Ss İ Filmler "Yaşamak istiyorum" Robert (oOWise'ın Oscar armağanı da kazanan -filmin baş kadın oyun- cusu Susan Hayward o yılın en iyi kadın oyuncusu seçilmişti- “I Want to Live- Yaşamaik İstiyoruım"u, çevril- diğinin hemen ardından gelen yıl Türkiyede gösberilecekti, gösterileme- di. O günler, belirli bir anlaşma gere- ğince film bedellerinin transferi ko- nusunda A.B.D. ile bir anlaşma im- zalanmış ve bu anlaşmaya dayanarak yurdumuzda oynatılacak Hollywood ürünü filmler, ABD adına oUSIS - Amerikan Haberler Merkezi - tarafın dan kontrol altına alınmıştı. USIS, bu kontrölunda kraldan daha kıral- cıydı. Getirici şirketlerin listelerindi iğneden ipliğe inceliyor, amerikan ha yatını, gerçekleri ile ortaya koyan film lerin Türkiyeye girmesini ve oynatıl- masını yasaklıyordu. Herhangi (oo bir direnme konusunda ise, yabancı film- leri sansüre görevli kurula da rahat- lıkla dilediği baskıyı yapabiliyordu. Bu arada Stanley Kubrick'in iki filmi, "The Kiling-Öldürmek", bir soygun olayına polisin de karışması ve yardakçılığı, "Paths of Glory- Za- fer Yolları" savaşa karşı (o çıkmışlığı Stanley Kramerta "On the Beach- Kumsalda"sı atom bombasının yı- kıcı etkisini eleştirdiği, Ridhard Bro- oks'un "The Blackfooard Jungle-Ka- ratahta Cehennemi" amerikan eği- tim sisteminin bozukluklarını neşter- Sağlığınız için, sizde, PANASON ÇAYI N E M A lediği gerekçeleriyle USIS ve türk san- sürünce reddedildiler, ödenecek para- lum büyük bir kısmını A.B.D. ödediği içindir ki, getirtici şirketler bu dav- ranışa pek karşı çıkamadılar. Seyirci- nin de böyle şeylere pek (aldırdığı yoktu. Ne getirilirse, önüne ne veri- lirse onu seyrediyordu. tik çatlak ses, Hollywood'lu film- cilerden geldi. Türkiyedeki temsilci- ler, yıllık prodüksiyon listelerinde za- ten başlangıçtan beri ayıklama yapı- yorlar ve sürekli olarak tam liste ye- nine seçimli liste satın alıyorlardı. Bu yetmiyormuş gibi yeni seçimli listeler- de, bu defa da USIS işe burnunu s0- kup yeni bir ayıklamaya gidiyor o ve satıcılara göre, el elde baş başta ka- lıyordu. 20 th Century Fox'un Orta Doğu satıcısı, günlerden birgün İs- tanbula geldi ve getirtirici şirketlere ül- timatomunu verdi: Bu, böyle yürü- mezdi. Türkiyeye bu şartlarla (o film vermemek en iyi yoldu. Getirtici şirketler (o çaresizliklerini ortaya döktüler ve temsilciden hem yardım ve hem de akıl istediler. Tem- silci, yolu gösterdi. USIS, direkt ola- rak Amerikadan alınan filmlerde söz sahibiydi. Halbuki aynı filmler Ame- rika yerine Orta Doğu bürosundan-bu bürolar Pariste karargâh kurmuşlar- dır- alındığında, bu tehlike kendili- ginden kalkıyordu. Yapılacak en doğ- ru iş buydu. Getirtidiler, gösterilen bu yeni yol- dan yürüdüler ve kârlı da çıktılar. Çe- şitli baskı sebebiyle alınamamış kali- İçiniz. (AKİS — 1302) te filmer de, bu arada, vizyon sıra- larını savdıklarından, satış fiyatların- da önemli indirimlere (o uğramışlardı. Dolayısıyla bunları ilk elde almakta büyük fayda vardı. Bu yeni sinema mevsiminde göreceğimiz "Kumsalda", "Zafer Yollan", "The Defiant One- Kader Bağlıayınca" ve benzeri film- ler, bunlar arasındadır ne gün ğına çıtan ilk yasak film de Robert Wise'in O("I Want To Live-Yaşamak istiyorum"u olmuştur. Röportaj film "I want To Live - Yaşamak istiyo- rum", gerçek bir olayın ve o ola- yın gerçek kişilerinin hikâyesidir. Hi- kayenin çıkış, varış ve bütünlüğü ga- zeteci Ed Montgomery'nin makalele- ri, doküman'ları ve anılarıyla olay kahramanı Barbara Graham'ın yaz- dığı mektuplardan derlenmedir. Ya- ni, seyircinin alışkın olduğu bir si- nema uydurmacılığı v uydurmadan gelme yapma bir düzen. wise'in fil- minde yoktur. Wise'a düşen de bu çağdaşılık içinde bir bakıma röpor- taja gelip dayanan bir sinema anla- tımına gitmektir, Wise'da "I Want To Live-Yaşamak İstiyorum"da bi- linçli olarak bunu yapmıştır. Filmin alışılmışlıktan öteye gidişi, bilinenin hep bu o zorunluktan çizgisini kırışı, doğmadır. Elindeki malzemesine göre o wise, sinema ile gazeteciliği birleştirme a- macındadır. Bir röportaj (yazarının tuttuğu yolu tutmakta, Önce ele alacağı, üzerine eğileceği kişisini ça- ğı ve çevresiyle "takdim" etmektedir. "Il want To Live-Yaşamak İstiyo- rum"un ilk giriş resimleri, (Barbara Graham'ın hangi çevrelerde yaşadı- gım, ortamın kadını olduğunu seyir- cisine çarpıcı bir sıralamada vermekte dir. Kenar köşe semtler, sıcak, çıldır- tra bir caz müziğinde, düşkün erkek- ler, karanlık yüzlü insanlar, yoksul, etini satarak geçinen kadınlar, her türlü kirli işlere yatkın bir (o çevrede önüne gelenle yatan, bu arada ahlâk zabitasınca vahşi bir hayvan gibi ko- valanan "kahraman" Barbra Graham'i tanıyorsunuz. Barbara Graham o çev- renin insanidir, o çevrede doğmuştur ve ortam bir türlü değişmediğinden, genç kadında da herhangi bir değiş- me olmamıştır, olmayacaktır. Barbara Graham, kişilik olarak be- lirgin değildir, o güçten yoksundur. Daha sonra gelişen olaylar genç ka- dını güçlendirecek ve direnen, o her- şeye karşılık, yenilmeden kaçan bir bütün kişiliğin sahibi yapacaktır. Ga- zeteci Ed Montgomery'nin doküman- larına dayanarak senaryoyu yazanlar, gerçeklere ellerinin (o geldiğince sadık kalnaya çalışmışlardır. Senaryocula- AKİS, 6 KASIM 1964