HAFTANIN İÇİNDEN 2 Numara Buhranı T ürkiyenin gelmiş geçmiş bütün hükümetleri için bir "Büyük Başarı" sayılabilecek bir hadise bugün, bu- günkü hükümet tarafından, hem de şartların ve bilhassa devralınan kirli mirasın yarattığı (ogüçlüklere orağmen gerçekleştirilmiş bulunuyor. Bu çeşit başarılar Türkiyeyi, toplum olarak milletler ailesinde bir başka platforma çıkaran hadiselerdir, 1950'den önce Avrupa (Konseyine girmemiz, 1950'den sonra Atlantik Paktına katılmamız gibi Ortak Pazara üye bir Türkiye, kendisine yeni ve mutlu ufuklar oaçılmış bir Türkiyedir. Bu Türkiyeyi mutlaka bir strüktür derişikliğine götürecektir. o Ortak Pazara tiye olmanın ifade ettiği mana önümüzdeki yıl- larda herkes tarafından çok daha iyi anlaşılacaktır. Her halde, bu hafta imzalanan ortaklık andlaşması memle- ketlerin tarihindeki ender dönüm noktalarından biridir. Bunun için güzel bir tören hazırlanmıştır. Düşünmek lazımdır ki Avrupanın, hele iktisaden en güçlü altı mem- leketinin Dışişleri Bakanı, bütün işlerini bir (o kenara bırakarak, yanlarında geniş heyetler olduğu halde and- laşmayı imzalamak üzere Türkiyeye gelmişlerdir. £ Bu, memleketimize karşı gösterilen alakanın, edilen itibarın ve beslenilen güvenle sevginin bir ifadesidir, Andlaşma, bu çeşit başka hadiselerde olduğu gibi Brükselde imzala- nabilir veya Türkiyeye daha küçük seviyede temsilciler gönderilebilirdi. Hayır! Bizzat Dışişleri Bakanları kalkıp yeni ortağın başkentine koşmuşlardır. Ortaklığın gerçek- leşmesinde Feyzioğlunun idaresindeki ekip ne kadar bü- yük bir hizmet yapmışsa, törenin tertibinde de şahsen Erkin ve onun teşkilatı o derece başarı göstermiştir. Bir tarihi hadise ve memleketin üstünde bir baştan ötekine estirilecek mutlu havanın bütün malzemesi! iki- si de, "Umumi efkârla münasebçi" diye bir mefhumun mevcudiyetinden dahi haberdar olmayan ve bu yüzden, memleketin bünyesinde değiştirme, sağlamlaştırma isti- kametinde şimdiye kadar hakikaten görülmeyen, adeta inanılmayacak tasarruflarda bulunduğu halde hakettiği puvanları alamayan "İnönü Hükümeti"nin elinde ber- bat olmuştur. Bu sahada kırk paralık aklı olan bir Hü- kümet günlerle önceden hadiseyi, önemini, manasını mil- lete duyurur, misafirlerin geldiği gün geldikleri şehirleri bayrağımızla ve bayraklarıyla süsler, tören gününü bir defaya mahsus olmak üzere bayram, yani resmi tatil ilan eder, her şeyi bir şenlik havası içinde tertiplerdi. Radyo bu havayı memleketin dört bir tarafına ulaştırırdı. Bun- ların sadece bir kısmı, o da ancak Başbakanın emriyle bir gece geç vakit, akıl edilip yapılabildi. Ama, bu akıl nerede? Türkiyenin gelmiş geçmiş bü- tün hükümetleri içinde "Umumi efkârla münasebet" bahsinde İnönü Hükümeti kadar beceriksiz, (o başarısız, cahil ve anlayışsız bir hükümet ne gelmiştir, ne de ko- lay kolay gelecektir. Bu hükümet, bir nimet olan bol mahsulün bile sadece, getirmesi tabii güçlüklerinin umu- mi efkârca bilinmesi, buna mukabil bunun mutluluk yönünden manasını kimsenin anlatmaması gibi bir do- ruma bön bön seyirci okalmaktadır. Bunu o Peron'dan Kennedy'ye ve General de Gaulle'den Krutçefe bir dev- let İdare etmiş veya etmekte olan kime anlatsanız ada- mın hayretten ağzı bir karış açık kalır, Sezarın hakkını Sezara Vermek lâzımdır. . Bundan dolayı