha meleri, bu senenin zeytinlerinden yağ | Bir hafta geçmeden genç İngiliz çıkarmakla meşguldür. Ham madds- si dışardan gelen nebati yağ fiatle rinde de bir fark yoktur. Vejetalin yağlarının toptan kilosu 53 kuruştur. Kuru sebzelere gelince; kuru fasul- ye, nohud, mercimek gibi maddeler- de hissedilecek derecede bir pahalıhk başlamıştır. Bilhassa nohud fiatlerin- de... Sebebi de bu sene dış memieketle- Te fazla mikdarda nohud ihraç edil mesidir. Kuru bezelye, kuru bakla fiatlerinde değişiklik yoktur. Yakacak maddeleri tikçe artmaktadır. Acaba buna karşı çare bulunamaz inı? Bu, fakir halkı da çok alâkadar eden bir mevzudur. Fiat artışı pek süratle cereyan etmek- tedir. İki hafta evvel 250 kuruş olan bir çuval kömür, bu hafta 300 kuruş- tur. Odunun çekisi de 390 - 400 kuruş- tan aşağı değildir. Halbuki iki hafta evvel 340 kuruştu. Odun ve kömür yerine yalnız ma- den kömürü yakmak herkesin arzu ettiği bir şeydir. Fakat evlerdeki s0- baların ekserisi odun yakan sobalar» dir. Ekser aileler yeniden soba ala” mazlar, Acaba, kok sarfiyatını art- tarmak için, taksit usulleri veya bu- na benzer kolaylıklarla, evlere kömür yakan sobalar verilemez mi? (HA Perşembe müsahabeleri (Baştarafı 8 inci sahifede) lerden gözümü alamıyordum. Heyecanım başkalarına tesir ettir- menin zevkini bu kızın candan söz- lerinden tattım. Benim meccanen tedavi ettiğim fakir mahallelerden birine gittik, dört çocuklu dul bir kadınım evine girdik. Mâtmazelin fazla ezilip büzülmesinden böyle bir düşkün fakirin evine ilk defa ola rak geldiği belli idi. Kiz çocukların her birine bir bebek verdi. Gözleri- nin içine kadar gülen çocukların Ko- pardıkları sevinç çığlıkları, anlarının can ve gönülden başını açarak ha yır dunsı seyrine doyulmaz bir saa det lâvhası teşkil etmişti. Böylece bir kaç evde daha bu za- rif bebeklerle yavrıları sevindirdik. ka on iki bebek daha getirdi! Bunlarla on iki fakir çocuğu daha sevindirdik, gönüllerini hoş ettik. Artık munta- zaman her hafta an iki bebekle mis bize geliyordu! Fakat ben me yapa- cağımı şaşırmıştım. Çünkü muaye nehanemde hastalarımdan çok be- bek vardı. Odamın ve salonumun her eşyasının üstünde bir bebek vardı. Müşterilerim Beni yavrolarma çok düşkün bir baba zannederek içlerin. || raklı kadını (Saint - Moritz) e teb- dilhavaya gödnermekle bebeklerin hücumundan kurtuldum. O vakit tenberi kendisini bir daha görmedim. Fakat günün birinde bu eserim || onun eline geçerse bu kitabımın ba- sılmasına âmil olanlardan biri de kendisi olduğunu anlıyacaktır. > sindeki çocuk Amerikada heyecanlı bir filim sahnesi çevrildi icab etmiş ve bu maksatla rejisör, bü- yük bir kartal tedarik ettikten sonra üç yaşında bir çocuğu, önüne bırak- ınağa başlamışlardır. Fakat kartal ço- cuğu kaldırmamıştır. İlk resim bu sahneyi gösteriyor. Bunun üzerine ço- cuğun beline bir kuşak bağlanmış, kartal, çocuğun sırtına inerek pence- lerini kuşağa geçirmiş ve çocuğu kal- dırmak için kanatlarını açmıştır. İkin- ci resim, bu sahneyi tesbit ediyor. Ar- tık kartal şikârını havaya kaldırmağa başlamış, bu tehlikeli anda rejisör, mahirane bir manevra ile hakiki ço- cuğu alarak yerine ayni büyüklük ve ağırlıkta bir kuklayı koymuştur. Üçüncü klişe bu sahneden bir görü- nüştür. Artık kartal, hakik? bir şikâr yaka- ladığı zannile, kuklayı pençelerile sımsıkı tutarak