SİNEMA Bilgin, güreşçilerini temin için ha- rekete geçedursun, bu arada güreşin yapılacağı stadı kalabalıkla ma meselesini de yerli "yürütücü pro- düktör" ile bir figüran ajanı üzerlerine aldılar. Buna göre, stadın filme çeki- larını kaybetmiş güreşçiler bekliyor- lardı. Pazar şakası nasıl olur? Yy erli film çekenlerle yabancı ülkeden gelmiş film çekenler arasında el- bette ki bir büyük fark vardır ve bu lecek bölümünde en azından bir-iki bin civarında bir kalabalığa ( ihtiyaç vardı ve figüran ajanı bunu sağlamak- la görevlendirilmişti. Yerli ve yaban- sı prodüktörler işi emin ellere tevdi e- dince rahatladılar o ve, filmcilikteki beylik tâbirle, pazar günü için "işi Koy- dular'. Her şey hazırdı, güreşçiler ge- lecekler, güreş tutacaklar ve ( birkaç binlik bir seyirci kalabalığı da güreşi seyredecekti. Nihayet pazar günü geldi çattı. Sa- bahın erken saatlerinde yabancı si- nemacılar malzemelerini yüklendikle- ri gibi uzun bir konvoy halinde Kaba- taş iskelesine indiler, bir araba vapu- runa bindiler, karşıya geçtiler ve Fe- nerbahçe Stadının önüne geldiler. Stadın kapısı önü bir ana baba gü- da her zaman göze batar. Bu, çekimde hiç bir zaman işi aceleye getirmemek- tir. Dassin de ikincilerdendir ve titiz çalışmasıyla ün yapmıştır. Dassin ekibinin Fenerbahçe Stadı- na gelmesi, yerleşmesi, kamera için a- çı aranıp bulunması, ışıkların yapıl- ması, provaların düzenlenmesi de sa- atlere bağlıdır. Sinirli Dassin, bir tür- lü tatmin olunmamaktadır. Getirilen güreşçiler de yağlı güreşe alışkın ol- madıklarından, isö sına tutulurlar. güreşçilerin asabını iyiden bozar. Fa- kat rejisör Dassin, bunun farkında de- ğildir ve sadece işiyle, çekilecek sah- nenin iyi olmasına çalışmakla meş- guldür. Ama güreşçilerdeki ( sinirlilik nü halindeydi. Kadınlı-kızlı gençli- (gittikçe seyirci figüranlara da bulaşır erkekli görülmemiş bir kalabalık ka- ve tribünler için için kaynamağa baş- pıların önünde kuyruk olmuştu. İçer- olar, Sonunda fırtına patlak verir ve de de, "bilgin" in etrafında kümelen- önce güreşçiler gitmeye kalkarlar, tri- miş enseleri kalın, kulakları kıkırdak- o bünlerdeki seyirci (o figüranlarla figü- Niçin Reklâm Filimleri? T. KAKINÇ Belediye yönetmeliklerinin sinema salonları ile ilgili bölümünün bir mad- desi, sinemalarda, konulu filmlerden öncesi mutlaka ve mutlaka bir kısa metrajlı dokümanter, ya da kültür filmi gösterilmesini şart koşar. Bu mad- de en azından bir yirmi yıllıktır. Fakat yirmi şu kadar yıldır bu maddeyi ciddiye alan tek bir sinema salonu yoktur ve olmayacaktır da. Olmayacak- tır,, çünkü yirmi yıl öncesi düşünülüp ortaya konan para cezası bugün için gülünç denecek bir rakamdır ve sinema salonu sahipleri, şart olan kısa met- rajlı dokümanter, ya da kültür filmlerini alıp oynatmaktansa gülünç para cezasını ödemeyi, onun yerine metresi ödenen ceza tutarındaki reklâm film- lerini programa sokmayı uygun buluyorlar. Bu listen belediyeler de ayrıca kârlı çıkmaktadır. Hem cezayı ve hem de oynatılan reklâm filmlerinden ayrıca bir vergi alarak gelirini arttırmak- tadır ki, bu da belediyelerin