Bursada yüreğimi parçalıyan. bir manzara gördüm. Bu, Karagözün m6- zarıdır. ... haflık yaparlar, işçileri başlarına top- larlar, binanın ilerlemesine mâni olur- ia Padişah yapının geciktiğini gö” unun sebebini sormuş. Ân- latmışlar, Kızarak: — Kesin ikisinin de kafasını!- fer- manını vermiş. Karagözün ölüsünü Bursanın gar- © bine, Çekirgeye yakın bir yere, Ha civadınkini de şark cihetine gömmüş- ler. Sonradan padişaha merak olmuş! — Bunlar nasıl adamdilar kuzum? Küâğıddan şekillerini yaparak, hu- zurda oynatınışlar. Murad, buna pek hoşlanmış. İdam hükmü verdiği için » olmuş. O günden itibaren de ragöz oyunu halk arasında taam- müm etmiş. Diğer çeşit tipler -tuzsuz- lar, beberuhiler filân - hayal perdesi- Ne sonradan ilâve edilmiş... Karagözün şöhreti yalnız Türkiye hu- dudları içindeki ve dişmdaki Türkler arasınd kalmış değildir. Şarkta Kat- kasyaya, garpte ve cenupla Arabista- na ve Yunanistana kadar yayılmıştır. Müjiteli? Avrupa dillerinde Karagöz Hakkında eserler basılmıştır. Hem de parşmen kâğıd üzerine kıymetli kitap- lar. Karagöz, 'Türk milletinin, Nasred- din hoca gibi- mizah dâhisidir. Hem de beynelmilelleşmiş bir dâhi! Kara göz, sahnemize unsur vermiştir. Karagöz bugün bayıldığımız sine manın ağababasıdır. K iz, çocukluğumuzun müşür kudur, istikbalimizin de dalma milli mefahiri arasında bulunacaktır. Milli romancılarımız, tiyatrocuları- mız, senaryocularımız ondan ilham alacaklardır. Fakat Karagöz... ... — Kaymeni Karagöz! «Dağınık serviler» denen ve Bursa Ovasına mazır olan bu şairane mevki- de, Karagözün harap mezarının ba- şında yukarıki düşüncelerle meyus meyus dururken, arkamdan bir 05 işittim ve dönüp baktım. Bursaya bir- kaç Yunanlı gezmeğe gelmiş, Onlar da benim gibi Karagözü ziyaret hevesine kapılmışlar, Mezarının yürekler acısı halini görünce, kendi dillerinde: — Zavallı Karagöz! - diyorlar. Hakikaten de zavallı, Biraz ötede, mevlidi yazan Süley- man Çelebinin lâhdi var. Bunu sara- ya mensup bir zat bina etirmiş. Mer- merinin üzerine de «filânca beyefen- di hazretleri tarafından yapılmış me- zardır» diye hakketirmiş. Fakat Ka- Tagöze bakan olmamış. Bir künbet. Üzerinde bir Avrupa ilânından Kopa- rilmış bir çinko parçası işaret maka mında duruyor, Yunanlılarla ahbap olduk: — Niçin böyle bırakılmış?- diye hay» Yeşil Bursada bir dolaşma Karagözün mezarı yürek sızlatıcı bir haldedir nk m Yunanlılar bile, kendi dâhileri sırasında sayarak, bu Türk selznbamani bir mezar yaptırmak istiyorlar; biz, onu bu halde bırakamayız! AKŞAM Sergi yeri Bu işle uğraşacak komite bugün seçilecek Sanayi birliği idare heyeti bugün toplanarak daimi sergi yerini inti- hap”için çalışacak olan komiteyi s8- çecektir. Geçenlerde, sergi yeri için şehircilik mütehassısının fikri alm- maşıJâzım geleceğine işaret etmiş- tik, Verilen malümata göre, komite te- şekkül edip çalışmağa başlayınca önce B. Prosle'un mütaleasını alacaktır. İstanbulda