kabahatli bulunamayacak bir tek İnsan varsa, o da Hükümetin Başkanıdır, İsmet Paşa çok konuda meni- Metin TOKER leketin ilerisindedir. Ama seksen yaşın verdiği, bir takım âdetler, alışkanlıklar, inanışlar, telakkiler, kısacası insa- nın tabiatım meydana getiren unsurlar İsmetPaşayı başka konularda devrin gerisinde bırakmaktadır, "Umu- mi efkârla münasebet" bu konulardan biridir. Siz İsmet Paşaya bu açık rejimin, demokratik sistemin, batılı ha- yat tarzının da bir mistiği olması lüzumunu, bu mistik yaratılamadığı içindir ki iyi niyetli geniş kütlelerin cen- nette yer satan, pırıl pırıl gençlerin ise herkese nimetini bol keseden dağıtan ikiz demagoglar kıvrandığım anlatamazsanız. Ne kadar söyleseniz, ne ka- dar delil, misal getirseniz anlatamazsınız. "Doğru, hak- lısın" der, ama bunun gereğini yapmaz, yapamaz, elin- den gelmez. Nihayet kendi icraatı olan bir iyi, mütbet tasarrufun duyurulmasını seksen yaşındaki İsmet Paşa bir fuzuli gayret, övünme, tafra sayar. Bunun, modern devlet anlayışında başlıca hükümet (o fonksiyonlarından bini olduğunu görmez. Demokratik rejimi Türkiyede teh- dit eden en büyük tehlike, bir mistiğin oyaratılmaması olduğu halde.. Ama, realite budur ve insanlardan, vere- meyecekleri şeyi istememek lazımdır. Zaten, doğrusu istenilirse bu, Hükümet Başkanının, yani |I Numaranın işi de değildir. Bu organizasyonu, elin- deki geniş yetkiler ve Bakanların üstündeki (kudretiyle bir Başbakan Yardımcısı, bir 2 Numara yapmakla mü- kelleftir. O "Umumi efkârla münasebet"i (düşünecek, planlayacak, malzemesini sağlayacak, bunları en usta- lıklı şekilde tatbik mevkiine (koyacaktır. - Menderesin propaganda usulleriyle bu, "Umumi efkârla münasebet"i birbirine karıştırmamak lazımdır. Birincisi, hele son yıl- larda, bir şahsı ,putlaştırmak ve aslı olmayan şeyleri çer ai gibi "yutturmak" sanatından İbaret kalmış- , "Umumi efkârla münasebet" bir yapıp, hatta o hiç Mn yüz söylemek değildir. "Umumi efkârla müna- sebet" yapılan onu, millete on olarak duyurmaktır. On yapıp hiç bir şey yapılmıyormuş, hatta her şey kötüye gidiyormuş havasım estirtmek bizim bugünkü hüküme- tin şanını teşkil etmektedir. Nerede o 2 Numara? "Hükümet muvaffak oldu" di- yecekler, "İşler iyiye gidiyor" diyecekler, "Aferin şu İs- met Paşaya" diyecekler, "Hükümet dediğin böyle olur, adamlar palavra atmıyorlar" diyecekler diye ödü patla- yan Ekrem Alican mı eline pembe boyalı fırçayı alıp mem- leketin önüne gerçeğin manzarasını çizecek? O Alican ki hâlâ, geçmişin hasretini duyanların, yanların, "Gördünüz mü, bir şey beceremediler" bilmek aşkıyla yananların oylarım kendi siyasi sebeb-i hikmeti sanacak kadar hatalı yoldadır. Yoksa, frenklerin tabiriyle, ağaçların yüzünden or- manı görmez hale gelmiş bulunan Turhan Feyzioğlu mu? Onun günahı herkesten büyüktür. Zira yapılmasını ge- rekil bulduğu ve yapabilmenin bütün imkânlarına sahip olduğu bu işi yapmamaktadır.Yapmamak suretiyle Ode sadece Hükümeti değil, kendi partisini de bir avantajdan mahrum bırakmaktadır. Ümid bir Hasan Dinçerde kalıyor. Ama inisyatifi ele almak, ortaya çıkmak cesaretini gösterebilecek mi? Eğer Ortak Pazar konusunun o kısmında kaçırılan fırsat, bu noktanın üzerine eğilinmesini sağlarsa, rejime inananlar bahtiyar olacaklardır. AKİS/7