Yeni Bir "Robin Hood" Ünü İngiliz romancısı Henry Flel- dingin adını klâsikleştiren roma- nı "Tom Jones" ve çocukların sevgi- lisi Sherwood ormanı hayduty Ro- bin Hood mukallidi Tom Jones ola- rak bu defa da adına güvenilir bir re- jisör olan Tony Richardson'ın elinde beyaz perdeye aktarılmıştır. o Yazarı Henry Fieldin sayılmazsa, "Tom Jo0- nee"da Richardson'dan başka İki gü- venilir ad daha vardı: Senaryo yaza- rı John Osborne - İngiliz kızgın ku- jak tiyatro yazan - ve iyi oyuncu Al- bert Finney. Fakat üçlünün ortaya soyduğu "Tom Jones", yarı (Robin Hood, ayrı "Yuvarlak masa şövalye- si", yan Don Kişot ve yan da Ca- tanova bozmasıydı. Yakışıklı ve kur- naz Tom Jones (Albert Finney; yir- tnl yaşında ve kabına sığmaz bir genç- ;Ir ve tek kusuru, güzel kadınlara kar- şı "hayır diyememesidir. Bu yüzden de başına gelmedik kalmaz, başka er- keklerle çatışır, dertten derde koşar ve memleketinden de kovulur. Arada haydutların karşısına çıkar. Tabii bu arada güzel kadınlar ve gözüpek Tom Jones'un öbür erkeklerle olan çeşitli düelloları, kavgaları unutulmuş de- nn Sonunda herşey tatlıya bağla- n; Tom Jones uslanır ve film de böylece biter. "Tom Jones", ne Tony Richard- son'dan ve ne de John Osborne gibi soylu bir sanatçıdan beklenen bir enaryo ve filmin İşlenişinde önemsenen tek yanı şimdilerde pek moda olan spectacle'a yaşlanmak ve yararlanmaktır. Ama "Tom Jones"- dakl spectacle ne Wyler'in ne Geor- ge Stevens'in ve hatta ne de Anthony Mann ile Robert Aldrich'in spectac- lelna benzemektedir. Bütün uluslararası film festival- ln giren, fakat her seferinde Ode i boş dönen ve bu boş dönüşü gele- nekleştiren Hollywood, XXIV. Ve- nedik Festivaline gençlerden Martin Ritt'in çağdaş Westem'i "Hud Bannon- Vahşi Bannon" Ğ adlı romanından sinemaya aktarılan "Hud Bannon", uzun bir süre sinema- dan uzak kalmış iki oyuncuyu, Me Douglas ile Patricia Neal'i de berabe- rinde getiriyordu. Konu son derece ba- sit ye düz bir çizgi üzerinde götürül- mekteydi. Teksasta büyük bir çiftlik sabibinin (M. Douglas) oğlu olan Ted Bannon (Paul Newman) iriyarı, vah- şi huylu ve çapkın bir genç adamdır. Düzensizliği yüzünden babasının ölü- müne sebep olur. Kendisini çok sev- dikleri halde, sevgilisi Alma (P. Neal) ve küçük kardeşi John (Brandon be Wilde) Ted'i terkederek yalnızlığı | ile başbaşa bırakırlar. Martin Ritt, yeni filminde Stwvens ya da benzerlerinin işlediği çeşitten Tek sasın ülke olarak kuruluşu yerine in- sanlarını ele almakta ve değişik bir açıdan bakmak istemektedir. Beylik Üç- ken yerine bu defa bir dörtgen kurulu- lur: Baba, oğul, Kardeş ve sevgiliden ku- rulu bu dörtgenin yalnız iki ayağı, ba- ba ile oğul ayağı sağlam temellere o- turtulmuştur. Ritt'in filminde, ancak sonlara doğru babanın ölümüyle açık- ta kalan öbür ayaklar, dengeyi sağla- mak amacıyla işe karışmaktadırlar. Geriye Kalanlar Adı Yeni Gerçekçiler arasında geç- mekle beraber daha çok bir pembe gerçekçi olarak tanınan Renato Cas- tellanl, festivale İtalya namına "Mare Mato-Ulu Deniz" filmiyle katılmıştı. Senaryosunu Castellani, Benvenuti ve Bemardi'nin ortaklaşa yazdıkları "Ma- re Mato" da başrolleri Jean-Paul Bel- mondo, Gina