daimi bir sergi yeri seçi- leceği bütün vilâyetlere de bildirile- cektir. Şimdiye kadar kurulan yerli mallar sergisine yalnız İstanbulda- ki müesseseler iştirak ediyordu. Ge- lecek seneden itibaren kurulacak sa- nayi Herleme sergisine bütün vilâ- yetler iştirak edeceklerdir. Sergide birinci ve ikinci gelenler Bu akşam kapanacak olan döku- runcu Yerli mallar sergisine iştirak eden firmalarm ( paviyonları kendi branşları dahilinde tasnif edilmiştir. Bu tasnif yapılırken sergiyi gezenler- den bazı kimselerin de fikirleri s0- rTulmuş ve şu netice elde edilmiştir: Dekorculuk birinciliğini İş Ban- Mevlidi yazan Süleyman Çelebinin mezarı retle sordular. - Bu adam çok: meş» hurdur.... Çok, hem de çok meşhur... Büyük adamdır 0... Aralarında konuştular. —0, yalnız sizin değil, ayni zaman- da bizimde adamamız... Biz, bizim memlekete yazsak... Bu hali-tesvir c- sek... Bir iane açsak... Siz de istersö- niz böyle yapsanız... Karagöze hep bir- likte bir mezar bina ettirsek?.. Gözlerim sulandı. Cevap vermedim, Fakat hayır... Ona mezarını biz ken- dimiz, tek başımıza yaptırabiliriz. Mü- tevazi olsun, biz yaptırırız... Herhalde onu bu şekilde bırakamayız... Bursa valisi muhterem Şefik Soyer'e hislerimi söyledim: İ — İstanbul gazetelerinde biriane | açalım mı? - diye sordum. Hayır! - dedi - Hacet yok.. Bursa- lar kendi memleketlerindeki bu bey- nelmilel Türkü bu vaziyette bırakmak istemezler. Ona kendileri bir mezar yaparlar. Fakat buna siz neşriyatınız- la ön ayak olun. Bursahılar!.. Ne dersiniz?. Halkevi- miz kendiliğinden harekete geçer sa- 'nırım... Sizin hamiyetli ihtiyarlarınız, cömerd zenginleriniz, coşkun ve teşki- lâtçı gençleriniz vardır. Ve çok faal, çok mükemmel bir valiniz var... Yürük Çelebi a “ys ii. Bir İngiliz zengininin hayır işlerine teberrüü Londra li (A.A.) — Meşhur otomo- bil inşaalcısı Lord Nuffield körlere ye- niden 35000 lira vermiştir. Lordun şimdiye kadar bu suretle verdiği para- ların yekünu 8 milyon liraya baliğ ol muştur. Dük ve Düşes dö Kentin seyahati Belgrad 11 (A.A) — Kent Dük ve Dü- | Jai kası paviyonu, teşhirellik birineiliği- ni Sümer Bank, ikinciliğini Kara- mürsel mensucat fabrikasile İbra- him Ziya milessesesi, bahçe kısmın- da dekorda birinciliği Mini Reasü- rans, teşhirde İnhisarlar ikinciliği, Yalova kaplıcaları almışlardır. Dekorasyon ve teşhiri bir arada telif etmek ve halka maden Istihsa- Itanı muhtelif şekillerde göstermek bakımından Rti Bank'da kendi! bran- şından birinci addedilmiştir. Neler çalmışlar!.. Bir masa örtüsü, bir bardak, beş gazoz şişesil Dün, Galatasaray sergisinde; iki ka- kın garip bir hırsızlık faili olmak ü- zere yakalanmışlardır. Vaka şu şekil de geçmiştir: Sergi içindeki gazinolardan birine iki kadın müşleri sıfatile gelmiş, otur- muşlardır. Bunlar birsmüddet oturup Birer Kahve içmişler, bilâhare git- mek ütere ayağa kalmışlardır. 