12 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

12 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kulaktan kulağa Bulamadık Bu haftaki kadın sahifemizde, orta yaşlı bayanlar için elbise model leri vardı. Dün İstanbulun muhtelif semtlerinde dolaşıp bir anket yapmak isledik ve kapıları çalıp sorduk: — Kadın sahifemizdeki modelleri beğendiniz mi!.. Ve her çaldığımız kapıdan şu ce vabı aldık: — Bizim evde orta yaşlı kadın yok!. İstanbulun dört bucağında ya genç kadın veya çok ihtiyar kadın bulduk. Orta yaşlı bayan bulamadık. Ucuz etin yahnisi Dünkü Tan gazetesi muhtelif semt- lerde meyva satışı adlı bir yaz hikâye neşrediyordu. Muhtelif sem: lerde satılan şejtaliler resimlerini almış, Tahtakaledi Aksarayda 15, Beyamtta 20, Balıkpazarında 25, Bey- oğlunda 35 kuruşa satılıyormuş... Acaba fotoğrajçı bu şeftalilerin et- safını tayin ederek mi resimlerini çek- ti. Tahtakalede 10 kuruşa satılan $ef- tali ile Beyoğlunda 30 kuruşa satılan şeftaliyi Ahmed Emin Yalmanla M. Zekerriyanın bir kere tatmasını tster- dik, Onları temin ederim ki, 30 kuruş verip Beyoğlunda satılandan alacak- lar, 10 kuruşluğu da üçüncü arkadaş- larma bırakacaklardır. Meşhurdur: Ucuz etin yahnisi tatsız olur! derler. Sebebi Bir kere olsun güzetelere resmini koyduramamış ve bu heves kursağın- da kalmış olan bir arkadaş dün sa- bahtan akşama kadar köprü üstünde dolaşmıştır. Bugün de derd yandı: — Şu talihime bakınız dedi, dün boyuna çivili geçid yerinden geçtim durdum da gene resmimi çekmediler!, Çemberlitaş M. Turhan Tan Çemberlitaşın eski- den başka yerde olduğunu, bugünkü yerine sonradan getirildiğini yanıyor. Acaba bu upuzun taşı ordan oraya na- sıl taşıdılar? Diye düşündük ve bul duk: Bir kuyuyu taşa kılıf yapıp öyle taşımış olacaklar!, Hele söylesin Dün gece barda karınla kayınbira- derine rasgeldim. Balamon şöyle bir düşündü: — Benim kayınbiraderim yok. — Nasıl olur, karın kardeşim diye takdim etti, — Seni budala yerine koyup aldat- miş, hele onu bana söylesin de göre- yim.. 4NeRafray — Garson ya bu yediğim dana eti değil, ya ben budalayım. — Dana etidir efendim! Talih — Kocan ağlıyor, ne oldu? — Kaynanam öldü. — Halbuki daha dün talihsizlikten bahsediyordun... Haksızmışsın.. -— 12 Ağustos 1937 — — İsveç kraliçesi Kristin kimdi? — Greta Garbo! Salamon, bir sabah işine giderken yol- da bir cüzdan buldu; içinde tamam yüz yirmi lira vardı. Cüzdanı aldı... Cebine attı! diyeceksiniz. Hayır, en yakın polis merkezine gitti, merkez memuruna teslim etti. Merkez memuru parayı saydı, Sa- lamonu takdir etti, fakat Salamon merkez memurunun tebriklerini dinle. Salamon çıktıktan sonra merkez memuru masasının üstünde duran on liranın yerinde yeller estiğini gördü. Bu on lirayı Salamondan başka ala- cak kimse yoktu, çünkü Salamon odaya girdiği zaman para masanın üstünde duruyordu. Merkez memuru yerinden fırladı, Hangisi Bir kış günü - hatırmıza soğuk bir kış gününü getiriniz gerinlersiniz - İhtiyar, pejmürde kıyafetli bir adam beş on para istemek üzöre bir evin ka- pısını çaldı. Kapıyı bir kadın açtı ve ters ters dilencinin yüzüne bakarak alay etti: — Rakı içer