havalanmış, yüksek dağlardaki yuvasının yohmu tutmuş- tur. Dördüncü resim, kartalı o vazi- yette gösteriyor. Yeni sene için ... sile En sağlam En Ucuz Hesap defterlerini AKŞAM matbaasında Selin Sırrı Tarcan Bursada ( Akşam ) ın satış yeri «AKŞAM» gazetesi ve «AKŞAM neş- riyatıs Bursada münhasıran Atatlek caddesi Okullar Pazarında satılmak- tadır. «AKŞAM» abonelerine husus! teneiikü yapılır. Sahibi Bay Esnda müracaat, Fiyetler 200 sahifeli 14) - 160 kuruş MM > 5-80 » MM > 6-15 » “Telefon: 24240 Kartalın pençe- istenilen sahneyi çekebilmek için iki | Bunlar geçtikleri yerlerde alkışlarla istikbal ve teşyi ediliyorlardı. (Afyon- da) seyahat arkadaşlarından olup (ademi merkeziyet ve teşebbüsü şah- si) propagandası yapmakta olan Av- ni Kemal bey polis tarafından seya- hate devamdan menedildi; İzmire döndürülmek istenildi Hürriyet ve meşrutiyetle telifi kabil olmadığı için bu muamele protesto olundu. Fakat mahalli idare memurları bu meseleyi hal için kendilerinde salâhiyet göre- mediler! Mahir Sald ve Avni Kemal beyler nezaret altında İzmire iade edildiler; kışlada merkez kumandanı- nın odasında bir kaç saat alıkonuldu- lar. Doktor Nazım bey yanlarına ge- lince tevkifin sebebi anlaşıldı. Doktor Nazım, Avni Kemal bey Konyada ade- mi merkeziyet ve teşebbüsü şahsi ce- miyetinin şubesini açacağı, halbuki İstanbulda iki cemiyetin birleşmesine karar verilmiş bulunduğu için buna meydan verilemiyeceğini söyledi. Bun- dan sonra mevkuflar tahliye edildiler. İttihad ve Terakki ile Sabahaddin doktor Reşid, Hüseyin Tosun beyler ile, şeyh Naili ve kardeşi, şürayı devlet İ lâğvine gidilmek istenileceği şüphe- sinden hasıl olmuş tevahhuşa atfey- lemişti. Bay Fazli bunu İstanbulda Talât beye söylemiş, böyle bir maksat bu- lunmadığı yolunda aldığı cevabı İs- tanbula gelen bu Skalyeriye bildir- mişti. Skalyerinin teklifile ve gene Ta- Jât beyin omuvafakatile bay Fazli patrikhaneye giderek bunu rum pat- riği ve palrikhane meclisi huzurun- dada tekrar etmişti; fakat bu te- minatın rumlar üzerinde mühim bir tesiri görülmemişti. Mahmud paşanın cenazesi (Pire)- ye kadar alafranga bir tabut içinde gelmişti. Orada vapurun marangoz- Yarı tarif üzerine bunu müslüman cenazeleri için kullanılan tabut hali- ne ifrağ eylemişlerdi. Bay Fazli istikbal için Pireye ka- dar gitmiş, orada Sabahaddin beye mülâki olarak İzmirde olup biteni ve İstanbulun halini izah eylemişti. , Bu sözleri dinlerken Sabahaddin Abdülhamid cenazeyi istikbale Abdullah paşa ile bir yaverini me mur etmişti. Bunlar vazifelerini teb- liğ edince Sabahaddin bey: — Abdülhamidin gönderdiği bir selâm dahi olsa kabul edemem. Si- zinle resmi şahsiyetler gibi değil, res- miyetten muarra olarak görüşece- ğim (İzzeddin) vapurile, dört şehzade ile Etem ve Nâzım paşalar da istik- bale çıkmışlardı. Saraybumunda erkânı harp Ra- sih beyin riyaseti altında bir İttihad ve Terakki heyeti vapura gelerek Sabahaddin beyi selâmlamış ve mü- tekabil nutuklar irad edilmişti, .Cenâze Tophane rıhtımından Eyü- be nakledilirken izdiham son derece- yi bulmuştu, Şeyhislâm efendi bizzat hazır bu- lunduğtu gibi patrikler ve hahamfa- ne de heyetler göndermişlerdi, Sabaliaddin bey teşekkür için şeyhislâmdan sonra rum patriğini SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KANİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No, 47 