'Bu sirada, garson Abbas bu iki ka- dının- vaziyetinden © şüphelenmiştir. Gürson dikkatle bakınca: masa örtü- sile üzerindeki bardağın meydanda olmadığını görmüştür. | Abbas, derhal polisi çağırarak iki | Kadını yakalatmış ve polis memurla- | yı kadınlar üzerinde bir arama yapmış» | tar, Bu arama neticesinde; Hatice ve Nadide isimlerini. taşıyan bu iki ka- dının üzerlerinde saklı olarak bir ma- sa örtüsü, bir bardak ve beş tane de gazoz şişesi bulunarak alınmıştır. Hırsızlıkları bu şekilde meydana çıkan Hatice ile Nadide hakkında tah» | kikat derinleştirilmektedir. Zonguldağa 53 mahküm gönderildi Zonguldak kömür ocaklarında ça- lıştırılmak üzere muhtelif vilâyetler hapishenelerinden seçilen mahküm- Zonguldağa sevkedileceklerini k. Evvelce gönderilen «.mah- kümlar orada çalışmağa başlamış- lardır. Fakat mahkümların orada ikametleri için binalar İnşası zaruri olduğundan bu inşaatta çalıştırıl. mak üzere yine mahküm sevkine Tü- zum hesıl olmuştur. Bunun için muh- telif vilâyetler ve bu arada İstanbul hapishanesinde bulunan mahküm- lardan inşaat işlerinden anlıyan elli üç kişi seçilmiş ve hepsi. İstanbulda toplanmıştır. Bu eli üç mahküm dün vapurla Zonguldağa gönderil- miştir. Bunlar Zonguldakta mah- kümlar için yapılacak binalardaki iş- Terini bitirdikten sonra diğer mah- kümlar gibi yevmiye ile kömür ocak- larında çalıştırılacaklardır. Yedinci milli tıp kurultayi 938 de aktedilecek Türkiye Tıb Kneümeni Genel sekreter- iğinden: Yedinci Mill Türk Tb Kurul- tayı toplantısının Cumhuriyetimizin on beşinci yıldönümüne tesadüf eden 1068 se- nesine tehiri sayın Başvekilimiz tarafından münasip görülerek Sıhhat ve İçtimal Mu- şesi akşam Krange'ye gelerek Naib Paul'e misafir olmuşlardır. «venet Vekâleti ve Kurultay yüksek baş- “İttihad ve Terakki, Tefrika No, 176, «Bizin de bildiğiniz şekilde iktidar mev- klinden çekilmek mecburiyetinde kaldır. Benim ve arkadaşlarımın Türkiyede kal in vazife ve icraatınızı çok İş- » İşlerinizi kolaylaştırmak Üzere memleketten uzaklaşıyoruz. Bu müfars- katimiz, vatani kayzudan başka bir gey değildir... Ahval müsatt bir safhaya girin- ce ve düşman nüfuz ve tesiri memleketten mündefi olunca millete borçlu olduğum hesabi vermek üzere vatana dönmeğe ha- zırım.» Kabine âzasından her üç zata da yazılan mektuplar ayni-meslde idi. Ancak Fethi ve Rauf beylere yazdığı mektuplara şöyle bir cümle iâve et- mişli: «Gaybubetim esnasında refika ve ço- cuklarımın nezaret ve himaye buyurulma- #inı rica ederim.» Cemal paşa mektupları yazdıktan sonra yalıdan ayrılmak üzere zevce- sine veda eti. Sabık Bahriye Nazırı, şifre müdürü Seyfi beyi de birlikte götürmeğe karar vermişti. Refikası, paşayı firar fikrinden vazgeçiremiye- ceğini anlayınca istemiyerek bu elim emrivakie razı olmuş bir tavırla: — Bari, diyordu, Seyfi beyi götür- me, bize burada kim bakacak?, Cemal paşa, Seyfi beye döndü ve zevcesinin bu sözleri üzerine: — Bak Seyfi, hanım ne diyor? Sen ne dersin? dedi. Seyfi bey