K | SABAH OLMASIN Tarık Dursun K.'nın romanı. Set Kitabevi, Yeni türk yazarlarından seçmeler dizisi: 1, Son Telgraf Mat- baası, Eylül 1967 İstanbul, 160 sayfa. 5 lira. "Yabanın adamları" adlı (o hikâye Kitabıyla 1967 Sait Faik Hikâye Armağanım alan Tarık Dursun K., küçük hikâye sanatımızın inatçı, çalışkan, verimli, başardı bir işçi- sidir. Onu ilkin, 1955'de, "Hasangil- lerle tamdık. Ardından "Vezir dü- şü" geldi - 1957 -; onu, 1957de "Rı- za-bey aileevi" izledi. 1959 da yayım- ladığı "Güzel Avrat Otu" adlı ese- riyle Türk Dil Kurumu Hikâye Ar- mağanım alan Tarık Dursun, 1965- bile, "Sevmek diye birşey" adlı hikâye kitabını verdi. Biryandan da senaryo ve reji kapılarından sinemaya giren Tarık Dursun, okurlarının karşısı - na "Aşkın dünü, bugünü, yarını" ad- lı senaryosuyla çıktı - 1966 -. Ardın- dan yine bir hikâye kitabı: "Yaba- nın adamları". Tarık Dursun K'nın, Ağaoğlu Yayınları arasında yayımlanacağı i- lân edilen "Denizin kanı" adlı ro- manı beklenirken, "Sabah olmasın" adlı romanıyla çıkıp gelmesi hayli şaşkınlık yarattı. "Ekim 1960, İstan- bul" tarihini taşıyan bu romanın, bunca bekletildikten sonra birden" bire yayımlanışının nedeni üzerinde durulabilir. Senaryo tekniğiyle ya- zılmış olan bu roman, Tarık Dur- sun K.'nın senaryoya geçmekle geçmemek arasında bir kararsızlık dönemi geçirdiğini göstermektedir. Mayıs 1967 sayılı Dost dergisinde, hâlâ yayımlanmamış olan "Denizin kanı" için "yavaş yavaş işinin bilin- cine varmış bir kalemin doğru o- rantılarla sapladığı bir romandır. Bilinen roman boyutlarım da zorla- dım onda, biçimi de zorladım" di- yen Tarık Dursun K., "Sabah olma- sın" hakkında herhangi bir şey söy- lememektedir. Bundan da anlaşıl- maktadır ki yazar, 1960 ile 1967 ara- sında aldığı yolu, yani yedi yıl için- de nereden nereye geldiğini somut halde göstermek istemiştir. Yedi yıl arayla yazılmış iki romanın ardarda yayımlanmak istenmesi bunu gös- termektedir. Tarık Dursunun, bütün eserle- rinde en imrenilecek yanı, türkçe- yi çok tabii, temiz, esprili şekilde 26 TA PLAR kullanmasıdır. Öteki eserlerinde ol- duğu gibi, "Sabah olmasın" da da açıklığıyla, “ berraklığıyla karşılaşıl- maktadır. Örneğin, 'Sustular. Biraz, daha yürüdüler. Muhtar zıngadak durdu, elindeki cigarasını yere çal- dı", "Çocuk koptu. Muhtar bakışla- rı ile izledi. Ansızın çevrenin arı-du- ru sessizliği arttı", "Çömdü. Sopayı toprağa sapladı. Çekti. Açılan taze oyuğa, bin dikkatle fideyi yerleştir- di" gibi Tarık Dursun, kendini durmadan aşma gayreti içinde görünen, i saygılı, rastlantıya (oOyer vermeyen bir yazardır. . "Sabah olmasın'ın kuruluşundaki rahatlık, dilindeki güzellik, konularının ve insanlarının yerliliği, edebiyatımıza şen, esprili, gerçekçi bir eser (o kazandırmıştır. Roman, konudan ibaret değildir. Bu sebeple, konuyu burada Özetlemeyi yersiz buluyorum. "Sabah olmasın"- m ardından "Denizin kanı'nı oku- mak Tarık Dursunun sanatçı kişi- liğini ye aldığı yolu daha açık şe- kilde ortaya koyacaktır sanının. ATEŞ DÜŞÜNCE Talip Apaydının hikâyeleri. Bizim Yayınlar 3. Nisan 1967, Ankara. 