fından kesilen okulda bir Atatürk ve bir de 37 Mayıs köşesi açılmıştı. Ço- cuklar Atatürkü anlattılar, içlerinden biri: "— Biz onu hiç görmedik ama, ta- nıyoruz, ismini her yere yazacağız" ide di. Dernek üyeleri bundan sonra, eğer- lerin meydana çıkmasında yararlı olan- lara birer teşekkür belgesi dağıttılar. Öğretmen Halis Korkmaz, inşaatların başından ayrılmayan ve köylüyü çalış- maya teşvik eden Duran dayı, muhtar Cafer Arslan, köyde lider vazifesi gö- ren Hatice Arslan, atatürkçü imam Saadettin Onsekiz, belgeyi hak eden- ler arasındaydılar. Her üyeye bir köy (Geen yıl İstanbul Merkezine bağlı olarak Ankarada faaliyet gösteren "Köy Öğretmenleri ile Haberleşme ve Yardımlaşma Derneği"nin Ankaralı üyeleri mevsim başında ilk toplantı- larını yaptıkları zaman, sayılarının 300'e çıktığını ve bir şube halini alma- dan sistemli bir çalışma yapamıyacak- larını tespit etmişlerdi. 4 Aralık Çar- -amba günü Sanatsevenler lokalin- de yapılan ikinci toplantıda bu fikir da- ha da olgunlaşmış olarak karara bağ- landı. Köy öğretmenine, köy okuluna ve öğrenciye yardım amacı ile kurulan dernek, "her üyeye bir köy" fikri et- rafında çalışmalar yapmakta ve üye- ler, okul öğretmenleriyle mektuplaşa- rak, köye günlük gazete, eğitim aracı, kitap, defter göndermek suretiyle yar- dımcı olmaktadırlar. Öğretmenlerle mektuplaşma köy öğretmenine mane- vi bakımdan da bir destek teşkil et- mekte, öğretmene çeşitli dert ve sıkın- tılarım dökme ve bunlara çare bul- ma imkânını sağlamaktadır. Sanatsevenler lokalindeki son top- lantıda Gelir, Üye Kaydetme ve Sosyal Faaliyet kollan kuruldu ve Perihan Ufun başkanlığa seçildi. Dernek her ayın ilk çarşambası, sabah saat 10.00'da Sanatsevenler lo- kalinde bir sohbet toplantısı tertiple- yecek ve bu sohbet toplantısında üye- ler birbirleriyle tanışacak, yeni üyeler kaydedilecektir. Köy e Haberleşme ve Yi neğinin o başlıca özelliği, her üyenin. büyük bir faaliyet sahasına sahip olması ve bu sahada insiyatifini kullanabilmesidir. o Üye köye istediği yardımı, kendi çabası ile yapacak, bunun için' kendi çevresin- sında çok miktarda insandan fayda- Eğitim Olmadıkça.. girlesmiş Milletlerin, dünyadaki kadın haklan üzerinde esaslı bir araştırma yaparak kadın haklarını bütün dünyada işler bale getirmeye çalışmak üzere, daha enerjik bir politika izlemeye karar verdiği şu günlerde, türk kadınının siyasi hakkına kavuşmasının 29. yılını katlamış bulunuyoruz. 5 Aralık 1934'de türk kadını milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmıştı. Belediyelerle in siyasi hakkına ise, bundan da evvel, 1930 yılının Nisan ayında kavuşmuştu. Siyasi hakları, diğer hakların son merhalesi olarak ele alınırsa. Türki- yede kadın haklarının oldukça eski bir geçmişe dayandığını kabul etmek ge- rekir. Çünkü kadın hakları dünya tarihinde akıl durduracak kadar yenidir ve daha çok XX. yüzyılın bir özelliği olarak kabul edilmektedir. Gerçi ka- dınlar, haklan için XIX. yüzyılda çetin mücadelelere girişmişlerdi ama, olum- lu sonuç ancak XX. yüzyılda alınmaya başlanmıştı. Fakat şu nokta üze- rinde durmak gerekir: Siyasi hakların diğer hakların, toplumsal ve kül- türel hakların son merhalesi olarak kabul edilmesi, bir şekil görünüşü so- nucudur. Siyasi hakların büyük önem taşıması yanında, toplum kalkınması ancak bu toplumda kadının, diğer haklarını da kağıt üzerinde kalmaktan kurtarıp, uygulaması ile mümkündür. Bu fikri ileri sürerken, kadınlarına bir türlü siyasi haklarını tanımak istemiyen ve bu bakımdan pek hodbin bolduğum isviçreli erkeklerin sa- vundukları tezi haklı göstermek niyetinde değilim. Seçmek ve seçilmek hak- kının en mukaddes bir hak olduğuna inanıyorum. Ancak bu ,bence, kadın haklarının son merhalesi değildir. Çünkü siyasi haklar kanunlarla en ça- buk halledilebilinen haklardır. Bir toplumun seçkin ve aydın zümresi is- tediği takdirde, kadın siyasi hakkına kavuşur. Halbuki kadını ve bütün toplumu etkileyen bir takım zincirler vardır ki, bunlar dünyanın çok bü- bir kısmında, insanları geçmişin karanlıklarına sımsıkı bağlamakta ve kadım en ilkel haklarından yoksun bırakarak bu hakların kağıt üstünde kalmasına yol açmaktadır.. Meselâ toplumumuzda, kadın siyasi amk rahatça kullanır seçer ve son mahalli seçimlerde gördüğümüz gibi, yaşa- dığı hayatın verdiği imkân dahilinde seçilme hakkından da faydalanmaya çalışır. Ama henüz toplumun üzerindeki gerici baskısından, karaçarşaftan tamamiyle kurtulamamıştır. Türk kadını bugün büyük çoğunluğu ile sömü- rülmekte, eşya gibi satılıp alınmakta, dövülmekte, kaba kuvvetin hâkimi- yeti altında ilkel bir hayat sürmektedir. Bunu bir tezat olarak kabul et- mek da doğru değildir. Çünkü kadının kültürel ve toplumsal bütün hakla- rını uygulayabilmesi yalnız kanunlarla sağlanamaz. Bu daha çok, yaşad» ğı toplumun sosyal şartlarına bağlıdır ki, bunun gelişmesi de ancak eğitimle mümkündür. Bu durum, büyük Atanın yarattığı en büyük eserlerden biri olan modern türk kadınının yaşadığı memleketimizde, açık bir şekilde görülmek- tedir. Eğitimi sağlıyabildiğimiz büyük şehirlerimizde kadın hakları en par» lak şekilde başarıya ulaşmış, en ileri toplumlarla gerçekten boy ölçüşecek bir niteliğe sahip olmuş, eğitimin girmediği yurt parçalarında ise, kâğıt üzerin- de kalmıştır. Bunun içindir ki biz Köy Enstitülerine büyük umut bağlamış- tık, Köy kadınının zincirden kurtulmasını böyle gerçekçi bir eğitime bağla- madıkça da, "dün"ü yenmek kolay olmıyacaktır. Kadın haklarım münferit dâva olarak ele almak mümkün değildir. Ka- nunları tamamlayıcısı eğitim uygulanmadıkça, Birleşmiş Milletler de bu konuda büyük birşey yapamaz. Jale CANDAN