dediler. Olayı Pazar sabahı gazeteler- den öğrenenler Samet Güldoğan adı- nı görünce haberi biraz daha büyük ilgiyle okudular. Bu ad kendilerine hiç de yabancı değildi. D.P. iktida- rının son yıllarında Menderes, Genç- ligi kazanmak için talebe teşekkül- lerinin başındakileri oavlamağa ça- lışmış ama bunu başaramayınca bir takım gizli dolaplar çevirerek adam- larını başkanlık koltuklarına (o otur- tuvermişti. Samet Güldoğan bu tip başkanlardan biri, hem de en ün- lüsüydü. 1959 yılında Türkiye Milli Talebe Federasyonu ikinci başkan- lığına adaylığını koymuş, fakat Gençlik kendisini tutmayınca Balı- kesirde yapılan bir uydurma kongre- de başkan seçilmişti. Bundan sonra her geçen gün D.P. ye biraz daha yanaşan Güldoğan Federasyonu a- deta D.P. nin bir organı haline ge- tirmeğe çalıştı ve işi 27-28 Nisan o- layları aleyhine demeç vermeye ka- dar götürdü. 27 Mayıs İnkılâbından sonra Güldoğan hakkında 100 bin 1i- rahk bir suiistimal dâvası da açıl- dı. Bu arada siyaset yapmaktan derslerine vakit bulamayan Güldo- gan selâmeti askere gitmekte bul- du. Tencere ve kapağı Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili bu görülmemiş skandalın ilk temel- leri Güldoğanın yedek subay öğret- men olarak gittiği Elâzığda atıldı. Burada, Samet Güldoğan ve Devlet Demiryolları Elâzığ işletmesi doktor- larından Bahattin Pamukçu arasın- da yakın bir dostluk kuruldu. İki ka- fadar sık sık buluşuyor, bşk ere lardı. Güldoğan eski devrin özlemiy- le yanıyor ve o zamanki forsunu an- lata anlata bitiremiyordu. Bu dert- leşmelerden birinde Pamukçu, arka- daşına hipertansiyonu olduğunu ve bu sebeple mutedil iklimli bir yerde yaşaması gerektiğini söyledi! Gerçi Genel Müdürlüğe müracaat etmiş ve tayinini istemişti ama, aradan bir hayli zaman geçmiş olmasına rağ- men hiç bir cevap gelmemişti. Gül doğan bu işe pek üzüldü. Koalisyon Hükümetinin Ulaştırma Bakanı ko- yu bir D. P. liydi. Belki eski şöhre- tinden istifade ederek bir şeyler ya- abilirdi, iki kafadar hemen kaleme kâğıda sarıldılar. Bakanlığa hitaben beyaz kuşe kâğıdına el yazısıyla bir buçuk sayfalık bir tavassut mektu- bu yazıldı ve sonuna da Eski T.M.T. F. Başkanı Samet Güldoğan imzası- nı çaktı. . Bakanlığa gelen mektup burada hic vakit kaybedilmeden Müsteşar Yardımcısı -Şimdi Müsteşardır. Sa- bahattin Baydının parafıyla Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüne ve AKİS/12 Menderesin Yapamadığı Adnan Menderes, bir koca Meclisi, başına dünyanın yıkılmasına yol açan istikamete sürüklemeye kudreti yetmiş olan adamdır. Bütün tehlike çanları bu Meclisteki D.P. Grubunun üyelerinin kulakların- da çalındığı ve bunlar herkes tarafından ikaz edildikleri halde masal- daki fareler gibi kavalcının peşinden gitmişlerdir. Ama aynı Adnan Menderes, kapısında emir kulu yaptığı bu insanlara tarım gelirlerin- den vergi alınmasını kabul ettirtemeniştir. Tasarıyı getirmiştir, adam- lar bunu reddetmişlerdir. Adnan Menderes ısrar ettiğinde, aslanlar gi- bi direnmişlerdir. En sonda tasarı, hasıraltı edilmiştir. Tarım gelirlerinden vergi alınmasını, bugünkü Meclis kabul etti. Bugünkü Meclisin başında bir Menderes yoktur. Bugünkü Mecli- sin içinde ve dışında bir amansız Muhalefet vardır. Bugünkü Meclis, vergi vermekten hiç kimsenin hoşlanmayacağım bilecek kadar akıllı, kanunun huzursuzluk ve memnunsuzluk yaratacağını bilecek okadar tecrübeli, bunun istismar konusu edileceğini bilecek kadar basiretli- dir. Buna rağmen, bu kanunu bu Meclis kabul etmiştir. "Türkiyede demokratik yoldan hiç bir şey yapılamaz" diyenlerin' kulakları çınla- malıdır. Türkiyede, otoriter yoldan yapılamayan demokratik yoldan yapılmıştır. Daha da yapılmaktadır ve yapılacaktır. Zamlar, vergi arttır- maları bu Meclisten geçmiştir. Bu Meclis yarın Grev ve Lokavt Kanununu. Toprak Reformunu da kabul edecektir. Yeni hayat tarzımızın temel taşları konulduğu zaman, bina bunların üstünde, gene demokratik sistemin bir parçası olarak yükselecektir. Çok kimse, her şeyi pek ziyade basite irca etmek suretiyle sanir ki tâviz Demokrasinin hastalığıdır. Demokrasinin tavizci bir tarafı ol- duğunu inkâr etmenin imkânı yoktur. Ama, otoriter rejimler Demok- rasinin bin misli tâviz vermek zorundadırlar. Zira bu rejimler mual- lâkta durmazlar. Bir kuvvete yaslanırlar. O kuvvet, tavizsiz muhafa- za edilebilir mi? 90 lira gündelikli 400 milletvekilini kuvvet sanıp ta ona dayanan kudretli Menderes, bu “400'ler" ne istemişlerdir de, ver- memiştir? Altındaki sandalyadan başka? Tarım gelirlerinden alınan vergi kifayetsizdir. Meclisin çıkardığı kanunların başka eksikleri de vardır. Tâvizler verilmeden edilememek- tedir. Meclis, işine geldiği gibi kanun çıkarmayı istemektedir. Mec- listen şikâyet çoktur Bunların her biri doğrudur. Ama işte, bir hükümet, hem de bir koa- lisyon hükümeti demokratik yollardan yeni hayat tarzımızın temel taşlarını bu Meclis vasıtasıyla atmaktadır. Bu Meclis, o yanından iti- le, bu yanından sıkıla gerekeni yapmaktadır. Bunlar, bir diktatörün itişinden, sıkışından çok daha tesirli oluyor. , tazyik memleket ihtiyaçlarının ve onları bilen kuvvetlerin tazyikidir. B.M. M. de milletvekilleri Kendi başına buyruk