misin?.. Dilenci işin farkına vardı. hiç bozmadı: — Sorguya mı çekiyorsunuz yoksa ikram mı edeceksiniz? Coğrafya Bayan Salamon Venedikten dön- dükten sonrs bir arkadaşına anlattı; — Venediğe ayak bastık yağmur başladı, bir hafta mütemadiyen yağ- dı... — Olur şey değil... — Venedik belediyesi de şayanı hay- ret bir belediye, hemen su basan yol- larda motörler işlemeğe başladı!.., Fakat Deneme — Yeni bir kâtip tuttum, Şimdi ma- sanın üstüne beş lira birakacağım, çi- kıp gideceğim. Eğer geldiğim zaman parayı yerinde bulursam namuslu de- mektir, Arkadaşı başını salladı: » Bu deneme beş lira ile yapılmaz, »— Ya kaç para ile yapılır?, »— Hiç değilse yüz lira bırakmalısın, »— Çıldırdın ml. Yüz lirayı ben de «olsam alırım! meden arkasını döndü, odadan çıktı. | | — Kızımın henüz evlenme çağı gel- İ medi, bir iki sene bekleyiniz — Beklerim ama, ağırlık parasın- | dan bir miktar avans veriniz! Salamon, dalaverecilikle meşhur | merdivenin- alt başından Salamonu çevirdi: — Aldığın on lirayı ver yoksa halin fena olur. Salamon - on lirayı çıkarıp verdi. Merkez memuru dedi ki; — Bu işi anlıyamadım, yolda yüz yirmi lira buluyorsun, sahibine inde edilmek üzere merkeze teslim ediyor- sun, sonra masanın üstünde duran on lirayı çalıyorsun. Anlaşılır şey de- ğil bu. Salamon gülümsedi! — Bunda anlaşılmıyacak bir şey yok. Yaptığım çok mantıkidir. Yüz yirmi lirayı sokakta buldum. Buldu- Zum parayı sahibine iade etmek va- zifemdi. Ama ne olursa olsun elime geçeni çalmak ta mesleğimdir. Kalma İşi gücü çöp çatanlık olan bir ba- yana gitti ve yeğenini evlendirmek istediğini söyledi. Kadın evlenmek istiyen bir çok kız ve kadın ismi say- dı ve bu arada adamın karısı da var- dı, Koşa koşa eve geldi, karısına: — Bu ne iştir? diye sordu. Karısı içini çekti: — Hani bir ara çok ağır hasta ol- .dundu ya, hani doktorlar hayatından ümid kestilerdi, işte o tarihten kal- madır!.. Çünkü Mağaza sahibi çırağa çıkıştı? — Senden ten rengi çorap istiyor, sen inadına siyah çorap veriyorsun, budala mısın? — Hayır efendim, bayanın rengini görmüyor musunuz, zenci!.. İstikbal Zengin adam, kızını isteyen işsiz güçsüz bir gence dedi ki: — Ben istikbalini temin etmemiş birine hiç kızımı verir miyim?, Şair ve muharririn en bol bulunduğu bir yer: YAMANLAR KAMPI Gece çadırımda uyuyordum, sıcak bir nefesle gözlerimi açtım, bir de ne göreyim?... Yamanlar kampmdaki gençlerden bir grup Yamanlar (Kampa giden arkada- şımizden) — İzmir körfezine hâkim olan bu çamlık tepeden şimdiye kadar bir çok defalar, sirası geldikçe bahse- dildi. İstanbulun Büyükadasıni, Hey- 'beliadasını, Çamlıcayı ihmal ederek buraya gelen aileler arasında Afrika- nın şimalinden bir ailenin de kalkıp buraya kadar geldiğini görünce hay- retin donakaldım. Bunu bir mü- balâğa zannetmeyiniz. Tekrar ediyo- rum. Evet ta Afrikanın şimalinden kalkıp Yamanlara gelen bu sile ile görüştüm. Diyorlar ki: — Kilo almak ihtiyacında bulunan- Jar için Yamanlar diye bol çamlı, iyi havalı bir yer olduğunu seyahatimiz esnasında bir Amerikalı doktordan öğrendik. Bize Yamanları tavsiye et- ti ve işte bügün sözlerine çok itimad ettiğimiz bu doktorun