mukabele etti: — Benim burada kalmaklığım ne hanımefendi için, ne de kendi çocuk- larım için bir faydatemin etmez. Maamafih nasıl münasib görürseniz öyle hareket ederim. Bunun üzerine Cemal paşa Seyfi beyi birlikte götürmekten vazgeçti ve postaya verilmek üzere Sadrâzamla Dahiliye ve Bahriye Nazırlarına hita- ben yazdığı mektupları Seyfi beye uzattı. Cemal paşa, saat on ikide Baltali- manı açıklarında bulunacağı için tam vaktinde Boyacıköyünden ayrıl- mak mecburiyetinde idi Yalmın önünden bir sandala binerek açıla- | caktı. Bu ayrılış sırasında bir müma- naals uğramasına imkân yoktu. Ger- çi Ramiz efendi isminde bir polis me- muru Cemal paşayı tarassuda hükü- met; tarafından memur edilmiş ise de bu polis:memuru sabık polis müdürü Ahmed beyin maiyetinde bulunmuş, «İtihad ve Terakki» liderlerine karşı merbuttu, Ramiz elendi, hükümet tarafından Cemal paşayı tarassuda memur edildiği zaman Ahmed bey mutemedi olan bu memura lâzım gelen talimatı vermişti. Bu itibarla Ramiz efendiden bir tehlike gelmesi ihtimali yoktu. | Sıtmadan yatan yaver Salâ- haddin bey kürek çekecekti.. Cemal paşanın bineceği sandal için paşanın olurduğu yalının sahibi ve akrabasından Veli bey, Boyacıköyü- nün meşhur balıkçılarından Matat reisi (hâlâ hayatta, eski bir balıkçı- dır.) tedarik etmişti. Cemal paşa, ar- tık evden çıkacağı sırada Matat reise haber göndermesini Veli beye söyledi. Bu esnada Seyfi bey derhal itiraz et- ti: bir Ermeniye emniyet edilir mi? Cemal paşa sordu: — Peki amma kürek kim çekecek? Seyfi bey: — Ben kürek çekmesini bilmem; fa- kat Salâhaddin bilir, onu çağıralım. Yaver Salâhaddin bey (şimdi müte- kaid ve Bozöyük kereste fabrikasında memur) yalının selâmlık kısmında sıtmadan hasta yatıyordu. Bunu bi- sıl olur?. Seyfi bey: — Hasta, masta, ne yapalım, öl- sün! Bugün de çalışmazsak, ne za man çalışacağız”. İcap ederse hep be- öleceği Cemal paşanın refikası, kocasının Matat reis tarafından idare edilecek sandala binmemeğe karar vetmesi üzerine Salihaddin beyin de hasta olduğu için rahatsız edilmemesini ile- ri sürüyor, bu suretle ortada kürek çekecek kimse bulunmadığını görün- kanlığındar sümenimize rulduğu muhterem üyelerimi ce paşanın da firar etmekten vaz'ge- çeceğini sanıyordu! Fakat ortada te. Suikasdlar ve entrikalar — Nasıl olur? Böyle bir zamanda | nin son devirlerinde Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı Cemal paşa motörü görünce: “Talât paşa nerede”, diye sordu hir edilemiyecek tehlikeli ve hayati bir vaziyet vardı: Cemal paşa beheme- hal memleketi terkelmeğe mecburdu. Bunun üzerine Seyfi bey, yaver Sa- lâhaddin beyi yatağından kaldırdı ve birlikte kayıkhaneye girerek sandalı denize çıkardılar. «Şayet Talât motörde yoksa geri dönerim!» Bu esnada Cemal paşa, zevcesine v6- da etti. Bu veda sahnesi çok hazin oldu. Hanım hıçkırıklar içinde paşayı rıhtımın önünde teşyi ederken Cemal paşada kendisini güçlükle