YURTTA OLUP BİTENLER sının muhtemel olduğunu açıkla- makta sakınca görmemiştir. Olay- dan sonra girilen yatak odasının ve özellikle yatağın bir boğuşmanın iz- lerini taşıyan dağınıklığı; Kayma kamın kendini astığı iddia edilen i- pin sonradan bulunamaması; bıi- raktığı ve karısını suçlayan mektu bun değişik kalemlerle veya deği- şik mürekkeple yazılmış olması; oy- sa Kaymakamın, sadece bir dolma- kalemi bulunduğunun bilinmesi ve evde mürekkep şişesinin mevcut ol- maması; cesedin, bulunduğu andaki duruş şekli; ortada bir intiharın de- gü, bir cinayetin mevcut olduğu şüphesini taşıyanları haklı, çıkara- cak deliller olarak görülmektedir. - Ayrıca, Kaymakamın kardeşi Şa- hin Gürbüztürk de, olaydan sonra Viranşehirde yaptığı (araştırmada, ölümün bir cinayet sonucu meydana geldiğini ortaya koyan birtakım işaretlerle karşılaştığını, bir yakı- nına yazdığı mektupta açıklamış- tır. Esin Gürbüztürkün de, İlçe Sav- cısının da, olaya adlan açık veya kapalı şekilde karışanların da bu- güne kadar yaptıkları tek şey, sa dace susmak olmuştur. Bu sessiz- lik ise hiç de hayra yorulmamakta- dır. Asayiş Garip ve komik Nice öğretmenler ve omemurlar birer hiç yüzünden ve çoğu ke- re de sorgusuz-sualsiz açığa alınır ve bir daha da, bağlı bulundukları Bakanlıkların kapısına yaklaştırıl- maglarken, geçtiğimiz hafta cereyan eden bir olay, AP İktidarının nele- re kaadir olduğunu bir kere daha ortaya koydu. Kanlı Kayseri olaylarının baş so- rumlusu olduklarında okimsenin şüpheli bulunmayan Kayseri Vali- si Nazım Üner ile Emniyet Müdürü Şerafettin Gökçeören, bakanlık em- rine alınmış olmalarına rağmen, ne. redeyse Ankaraya törenle getirile- ceklerdi. Bu garip ve garip olduğu kadar da komik olay, geçtiğimiz hafta Perşembe gecesi cereyan etti. İçiş- leri Bakam Faruk Sükan, o gece, Kayseri Valisi Nazım Ünere tele- fon ederek, pijamasını alıp, kendi- sinin gönderdiği otomobile atlıya- rak hemen Ankaraya gelmesini is- tedi. Sükan, Emniyet Müdürü Şera- fettin Gökçeöreni de istiyordu. 14 Emir yerine getirildi ve birisi bakanlık emrine, diğeri o merkeze alman bu iki memur, Bakanlarının gönderdiği özel otomobille Ankara- nın yolunu tuttular. Türk idare tarihinde hemen he- men ilk defa rastlanan bu özel, iş- lemin anlamı, gerek AP'li çevreler- de ye gerekse Kayseri de çok iyi bi- liniyordu. Çünkü, Kayseri Valili Ünerin, "Falanca köyde muhtar se- çimlerini AP kazanmazsa istifa e- derim" dediğini ve kanlı olayların cereyan ettiği gün de yine, mahalli birkaç AP kodamanıyla birlikte, bir mesirede ziyafette bulunduğunu duymayan kalmamıştı. Ece, böyle bir idarecinin özel otomobille ba kanlık emrine alınması kadar ta- bil bir şey de olamazdı. İçişleri Bakanı Faruk Sükanın, bir Vali ile iki Emniyet Müdürü- nü bakanlık emrine almak suretiy- le görevini yaptığını sandığı günler- de ise Sivasta çok değişik olaylar cereyan ediyordu. İktidarın görevi- ni yapmadığını en iyi şekilde göste- ren bu olayların başında, ölü sahip- lerinden bir kısmının, Sivas Savcı- lığına başvurarak, otopsi raporları- na itiraz etmeleri geliyordu. Olay- larda ölen kimselerin yakınları, Savcılığa verdikleri dilekçelerde, ö- lenlerin, iddia edildiği gibi, ezilerek ölmediklerini, muhtelif o yerlerinde yaralar bulunduğunu, kasten öldü- rüldüklerini delillerle ispat edecek- lerini söylüyorlardı. Üner Hükümet mi? Nâzım Devlet mi, AKİS Bazı olaylar Bu arada, Sivas Valisi Vefik Ki- tapçıgilin haysiyetli bir davranı- şı da kimsenin gözünden kaçmadı ve özellikle Sivaslıları çok duygu- landırdı. Sivas olayları sırasında, İç- işleri Bakanı Faruk Sükanın em- riyle Kayseride bulunan Kitapçıgil, kendisinin yokluğunda Sivasta ce- reyan eden olayların sorumluluğu- nu dahi yüklenmek dürüstlüğünü gösterdi ve "polislerim beni mah- cup etti" gerekçesiyle (ogörevinden istifa etti. Kitapçıgilin bu davranı- şı, sorumluluk duygusundan yok- sun kimseleri bile (duygulandırdı. Sükan, bizzat telefon ederek, Kitap- çıgilden, istifasını geri almasını is- tedi. Çeşitli çevrenin ısrarı sonu- cudur ki Kitapçıgil, istifadan vaz- geçti. Bütün bu olaylar cereyan eder- ken, elektrikli havanın tamamen da- gılmadığına inanan yetkililer, yeni olayların çıkmaması için sıkı ted- birler almağa devam ediyorlardı, Meselâ, Kayseriye muhtelif illerden polis kuvvetleri sevkedildi ve bun- lar, birtakım tahrip ve sabotaj o- laylarını önlemek için gece sabah- lara kadar şehrin belli yerlerinde nöbet tutmağa başladılar, Sivas ve Kayseri plâkası taşıyan taşıt araç- ları, bu iki ile sokulmadı, Trenler bile sıkı kontrol altına alındı. Sivas ve Kayserideki yatılı okullarda o- kuyan Sivaslı ve Kayserili öğrenci" ler başka illere nakledildiler. Haftanın sonunda Sivaslı 2 ağır yaralının ölümüyle sayısı 42'ye yük- selen kanlı, olayın kurbanlarının ai- lelerine verilmesi teklif edilen taz- minat konusunda ise, bu satırların yazıldığı âna kadar bir sonuç alın- mış değildir. Sadece bazı CHP'li milletvekilleri, ölenlerin ailelerine tazminat verilmesini sağlamak için, hazırladıkları oObir kanun tekliğini Millet Meclisine vermişlerdir. Hafta boyunca, her iki ilde de o- layların soruşturmasına devam edil- di. Gerek Kayseride, gerekse Sivas- ta ban kimseler nezaret altına a- lındılar. Bunlardan çoğu, sonra ser- best bırakıldı. Sadece Sivasta, yağ- ma olaylarına karıştıkları iddiasıy- la iki kişi tutuklandı, Hükümet, bu konuda, şimdilik, derin bir süküta gömülmüş durum" dadır. Fakat olaya, "oldu da bitti" gözüyle bakıp da birtakım tedbirler almaz ve suçluları bulmazsa, hu- zursuzluk devam edecektir. 30 Eylül 1967