Manyasizade ile Murad bey arasındaki konuşma neticesiz kalıyor ziyarete gittiği vakit patrik efendi. nin elini öptüğü söylenmiş ise de ken- disi ve destları bunu kati surette tekzip etmişlerdi. Meşrutiyetin ok günlerinde İtti- had ve Terakki cemiyeti hemen umu» men (Cemiyeti mukaddese) diye yad ve tebeli ediliyordu. Fakat vakit geçiikçe cemiyete kar- Şa gizliden gizliye, alttan alta bir mur haletet tebellür eder gibi oluyordu. Senelerdenberi İstanbulda bulu- nan Murad bey şimdi gene eski Mi- zanile itibarını iade etiirmeğe çalışı- yordu. Halbuki o Avrupadan avde- tini «milletine ettiği fedakârlıkların en büyüğü» olduğunu, bunun cemi- yetçe takdir edilmesi lâzmgeldiğini iddia eylediği halde, cemiyet «bu av- detin nası) tevsif edilmek icap ede- ceğinde tereddütler gösteriyordu. Murad bey hatıratının bu svdete müteallik kısmını cemiyete gönder- diği halde «cemiyetin tereddütleri bir türlü zall olmuyordu! Murad beyin, Manyasizade Refik ve sair İttihad reisleri ile temaslar rından aralarında anlaşmak imân hasıl olamıyacağı tahakkuk edince iki tarafça da «harp ilân olunmuş- ta! Avrupada bir ara ermeni komite lerile anlaşmağa çalışmış olan Jön Türkler kendi aralarmda müttehit değillerdi. İstanbulda toplanınca bu nifakı da buraya taşıdılar! Bu Jön Türkler arasında ihtilâf- lar şiddetlenirken ilk günlerde si- nen, bir köşeye büzülen hafiyeler, sa- ray adamları, büyüklü, küçüklü mür- tekip memurlar, yeni idare ile men- faatleri, dolapları bozulanlar da cüret bulmağa başlamışlardı. Hükümette otorite kalmamıştı, Or- tada meşrutiyet rejiminin yegâne kuvveti olarak gazeteler göze çarpı- yordu. Eski rejim adamları kendi re- jlmlerine şiddetle hücum eden mat- buatı şimdiki anarşinin mesulü ola- rak gösteriyorlardı. Bir sene Mehterhanede yatmış, altı sene Halepte menfi kalmış, on sens Avrapada bulunmuş, şimdi de mem- leketine dönmüş olan Ali Kemal bey artık İkdam gezetesinin esersütu- nuş olarak meydana atılıyordu. Rumeli hadiseleri dikkati celbef- meğe başladığı zaman All Kemal bey. «Ahvali hazırada hizmetinden istifa- des olunabileceğinden bahsile «ba- zi maruzatta bulunmak üzere İs tanbula gelmesine müsande olunma sını Abdüihamidden istemiş, bu ar- zusuna sarayca muvafakat gösteril miş idi. Kanunu asasinin yeniden meriye- te geçmesi hakkındaki irade ilân- olunduğu gün (24 temmuz) oda İs tanbula gelmişti ve doğruca mabey- ne giderek Abdülhamidden «hususi kâtiplerinden biriz vasıtaslle iltifat lara nall olmuş, Peşte başşehben- derliğine tayin edilmişti. Fakat, inkilâbi gördükten sonra Cevdet beyin İkdamın başmuharrir- liğini ifa etmesi hakkındaki teklifini «fikir ve meramına daha muvafık» bu- larak itizar etmek üzere gene mabey- ne gidince bu defa bir zarf içinde iki yüz altmış altınlık ihsana nail ok rwuşia. Meşrutiyetten evvel edebi sahada çarpışan Hüseyin Cahid ve AN Ke. wn! beylerin meşrutiyetten sonra ilk ihiMAf tezahürleri bu cihsanı şaha- ne» İle başlamıştı. Tanin, Ali Kemal beyin bu parayı bir hayre sarfede- Ötedenber! takip eylediğim mes lek, gördüğüm terbiye ne o iltifata mazhariyetten, ne bu ihsanı kabul den beni menedemezdi. Maamefih, padişahın Kanunu esasi mucibince tebaasından birine kendi kesesinden ihsan vermeğe hakkı yoksa o parayı derhal iadeye hazırım.» Diye cevap vermişti. Para ne ciheti hayre sarf, ne de inde edildi, (Arkası var)