işine daha çok gelmektedir. Bu yüzden fincancı katırlarım ürkütmek her iki tarafın da işine yaramıyor. Fakat arada, olan, seyirciye ve türk sinemasına olmaktadır. Seyirciyedir, çünkü bu kadar den- siz, bu kadar çirkin ve bu kadar göze kötü görünen reklâmların yeryüzün- de ne eşi, ne menendi vardır. Üstelik programın başlama saatinde seyir- ciye torla gösterilmektedir ve bir çeşit iğneli fiçı işkenceliğindedir. Sinema- mızadır, çünkü bir ülke sinemasına iyi sinema adamı yetiştiren tek okul - dünyanın her yerinde - dokümantercilikten geçmektedir ve belediyelerimiz üç kuruş gelir sağlama kaygısı güderek bu yolu tıkadıkça türk filmciliğinde iyi sinema adamı yokluğu daha yıllar yılı sürüp gidecektir. Belediyelerimiz bu çeşit bir davranışla yine filmciliğimize en azından bir sansür kurulu ka- dar kötülük etmektedirler ve suçludurlar. AKİS/34 ran ajanı arasında başlayan ağız da- laşı büyük bir arbedeye inkılâp eder, millet birbirine girer. Polisler işe ka- rışırlar, (o figüran seyirciler bir anda tribünleri boşaltırlar, "bilgin" de gü- reşçilerini güç belâ para zoruyla, sus- turup oturtur. Gerçek şudur: "Bilgin", o güreşçi- ler arasındaki hocalık ününe güvene- rek yabancı filmcilerin kendisine gü- reşçi getirme ve güreş tutturma işi- ne karşılık ödedikleri onbin liranın yarısını cebine çindirmiş, öbür yarısıy- vereceğini söyleyerek (o güreşçileri ge- tirmiştir. Figüran ajanı da ikibin fi- güranı nasıl olsa devşiremiyeceğini dü- şünerek "şarklı zekâsı" na başvurmuş, topladığı birkaç yüz kişiyi yanına ka- tarak Stada gelmiştir. o Çevre halkı film çevrileceğini duymuş olduğundan, kapı önünde yavaş yavaş toplanmaya başlamış ve figüran ajanı işi bir çeşit panayırçılığa odökerek, ayaküstünde çevirdiği bir Alicengiz oyunu ile seyir- cileri ikibuçuk lira karşılığında hem film çekimini seyretmeye ve hem de yabancı oyuncuları yakından görmeye davet etmiştir! Saatler ilerleyip bir türlü çekime geçilmeyince önce güreşçilerde, o son- ra da paralı seyirci figüranlarda sa- bırsızlık ve sinirlenme alâmetleri baş- lamış ve gitmeye kalkışanları -foya- sı meydana çıkmaması için- figüran ajanı, adamları vasıtasıyla zorla oturt- maya kalkışmıştır. Asıl kızılca kıya- met de o zaman kopmuştur. Gitmek isteyenler zor karşısında - haklı ola- rak- isyan etmişler, karşı koyanlarla kıyasıya bir kavgaya o tutuşmuşlardır Güreşçilerle "bilgin" arasında da d rum, seyircilerle (figüran ajanı ara- sındaki durumdan farksızdır. o Vak- tin geç olduğunu, güreş tuttuklarını yeniden devam etmenin sebebini bir türlü anlamadıklarım söyledikçe, 'bil- gin" onları yatıştırmaya çalışmakta- dır. Dassin, tutulan güreşleri çeşitli açılardan aldığından birçok defa tek- rarlatmakta ve birşeyden haberi ol- mayan güreşçiler de gerçek güreş tut- tuklarını sanarak tekrarın nedenin bir türlü anlayamamaktadırlar!.. Fırtına beklendiği gibi patlak ver- miş ve iş, karakola gitmelere kadar vardırılmıştır. Bir dolandırıcı çetesi- nin Serüvenlerini filme almaya geleli Dassin, böylece, perdeye aksettirmeyi çalıştıklarının ya kişileriyle yüz- yüze gelmiştir!