Lollobriglda, Thomas Mi- Ilan ve Odoardo Spadaro oynuyorlardı. Hikâyeye göre, eski deniz kurdu Paren - ti. İhtiyarlığına Karşılık, yine de oğul- larına hükmetmektedir. Sonra araya bir fransız girer. Gururlu ve kurnaz bir adamdır. Hiç birşeyden de korkusu yok- tur. Cenovada bir pansiyon işletmekte olan ve üç-beş kuruş borç için denizci- lere yapmadığını bırakmayan Margu- erite. fransızın karşısında âdeta süt dök müş kediye döner. Onun metresi olur. Fakat fransız için Marguerite, herhan- gi bir kadından farksızdır. Nitekim gü- nün birinde kadını bırakır, başını aldı- ğı gibi çekip gider. Castellani için "Ulu Deniz" eski gün lerinin filmlerine kıyasla güçsüz ve za- yıftır. İtalyan yeni kuşak rejisörlerinin en iyisi Francesco Rosi'nin, başrolünde Rod Steiger'in oynadığı "Le mani suila ait- ta - Şehrin üzerindeki Eller" le festi- SİNEMA valde öyle büyük bir ilgi çekeceği ön- lenmiyordu. Fakat büyük armağanı ka- zanıvermesi, jürinin dışında herkes i- çin gerçek bir sürpriz oldu. "Şehrin üze rindekl Eller", Nottola (R. Steiger) adlı kızgın, keçi gibi inatçı, fakat çalışmak- tan yılmayan gözükara bir adamın hi- kâyesidir. Nottola kendi adına ya da başka adamları kullanarak şehri baş- tanbaşa yeniden yapar. Her türlü İnşaat onun kontrolü ve tekeli altındadır. Git- gide bir inşaat imparatorluğu kurar ve şehri avuçları içine alır. Fakat günün birinde şantiyesi yanındaki, bir ahşap ev çöker ve Nottola adı kirleniverir. Bun dan sonrasında yine tekelini ve impa- ratorluğunu devam ettirebilecek omi- ir? Usta Rosi. bu toplumsal problemi filminde "Salvatore Guilliano" daki gibi tarafsız değildir. Bütün çıplaklığı ve kara yüz üyle inşaat imparatoru Nottolayı "teşhir" etmektedir. Yaşadı- ğımız çağda bu tür insanların amaçla- rina ulaşabilmek için neler yaptıkları- nı, nelere güç yetirdiklerini gözler önü ne sermektedir. Rod Steiger, Nottola' da festival filmleri içinde en başardı erkek oyuncu olarak göz doldurmakta- dır. Ama yazık ki, uydurma bir Robin Hoood'a, Albert Finneye armağanı kap tıracaktır. Geriye kalanlardan Akim Kurusa- wa'nın "Gökyüzü ve Cehennem Ara- sında" si ayrılmaz oyuncu Toshiro Mi- fune ile bir ayakkabı oendüstricisinin karıştığı kirli işleri ve bencilliği, rusla- rın "Gösteri" si -rejisörü I. Talankin - Çekoslovak yazan Jeroslav Hasekin hayatından alınma bir kesiti anlatmak- tadır. Juan Antonio Bardem'in "Bir Kadın Geçti" si ise turnede hastala- nan bir fransız dansözün (Corinne Marchard) Kastilyadaki bir küçük ka- sabada başından geçenlerin hikâyesi- dir. Elli yaşlarındaki bir doktor (Anto- nio Cassas) tarafından tedavi edilen fransız kadını, kasabanın fransızca Öğ- retmeni olan juan'a (Jean-Pierre Cas- sel) yakın ilgi duyar, fakat küçük bir gönül eğlenmesinden sonra iyileşerek, gezginci trupuna katılıp kasabadan gi- der. Geride, kendisine tutkun iki ada- mı, doktorla öğretmeni yapayalnız bı- rakmış, geçip gitmiştir. , "Bir Bisikletlinin Ölümü" ve "Bü- Yol" un Bardem'ini bu tatsız ve gereksiz hikâyenin Bardeml ile karış- tırmamak herhalde Bardem için de ha- yırlı olacaktır. Birlikte ülkelerini tem- sil ettikleri Berlanga'nın da "Cellât" ında beylik deyimle katiyen "iş yok" tur. AKİS/33