zaptediyor, refikasına karşı metanetini muhafar za etmeğe çalışıyordu. Bunun üzerine Cemal paşa sandalın kıçtarafına geç- ti ve bizzat dümen kullanmağa baş- ladı. Salâhaddin bey küreklere yâ- Pıştı, Seyfi bey'de motöre işaret vere- cek fener elinde olduğu halde sandalın ortasına oturdu, Cemal paşa dümen kullanmasına rağmen çok asabi ve düşünceli olarak susuyordu. Bir ara lık Seyfi ve Selâhaddin beylere dedi ki: — Şayet Talât motörde yoksa, geri- ye dönerim, gitmem! Burada ne ola» caksak, hep birlikte beraber oluruz. Yaver Salâhaddin bey, hastalığına, vücudünü sarsan sılma nöbetleri- ne rağmen dişini sıkıyor, bütün kuy- vetile kürek çekiyordu. Durgun bir teşrin gecesinin zifiri karanlığı için- de Balta limanına doğru ilerliyorlars dı. Nihayet Balta limanı açıklarına gel- diler, bekliyorlardı.. aradan on dakika kadar geçmişti, Karanlıklar içind bir ses işitildi: Suları yaran bir motör, bo- aza doğru ilerliyordu. Seyfi bey, motörü görür görmez, ey« velce Enver paşadan aldığı talimata göre, elindeki feneri kaldırdı, sağa, 80- la çevirerek işaret verdi. Bu işaret üzerine motör istikametini çevirdi ve kendilerine doğru yaklaşmağa başla- dı. Motör sandala süratle yanaşıyor. * du. Motörün içinde Enver paşa ile eniştesi, Bedri, Azmi ve Nâzim beyler duruyorlardı. Talât paşa ile doktor Bühaddin Şükir bey biruz geride kal- mışlardı. Cemal paşa Talât paşayı göremeyince motöre binmekte tered- düd etti've telâşla sordu: — Talât paşa nerede? Motörden kollar uzandı ve Cemal paşayı çekti Cemal paşa sözünü bitirmemişti ki, molörden uzanan kuvvetli dört Kol, paşayı âdeta çeker gibi motöre aldi- lar. Bunlar, motörün mürettebatın. dan İki Alman neferi idi. Bunun üze rine Seyfi bey, paşanın iki bavulunu motöre atabildi, Cemal paşanın sandaldan alınmasile molörün süratle uzaklaşması biran içinde oldu. Bu son sahne pek dikkate şayandı: Talât paşanın -firar ediyor gibi hareket ederek- İstanbulda kala- cağı ve kendisile Enver paşayı uzak- laştıracağı telkini, Cemal paşanın ka» fasında bir (fikri sabit) halinde yer- leşmişti. Bu fikri, bilhassa son dakis kalarda firarma mâni olmak isteyen. zevcesi de takviye etmiş, paşayı büs- bütün kuşkulandırmıştı. Bundan baş- ka son günlerde aralarındaki geçim» sizlik, Cemal paşanın Talât paşaya karşı bu emniyetsizliği göstermesin- de mühim âmil olmuştu. Cemal paşa, motöre bindikten son- Ta Talât paşayı görünce geniş bir ne- fes aldı. Fakat, motöre binerken gös- terdiği tereddüdü Talât paşaya his- settirmek istemedi. Maamafih Enver paşa ile yanımda bulunanlar, sabık Bahriye Nazırının bu tereddüdünü ve Talât paşayı görmek istediğini anla” Motör, İstanbul istikametine doğru ileriledi Motör, Balta manı açıklarından İs bu bir ihtiyati tedbir idi; belki de hile Yının İstikametini saklamak icap edi yordu. Motör bir müddet İstanbul if» tikametine doğru ilerledikten sonra Anadolu kıyısını takip ederek Boğaza doğru uzan” Arkası var) ği