nesinde yatan Kıbrıslı yaralılara yap- tığı bir ziyaretten sonra gâzetecilere söylediği : “— Beni bu halde konuşturmayın' sözleri, onun içinde bulunduğu ruh haletini tam manâsıyla aksetlirmex- tedir. Ancak, gene aynı ziyaret sırasında dudaklarından dökülen “Maskaralar” kelimesi de onun bir başka yönünü göstermek bakımından son derece Ö- nemlidir. Zira gerçekten, İnönü zafer- leri kumandanının karşısında birkaç çapulcu, bir kaç çeteci, birer maskaraı- da Di ca İnönü, takip ettiği 1 kayı, geçen haftanın sonlarında çıktığı bir sabah yürüyüşünde şu erle ifade etti : “— Olaylar gerçek değerleriyle mü- talâa edilmeli ve d endirilmelidir. Bunu yapabildiğimiz takdirde işin için den muzaffer çıkmış sayılırız.” Papazın potu Haftanın ortasında durum bu iks? Makarios inanılmaz hatasını işledi. Lefkoşenin 30 mil uzağında bir ma- nastırı silâhlı kimseler basmışlar, !ki papazı öldürmüşler, bir tanesini yara- lamışlar, öteki papazlar “arkalarma bakmadan” Kkacmışlardı. Silâhlı kim- seler kimdiler, bilinmez. Bunlar, ya- kınları rumlar tarefından öldürülmüş türkler olabilirdi. lerin de vahşet işledikleri inancını dünyaya di. Yo lari 1 k isteyen O EoKA'n lar la lirdi. Papaz Başkan bu habs- rin yavılm dan yarım saat sonra Devlet Baskanlarıma bir telgraf gön- dererek Kubrısla ilgili garanti anlaş- malarını e ilân etti. :i hatavı o telgrafı kten sonra, farketti, Bir defa hamamda şarkı söylüyordu. Cok taraf- lı anlaşmaların tek taraflı feshi hiş devletler hukuku bilmemnmpk demektir. Sonra, işin başından beri hedefi tu olduğuna göre Papaz Başkan bütün hâ diselerin tertincisinin kendisi bulundu or ve bunların bir ba- haneden başka şey sayılamayacağını gösteriyordu. Hareket, papazların bile bu maksatla öldürüldükleri ihtimai'ni hemen hatırlara getirdi oMakariosun , davranışı sadece Ankarada değil, Lond rada ve hatta Atinada sert tepkiye yol açtı. O zaman Papaz Başkan bir ikinci telgrafı göndermek lüzumunu hissetti. Efendim, anlaşmaları feshettiğini sö9- lemiyordu. Anlasmalar bir uyuşma Ze- mini bulunarak feshedilirso iyi olur de- mek istiyordu. Tavzih Ankaraya, PBı- kanlar Kurulu bu meseleyi müzakere ederken geldi. İnönü bir rahat kahka- ha atmaktan kendini alamadı. Papaz Başkan için iniş yolu baş- lamıştı. aSI gunu tescil edi lers İmanın azileti Anthony Eden “Maziyi unutma!” İngilterede Eden'i “Süveyş Macerası” batırmıştır. Fransadaki Dördüncü Cumhuriyetin acıklı âkibetinde de bu maceranın tesirini arayanların yanılmaları imkânsızdır. “Süveyş Macerası”, esası itibariyle bir “yanlış teşhis koyma” nın hikâyesidir. İngilizler ve fransızlar o sırada amerikalılara çok kızmışlar, çok söylenmişler, bu kuvvetli müttefiklerini “kendilerini sırttaa hançerlemek” le suçlamışlardır. Ama bir Dünya Devleti olarak Ameri- kanın kendisine mahsus hesapları, stratejisi, anlayışı ve görüşü bulunması nın önüne gecememişlerdir. Amerika en yakın iki müttefikinin kendi küçük e değil, Amerikanın daha büyük menfaatinin icabı olduğunu ndığı davranışı benimsemiştir. O mütalea ile de “Süveyş Macerası” na üm mi tir. Doğru mu yapmıştır, hata mı etmiştir, münakaşası hâlâ sür- edir. Ama, ingilizlerle fransızlara dur demiştir ve Büyük Britanya Im- — ğu ile Fransa Cunıhuriyeti durmuşlardır. Çünkü XX. Asrın ikinci yarısında, hele İkinci Dünya Harbinin sonun- da memleketler ve milletler birbirleriyle karşılıklı bağlılık içinde yaşamakta- dırlar, tek başına fütuhat ve cengâverlik devri çoktan kapanmıştır. 'Yuna- nistan bir gün Kibrısa birden bire asker çıkarıverse oniki saat Adaya hâkim olur. Ama bu, onun yanına kalır nuı?. Uçuracağı jetlerin benzinini kendisine başkası verirken?... Devlet adamları, başkalarının tecrübelerinden ne kadar iyi ders alırlar- sa o nisbette başarı kazanırlar. Ancak kendini beğenmişler veya aklı başında olmayanlardır ki eş şartlar içinde “o yapamadı, ben yaparım” hülyasına kapılırlar, Belirli unsurlar belirli neticeler verirler. Gönül arzu etse de, kud- retin bunu değiştirmesi mümkün değildir. “Çizmeleri çekmek” bizim pek sevdiğimiz bir tâbirse de bu çizmeleri ne zaman çekmek gerektiğini tesbit e- den akıl yoksa o çizmeler çamura batmaktan başka işe yaramaz. İsmet Paşanın meşhur gezintilerinden biri esnasında, kendisine Kıbrısla ilgili olarak “Paşam, herkes çizmenizi çekmenizi bekliyor” dendiğinde söyle- diği “Benim çizmem yok, aklım var” sözünün, adeta ittifakla beğenilmesin”- deki hikmet budur. Hangi dünyada yaşadığımız bilinmeksizin devamlı ve başarılı politika yapmanın hiç imkânı olur mu?. Politika için “imkânlar sanatı” derler, Doğrudur. Mümkün ile gayrımümkünü ayıramamak kafayı bir noktada duvara vurmaya mutlaka yol açar. Talihsiz Eden bunun tecrü- besini yapmıştır, en sonda aklını tamamile kaçırmış bulunan Hitler bunun acısını çekmiştir, freni tutmazsa Sukarnonun alacağı ders bu olacaktır. Makariosa gelince, o dersini şimdiden almışa benzememekte midir?, AKİS/13