rak öğrenci birilikleri. (o Eczacılık Fa- kültesi Dekanının o hışmına uğramış Osman Zeki Telciyi aday gösterdiler. Telcinin aday gösterilmesi, o bardağı taşıran son damla yerine geçti, Öğ- retim üyeleri, Telcinin adaylığına ra- zı olmadılar. Telci, koca bir Fakülte- nin Dekanını hem suçlamış, nem de "teşhir" etmişti. e Törende çıkıp ko- nuşmaya hiç bir zaman yeterli ola- mazdı. Yeterlilik bir yana, öğrenci- leri hele, katiyyen temsil edemezdi. Birliklerden yeniden bir aday isten- di. Telci olmasın da kim olursa ol- sundu. Telci mimlenmişti. Telcinin adaylığının kabul edilme mesi, gençlerin sinirini bozdu, Yeni- den toplandılar ve bu defa inatla Tel- ci üzerinde direndiler. (o Temsilciyse, Telci pekâlâ kendilerini temsil edebi- lirdi. Ayrıca bir temsilcinin temsil gü- cü hiç bir zaman, karşı tarafı ilgi- lendiren bir konu değildi. Yeterliliği- ni düşünse düşünse; seçenler düşünür- lerdi ki, bu da en tabii haklarıydı. Öğretim üyeleri yeni baştan karşı- larına çıkarılan Telciye gene Maraz et tiler. Daha diretir ve (o dayatırlarsa, Üniversite olarak, açılış töreninden vazgeçilecekti. Bu. öğrencilere direkt olarak bildirildi. Gençlik kurumların- dan "siz bilirilniz"den başka bir kar- şılık gelmedi. o Üniversite bir ikinci bildiri yayınlayarak oOdurumu kamu oyuna -hiç beklenmedik o bir yoldan ve gençleri suçlayarak- duyurdu ve tören yapmaktan vazgeçti. İstanbul Üniversitesi 511, ders yı- Ima törensiz, fakat son derece, ger- gin bir havayla girdi ve açılış günü- nün sabahında gazetelerini açanlar, Pazar günü düzenlenen bir basın top lantısında gençlerin oObütün ağır ve hafif toplarını Üniversite öğretim ü- yelerine çevirip ateşlediklerini gördü- ler. Öğretmenlerle öğrenciler arasın- daki sessiz savaş, artık suyun yüzüne çıkmış ve gürültüsü bütün yurdu kap- lamıştı Haftanın basındaki Pazar düzenlenen basın toplantısında, ife bütün kurumlarının temsil edildi. Ağızdan çıkan bakla "Toplantının ana düzenleyicileri MTTB. İÜTB ile İTÜTB başkan- lıklarıydı. Gençler, savaşın heyecanı i- çinde hayli (o sinirli (o görünüyorlardı. Yalnız son derece hazırlıklı oldukları da meydandaydı. O yüzden, uzun söze lüzum görmediler ve hemen konuya girdiler. Öğretim üyeleri için uzun bir saldın listesi düzenlenmişti. Gençler, öğrenci olarak, Üniversitedeki öğretim üyelerinden gereği kadar yararlana- günü enç- liderleriyle AKİS, 6 KASIM 1964 mıyorlardı. Kendileri istese bile buna imkân yoktu. Yoktu, çünkü öğretim üyelerinin yarısı oOidare meclislerinde üye ve çeşitli kurumlarda başka iş- lerle görevliydiler. Yılında 1650 saat gö rev yapmaları gerekirken 500 ile 85 saat arasında çalışıyorlar ve toplumu düpedüz sömürüyorlardı. Aylık ücret- leri çalıştıkları iş saatlerine bölündü- günde ise, ortaya çıkan rakam kor- kunçtu. Bu gerçeğe göre, bir öğretim üyesinin aylığı ortalama 20 bin lirayı aşıyordu. o Özel çalışma yerlerindeki gelirler karşılığı ödenen vergiler iz- lendiğinde, en çok kazanan öğretim ü- yesinin yıllık geliri 40 bin lira civa- rındaydı. Halbuki ayni kişilerin aylık geliri bir o kadarı buluyordu o Yine öğretim 'üyeleri içinde bankalarda, ti- caret ve sanayi odaları idare meclis- lerinde (o çalışanların Oranı oyüzde 35-50, Üniversite öğretim kadrosu içinde, üniversite dışında da işi olan profesörlerin öğretim kadrosuna oranı ise, yüzde 70 ile 75 arasındaydı. Daha korkunç olanı, özel okullar- la Üniversitedeki başarı oranında or- YURTTA OLUP BİTENLER taya çıkıyordu. Özel okullarda bu o- ran yüzde 93 idi ve ayni öğretim ü- yelerinin Üniversitedeki başarı oranı gülünç derecede düşüktü: yüzde 6-91.. Ayrıca bir başka suçlama da, genç nesillere doçentlik belgesi (o sırasında olanlar üzerineydi. Kendileri hayatta kaldıkları (o sürece meslekleriyle ilgili yazıhane, muayenehane açmıyacağına dair söz almadıkça bu belgeyi vermek- ten kaçınanlar da bu Üniversitede öğrettin üyesi görevindeydiler!.. Basın toplantısının oertesi günü öğretim üyeleri susmuş, törensiz bir açılışta iken, gençler kara bir çelenk- le caddelerden geçtiler ve 2 Kasım 1964 gününü "yas günü" ilân ettiler. Gençlerin suçlaması, yelerini o bilinmeyen yanlarını gün 1- şığıne çıkaran liste, öğretmenlerle öğ renciler arasında başlamış bu sava- şı nerelere götürecektir, bilinmez. Bi- linen, öğretenle oöğrenen arasındaki gelecek için zorunlu olan köprülerin toptan atılmış olduğu ve bunun her iki taraf için de kötü sonuçlar doğu- racağıdır.