141 sayfa, 5 lira. Talip Apaydın, Köy Enstitüsü çı- kışlı, "Köy Enstitüsü" esprisine düzhici bağlı, gerçekten apaydın bir öğretmen-yazardır. Apaydın bir kişi olduğu şuradan da bellidir ki. AP'li Milli Eğitim Bakanlarıyla bir- türlü uzlaşamamakta, anlaşama- maktadır. Amasyada müzik, öğret- menliği yaparken, damdan düşer gi- bi bakanlık emrine alınan Apaydın.. hâlâ görevine dönememiştir. - Üm- metçilikten, hilafetçilikten mahkü- miyeti bulunan öğretmenlerin Par- DİŞ TABİBİ MUSTAFA GÖREK Atatürk Bulvarı, Bolu Apt. No: 84/7 Telefon: 172010 Kızılay — Ankara (AKİS: 387) lâmentoda oturdukları bir dönemde atatürkçülüğü yüzünden o bakardık emrine alınan Apaydının, Anayasa çerçevesinde,. Danıştaya yaptığı iti- raz da, gerekçe gizli tutularak, red- dedilmiştir. Bu durum, "hukuk dev- leti" esprisine gerçekten pek uy- maktadır! Nedir, Apaydının suçu? Halk ço- cuklarının, köy çocuklarının mut- laka okumasını istemesi; bunu, yıl- laryılı çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığı yazılarla savunması ve bu- güne kadar, başta "Bozkırda gün- ler" olmak üzere, "Susuzluk", "Sa- rı Tıraktör", "Yarbükü", Emmioğ- lu", "Ortakçılar", "Ferhat ile Şirin". "Bir Yol", "Toprağa basınca", "Ateş düşünce" gibi eserler vermiş olma- Dn Bu eserlerin kimi köy notla- , kimi şiir, kimi roman, kimi o- Wi kimi çocuk romanı, kimi de hikâyedir. "İkbal'"i "idbar" diye göstermeğe çalışan ve sızlanan öğ- retmenlerin yanında Apaydın, "id- bar"ı "ikbal" sayacak kadar topra- ğına, halkına, diline bağlı bir Öğret- men-yazardır. "Ateş düşünce"de 20 hikâye var. Sön üç hikâye, "Çok çalışanlar" bö- lümü altında biraraya getirilmiş. Kitabın iki bölüme ayrılmış olması, hikâyelerin yazılış tarihleriyle ilgili. Son üç hikâye, 1960'dan önce; öte- kilerse 1960'dan sonra yazılmış. Gerçeği söylemek gerekirse, A- paydın sivri, "bağıran" bir yazar de- gil. Yüzkızartıcı reklâmlara da itibar ettiği yok. O, çevresini çok iyi göz- leyen, insanlarım, onların yaşamla- rını, koşullarını, savaşlarını çok iyi bilen bir gözlemci. Hikâyeden ro- mana, romandan şiire, şiirden oyu- na ve köy notlarına geçebildiğine göre de, "binicinin sağı solu olmaz" kuralına uygun bir yeteneğe sahip. Apaydını okurken insan, onun çev- resindeki insanları en gizli yanları- na kadar yaşıyor, kavrıyor. Dili yu- muşak,"tatlı; bakışı sevgi dolu, ok- şayıcı. İnsanlarını çok zaman, şive taklitleriyle vermeğe çalışıyor. Ay- rıca, çizdiği halk tiplerini tatlı iğ- nelerle uyarmaktan da geri kalmı- yor. "Ateş düşünce"deki hikâyelere yüzeyden bakanlar, Apaydının, çev- resindeki "arkasız insanlar"a kızdı- ğım sanırlar. Oysa mesele o kadar basit değil. Bu hikâyeleri dikkatlice okuyanlar, bu "arkasız insanların niçin bu duruma geldiklerini acı a- cı düşünmeden edemezler. Bu, "acı- tarak seven" bir anlatımdır ki, A- paydını tatlı tatlı okutan da zaten budur. Apaydın, bence, hikâyelerin- de daha başardı. HK. 23 Eylül 1967