HAFTANIN İÇİNDEN Püf Noktası Bugünlerde ingilterede bir broşür yayınlandı. Yayın- layan, Muhafazakar Broşürün adı "“Entit- led to Know-Bilinmesi Gereken". Broşürde, eğer İşçiler iktidarı alırlarsa, devletleştirecekleri yüz kadar tanınmış firmanın adı açıklanıyor. Bunların arasında, 21 tane de hususi sigorta kumpanyası var. Muhafaza- karlar şöyle demek istiyorlar: "Aklınızı başınıza alın! İşçiler geldiler mi, haliniz dumandır. Hemen işinizi elinizden kapacaklar, devletleştirecekler. O zaman, el- veda Müreffeh İngiltere'ye! Yardım edin de, seçimleri gene biz kazanalım.." Tanınmış yüz kadar firmanın devletleştirileceği gi- bi bir endişenin İngilizlerin yüreğine düşmesi ne demek- tir? İşçiler için bundan büyük darbe az bulunur. Ancak Muhafazakâr Partinin bu açıklaması, hiç bir esasa dayanmamaktadır. Zira İşçiler sadece iki sektörü, Çelik Sanayii ile Karayolları Nakliyatını devletleştir- menin peşindedirler. Bunun dışında hiç bir ticaretin kı- lına halel gelmeyeceğini Muhafazakâr Parti mükemme- len bilmektedir. Çelik Sanayii ile Karayolları Nakliya - tının, hele bu sonuncunun, gerçekten devletleştirilip devletleştirilmeyeceği de belli değildir ya.. Ama İngiliz Muhafazakârları ingiliz İşçilerine bu çamuru atmayı ve halkı onlara karşı ayaklandırmayı mübah addetmek- tedirler. Sportmen İngilterede de olsa, görülüyor ki ra- kip rakibe hayır duası etmiyor. Nitekim İşçiler de boş durmamaktadırlar. Partinin yeni lideri Wilson'un Cardiffteki ilk konuşması bir de- magoji şaheseridir. İşçiler, kiraları dondurmak suretiy- le hem herkese ucuz mesken temin edeceklerdir, hem- de İngilterenin mesken meselesini halledeceklerdir! Bu- na, Wilson'un kendisinin inanmadığı ve kira kontrolü- nün hudutları bugün Muhafazakâr Hükümetin kontro- lünün hudutlarını aştı mı İngilterede bir tek yeni mes- ken yapılmayacağını bildiği muhakkaktır. İşçiler ikti- dara ME . statüko değiştirilmeyecektir. Ama akip rakibe hayır duası etmeyecek, onu kö- tilemek için elinden geleni yapacaktır. Demokrasi budur. Demokrasi bu olduğu için de, meselâ bir Economist dergisi çıkacak ve iki tarafı da böyle davranışlarından dolayı ayıplayacaktır. Sonra, seçim günü gelip çattı- ğında Sokaktaki İngiliz, hükümetinden memnun olup olmadığını, hükümetinin kendisini gündelik hayatında rahat ettirip ettirmediğini düşünecek, muhasebesini ya- pacak, sandığın başına gidip oyunu kullanacaktır. Ka- zanan iktidara gelip yerleşecek, kaybeden muhalefete geçip bir daha sefere daha şanslı olmayı bekleyecektir. Mesele bu kadar basittir. Metin TOKER Şimdi bizde, Muhalefet milletin ruhuna kara kara mürekkep akıtmaktadır. Muhalefet gazetelerini açınız ve bir bakınız: Aman yarabbi, Türkiye yaşanmaz bir memleket haline gelmiştir. Son zamlar, vergilerdeki ar- tışlar vatandaşları kaldıramayacakları bir yükün altı- na sokmuştur. Hayat pahalılığına karşı mitingler ter- tiplenecektir. Halk, bunalmış haldedir. Her şey kötüye gitmektedir. Hükümet, gelmiş geçmiş bütün hükümet- lerin en kötüsüdür. Peki ama, Muhalefet ne diyecekti? "Aman, e. çok şükür yapıldı. Çünkü banlar olmaksızın 5 Yıllık Plânı uygulamak imkânı bulunmayacaktı. Şimdi, çalış- ma devri başlayacak ve sadece bu yıl içinde yapılacak 9 milyar liralık yatırım sayesinde vatandaşın satın al- ma gücü yükselecektir. Ey vatandaşlar, anlayışlı olu- nuz ve işinize sarılınız. Bizi ancak böyle bir tutum kur- taracaktır. Ya yaya.. Şaşaşa.. İsmet Paşa çok yaşa!" Bunu beklemek için ya fazla saf, ya da Menderes İktidarı gibi, Demokrasiden tamamen habersiz olmak lâzımdır. Muhalefet İktidarı kötü göstermek için elin- den geleni yapacaktır, İktidar yaptığının kötü olmadı- ğından eminse yoluna devam edecek, millete gerçekleri anlatacak, zaferi iyi neticeyle kazanacaktır. Memnun edilen bir halkın, Muhalefetin kara mürekkebiyle İkti- dar aleyhine döndüğü görülmemiştir. Ne var ki, İktidar da armut devşirmesin, akıllı, bilgili ve sinirsiz bir tarz- da kendi sesini duyursun, karşı tarafın EL ol ışık- ları vatandaşların yüreğinde yaksın. Seçtiği yolun so- nunda halk kendisini takdir ediyorsa itkidarda kalır, etmiyorsa yerini bırakır. “Bu halkı kandırıyorlar", "Milletin kısmetiyle oynuyorlar", "Yalanla bizi yıkmak istiyorlar" diye kendi kendini aldatmak, sonra da "Ben sabık olmayacağım" diye terter tepinmek türk toplu- munun seviyesine erişmiş bir toplumda akıllılık değildir va akıllılık olmadığının delili henüz pek yakınımızdadır. Bu , Mr karamsar havanın vatan sathında esti- rildiğinde, Te ruhların sahiden kararmış olduğunda hiç kimsenin şüphesi yoktur. Bedbaht olmak için sebebi bulunanlar bir yana, bedbaht olmak için sebebi bulun- mayanlar dahi kendilerini bedbaht hissetmektedirler. Bunu Menderes Hükümeti şiddet tedbirleriyle önleme - ye kalkıştı. Ne boş hayal! Ama bu, İnönü Hükümeti beklerse ki halk her şeyi kendiliğinden anlasın, ya da işlerin iyi gittiğini halka Muhalefet bildirsin gene ön- lenmez. Bir yapıp on söylemeyeceksin. Fakat on yapıp bir de söylemeyeceksin. Ne yapıyorsan, niçin yapıyor- san, nasıl yap onu sonra da vatandaş buna gündelik ekini beliren far- kı görerek, cebine girene bakarak inanaca Türkiye, ışığa o zaman kavuşacaktır. AKİS/7