1 Kitap okudum Adı "Ahmet Beylerin Bedriye" Yazan : Afet Muhteremoğlu. Türü: Roman. Baskı : Yeditepe yayınları 131, Ye- ni Matbaa 1963 İstanbul, 78 sayfa 200 kuruş. Konu : Bedriye, bir hizmetçi kızın, bir beslemenin romanıdır. Yazarı A- fet Muhteremoğlu, o kitabının adının altına, "roman-hikâye" demiş. er- çekten de 78 sayfalık kitap, dokuz bölümü tekerteker ele alındığında, bir hikâyeyi de andırıyor. Kitapta anlatılan Bedriye, hemen her büyük şehirdeki evlerde birer ta- ne bulunması hiç yadırganmayan, hiz- metçi denmeyip de daha asilleştirile- rek "besleme" veya daha da ileri gi- dilip "evlâtlık" sıfatı yakıştırılan kız- lardan biri. Bir Anadolu kasabasından koparılıp, bir büyük şehre getirilmiş. İstanbulda bir ilkokul (öğretmeninin evine sığındırılmış. Bir karı-koca ve iki yetişmiş çocuğun bütün ayak hiz- metlerine koşturulan, zaman zaman acınan, ama devamlı olarak kızılan, bağırılan, azarlanan ve hattâ dövülen bir evlâtlık. Okumuş yazmış bir aile- nin içinde olduğundan, okumuş yaz- mış ve toplum sorunlarının zaman za- man etkisi altında kalmış âile fert- lerinin her gün değişen o tepkileriyle karşılaşıyor. Birgün elinden tutulup o- kula yazdırılıyor, ertesi gün evdeki iş- ler geri kalacak endişesiyle geri alın- mak isteniliyor. Okulda alay konusu, acınma konusu oluyor. Evdeki durumu da daha farklı değil. Baskı altında ye- tişmiş, çocukluğunu o bilememiş, ezil- miş, hırpalanmış, örselenmiş bir ucu- be. Muhteremoğlu, romanında, Bedri- yenin iç dünyasından çok, onun çev- resindekilerin iç dünyasının üstüne e- gilmiş, oldukça başarılı bir şekilde bu dünyaları bu davranışları romanında aksettiriyor. Sonuç : "Bedriye" tam bir roman değil, ama başarılı (o sayılabilecek bir deneme. Afet Muhteremoğlu adı, bir- ıki de armağan kazanmasına rağmen, edebiyatımızın yeni adlarından biri. Kimbilir, belki de ilerde çok daha sağ- lam eserler yazar. Şimdilik "Bedriye" ye, dikkat çekici bir deneme demekle yetiniyoruz. İlhami SOYSAL AKİSÇİLER SİZİN (İÇİN GÖRDÜLER, DİNLEDİLER, SEÇTİLER Sinema nkara sinemaları zona girmiş Sezonun yeni yeni se- bulunuyorlar. filmleri hiç de hakkına sahip değildir. Başka bir deyimle sinemayı başka bir eğlence ile değiştiremez. o Zira memur şehrinin başlıca eğlen- cesi sinemadır. Sinema şirket leri de bunu biliyor olmalılar ki ince eleyip sık dokumadan bir takım filmleri seyircinin önüne sürüyorlar da sürüyor- lar. İşte bir kaçı: Kızım ve Ben: (Ankara) Sopala Loren'in başarılı bir kordelası. İkinci Dünya Harbi sırasında geçen bir harp ve insanlık dramı. Loren, yaşlı bir er- kekle evlendikten sonra kocasını kay- beden bir şen dul. oÜstelik kocadan kendisine canı gibi sevdiği bir kız bir de bakkal dükkânı kalmış. oRomada bombalanmak korkusu, kızını kaybet- menin korkusuyla birleşince Loren ça- reyi kaçmakta bulur. Kendisine yar- dım vaad edene kendim bile verir. Sonra yolculuk başlar. Loren eski fa- kir köyüne bin bir güçlük içinde girer. Orada bir üniversite (o öğrencisi ile karşılaşır. Bu insancıl Michell'dir. İş- te filmin erkek artisti Jean Pol Bel- mondo burada ortaya çıkıyor. Sonra ikili mücadeleler ve kaçış sırasında Lo- ren'in kızma tecavüz eden müttefik askerleri. Ana olmadığı halde analığın ıstırabını dile getirmesini Loren bece- rebilmiş, o kadar ki Belmondo pek sönük kalıyor. o Görülmesi gerekli bir film denebilir. Çılgın Süvari : (Renkli) walt Dis- ney'in ortaya çıkardığı Fess Parker ve Jeff Chandell'in bir kordelası. Ame- rika sivil harbinden sonra ortaya çı- kan ve kendisini bir vatan kurtaran aslan gören bir süvarinin yakalanışı hikâyesi. Fess Parker yapmacık oyu- nu ile Chandell'i tuzağa düşürmek karşılığında hayatım kurtarıyor. Ama Chandell'le karşılaşınca ve onu tanı- yınca pişman oluyor. Gene iki garip tezin oçarpışmasını (o seyrediyorsunuz. Olmak veya olmamak... Western severlere salık verilebilir, üstelik renkli de Şafak Bekçileri : (Büyük) Göksel Arsoy ve Leyla Sayarın bir yerli fil- mi. Asanda bu film için bir şeyler söy- lemek gereksiz ama, gene de söyle- yelim. Göksel Arsoyun bu filmi dedi- kodulara sebebiyet vermiş bir filmdir. Arsoy bu filmi çevirmek için spekta- küler temaslar ve tecrübeler bile yap- mıştır. Paraşütle atladı, tepkili uçak» la uçtu. Yani filminin reklâmını ev- velce pekâlâ yaptı. Sinemanın kapalı gişe oynamasının sebebi sadece bu Oysa filmin dişe dokunur bir tarafı yok. İllâ görmek isterseniz, bizden söylemesi pek fazla şeyler ümid ede- rek perdeye bakmayın... AKİS/21