tavsiyesi üze- rine buraya gelmiş bulunuyoruz... Bir haftada üç kilo alanlara tesa- düf edildiği gibi, bir iki ay içinde ta- nınmıyacak derecede şişmanlıyanla- Ta da burada sık sık tesadüf ediliyor. O zamanlar İzmir valisi, şimdi Trak- ya umumi müfettişi olan general Kâ- zım Dirik Yamanlarda bir kamp ku- rulması fikrini ortaya attıktan sonra bu işe derhal başlanmış, ve bugünkü eser kisa bir zaman içinde meydana gelmişti. Seneden seneye bir tekâmü- le doğru gittiği görülen bu kamp bu- gün vereme müstaid, hastalara şifa vermiş, hepsi kanlı canlı bir hale gel- mişlerdir. Kâmpın bu fevkalâdeliği bir çok de- İnlar yazıldığı için ben şimdiye kadar yazılmıyan noktalara temas edece- ğim: Evvelâ şunu kaydedeyim ki bu- rada her şeyden evvel (yeni muharrir yetişmiyor) diye Akşamcının maka- lesini hatırladım. Akşamcı arkadaşı- ma diyebilirim ki, şair ve muharrir- lerin en çok yetiştiği ve &n bol bulun- duğu bir yer varsa bu da Yamanlar kampıdır. Çamların dibinde, kayala- rın Üstünde, harıl hanl şiir ve roman yazanlar var, Burada ayni zamanda erkekten çok kadın vardır ve kızlar ekseriyeti teş- kil ederler. Yamanları neşeye boğan dal (Zamanların genç kızları) dır. Kafi le halinde yürüyüş yapan bu genç kız- ların bir ağızdan söyledikleri şu şar- kıyı kendileri yazmışlar ve gene ken- dileri bestelemişlerdir: Yamanların ortasıkda var bir çeşme, canım çeşme Yamanların kızları hepsi de seçme. Biz çalar oynarız. Yamanların ortasında Tar bir havuz, canm havuz Yamanların kızları hepsi de yavuz, Biz güler oynarız. Buna benzer daha bir çok şarkılar... Geceleri muhtelif eğlenceler tertip ediliyor ve gayet nezih bir şekilde va- kit geçiriliyor. Burada hemen hemen her tepenin, her kayanın bir adı var- dır. Grup tepesi, İkinci Grup tepesi, İlham kaya, ölüm kayası gibi... Ölüm Kayası gayet sarp büyük bir kayadır. Vaktile buraya bir çoban çıkmış, aya» ğı kayarak yere yuvarlanmış ve ölmüş. Bu zavallı çobanın hatırasına hürme- ten kayaya (Ölüm kayası) ismi verli- miş... ; Yamanlar kampının istikbali çok parlaktır. Hükümet inşaata müsaade ederse ve burada büyük bir otel yapı: ırsa o vakit Afrikanın şimalinden de- gil, belki de Hindistandan da buraya kilo almağa gelenler bulunacaktır. Yamanlarda başımdan geçen garib bir hikâyeyi de yazmaktan bir türlü kendimi #lamıyorum: Gece çadırım- da yatıyordum. Uykumun arasında yüzümde sıcak, sıcak bir nefesin do- laştığını hissettim. Korkmadım der- sem yalan olur. Derhal gözümü açtım ne görsem beğenirsiniz? Kocaman bir İnek!.. İşte o geceden sonra çadırımın kapısını açık bırakamıyorum. Cemaleddin Bildik ma Lam mektedir, Köylüye fenni sürette üzüm kurutma Gaziantep halkevi köycüler Şubesi faaliyette Gaziantep (Akşam) — Neşriyat sahasında Türkiye birinciliğini kazanmış! olan Halkevimizin dokuz şubesi de devamlı ve muvaffakıyetli mesai sarfet- AR al iie Köycüler şubesine mensup olan üyeler köy tetkik gezilerine başlamıştır. usulleri öğretilmiş, muhtelif mevzular etralında söz söylenmiş ve hastalara bakılmıştır. Yukanıki klişe köycüler şubesi âzalarını köylerde incelemelerde bulunur ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: