DÜNYADA OLUP BİTENLER B.M. Silâhların gölgesinde Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü, Birleşmiş Milletler Genel Kuru- lunun XXII. dönemi için yapılan başkanlık seçimlerinin sonuçları a- çıklandığı zaman, Genel Kurul salo- nunda önce bir mırıltı dolaştı, son- ra da bir alkış sesi duyuldu. Yapı- lan açıklamaya göre, oylamaya 123 Birleşmiş (Milletler üyesinin 113'ü katılmış ve Romanyanın bir sinema yıldızı kadar yakışıklı Dışişleri Ba- kanı Corneliu Manescu, S çekimser ve 2 geçersiz oya karşı 1 oyla Ge- nel Kurul XXII. dönem başkanlığı- na seçilmişti. I oy ise, Tanzanya temsilcisi için kullanılmıştı. Corneliu Manescu'nun seçilme- siyle, tarihinde ilk defa olmak üze- re, bir komünist ülke temsilcisi, Genel Kurul o başkanlığına getiril- miş olmaktadır. New York'tan alı- nan haberlere bakılırsa, Manescu'- ya oy kullananların başında Asya- (İlâncılık: 1944) —361 30 Eylül 1967 Afrika blokuna mensup devletler gelmektedir. Bilindiği gibi, ilk ku- rulduğu sırada 51 üyesi bulunan Birleşmiş oMilletlerde, yalnızca İki blok, Doğu ve Batı blokları vardı. Fakat sonradan, Asya ve Afrika dev- letleri ülkelerinin teker teker ba- gımsızlıklarını kazanmalarıyla bir- likte, üye sayısı 123'e, blok sayışı da üçe yükselmiştir. Gerçi Asya - Afrika devletlerinin hepsi her ko- nuda aynı maktadır ama, aralarında Anlaşa- bildikleri zaman eskiden hiç karar biçimde oy kullanma-, alamayan Genel Kuruldan şimdi iyi - kötü. bazı kararların çıkarıl- ması mümkün olmaktadır. Asya- Afrika ülkelerinin anlaştığı konula- rın başında Afrikadaki ırk ayrımı- nın kınanması bulunmaktadır ama, bu konuda alman kararları da Gü- ney Afrika Birliği kulağının arka- sına atmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, Güney Afrika Birliği dinlese de din- lemese de bu konu XXTI. Genel Kurulda Rodezya durumuyla bir- likte yeniden ele alınacaktır. Asya- Afrika blokunun anlaşamadığı ko- GEÇEN HAFTA DÜNYADA BİRLEŞİK AMERİKA — Seçimlere bir yıldan biraz fazla bir sü- re kala Başkan Johnson yönetimine indirilen en büyük darbe, hiç beklenmedik biçimde, sadık Dışişleri Bakam Dean Rusk'dan, daha doğrusu Dean Rusk'ın kızından geldi. Rusk'ın Stantord Üniversite- sinde okuyan onsekiz yaşındaki kızı Margaret, sanki dünyada hiç başkası kalmamış gibi, Guy Smith adındaki genç bir zenciyle evle- niverince, Başkan Johnson, iki cami arasında beynamaz kaldı. Was- hington'daki siyasal gözlemciler, bu evlenmenin, yaklaşan seçimlerde ırk ayrımı şampiyonluğu yapanlara, Johnson yönetimine yükle- mek için bulunmaz bir fırsat verdiğini ileri sürmektedirler. Zaten bu yüzdendir ki, Dışişleri Bakanına yakın çevrelere bakılırsa, Dean Rusk, Başkan Johnson'a, eğer kızının bir zenciyle evlenmesi Başkam önümüzdeki seçimlerde güç durumda bırakacaksa istifaya hazır ol- duğunu bildirmiştir. Fakat ne var ki, eğer Vietnamda sertlik politi- kası izlenmesini isteyenlerin orkestra şefi olan Dean Rusk istifa eder- se, Başkan Johnson'un kendisine bu kadar bağlı yeni bir Dışişleri Bakam bulması da son derece güç görünmektedir. İNGİLTERE — Geçtiğimiz hafta Birleşik Amerika, Dean Rusk'ın kızının evlenmesiyle çalkalanırken, İngiltere de NTBR skandalıyla çalkalanıyordu. Bunun yeni tip bir füze veya casusluk kodu olduğu sanılmamalıdır. NTBR, türkçeye "diriltmeye çalışmayınız" diye çev- rilebilecek, İngilizce bir deyimin kısaltılmışıdır ve B.B.C. televizyo- nunun açıkladığına göre, Londradaki Neasden hastahanesinde yatan yaşlılarla kronik böbrek ve ciğer hastaları ve kanserlilerin başucun- daki tabelâlara, bizzat başhekim tarafından yazılmıştır. Başhekim Twining McMath, bunun, bu gibi hastaların tedavilerinin yapılma- ması anlamına değil, Ölüm anında suni teneffüs, kalp masajı ve bent zeri tedbirlerle ölümün geciktirilmemesi anlamına kullanıldığını an- latmak için göbeğini çatlatmaktadır ama, hangi şartlar altında olur- sa olsun, bir doktorun görevinin hastanın ömrünü uzatmak olduğu- nu ileri sürenler, kopardıkları gürültüyü hâlâ kesmiş değillerdir. Bu- na karşılık, tedavisi imkânsız hastaların ömrünü uzatmaya çalışmak- la bunların çektikleri açılan uzatmaktan başka birşey kazanılamıya- cağını söyleyenler de vardır ve bunlar Dr. McMath'ın ümitsiz savun- masını yapmağa çalışmaktadırlar. BUNLARDA OLDU