SİNAMA Filmcilik Prodüktörün akıllısı Kısa boylu, şişmanca ve gözleri fıl- dır fıldır eden adam, kendisinin tam tersi bir fiziğe sahip gazeteci- ye: " —— 'L'lmmortelle-ölmezler'i ö- nümüzdeki uluslararası (o festivaller- den birine türk; filmi olarak sokma- yı düşünüyorum. Bunu da gerçekleş- tireceğim.." dedi ve sonra şöyle de- vam etti: "— Biliyorsunuz, 'L'immortelle' geçen yaz aylarında İstanbulda çev- rildi ve Fransadaki ilk gösterilişin- de sanat çevrelerinde ilgiyle (o karşı- landı." Ertesi günü bu sözler, (Milliyet gazetesinin birinci sayfasında (oyer aldı. Yazı, fiziksel yapısına göre bii- raz fazla akıllı prodüktör oSammy Halfon'un yine çift osütunluk Bir resmi ile süslenmişti. o Fransadaki filmciler arasında az parayla oçok kazanç sağlama rekorunu bugün de elinde tutan bir prodüktör olarak hayli üne ermiş olan Sammy Halfon bu yoldan giderek, dikkatleri, Yeni Dalgacı rejisör Alain Robbe-Griltet'- ye İstanbulda çevirttiği "L'lmmor- telle" üzerine çevirtmek ve gelecek- teki kazancını sağlam kazığa bağ- lamak istiyordu. Senaryocusundan en küçük işçisine kadar her şeyi fransız olan ve içinde en küçük bir türk işçi- sinin emeği bile bulunmayan "L'Im- mortelle", sadece ve sadece İstanbul- da çevrilmiş olması sebebiyle türk filmi sayılmak isteniyordu. Olay, günlük politika bezirgânlı- ğI yapan gazeteler ve fıkra yazarla- .rınca "ne yazık ki- önemsenmedi. Bir günlük, bir haftalık ve bir de onbeşlik bir odergide iki yazar ko- nuya ilgililerin dikkatini çekmek is- tedilerse de seslerini oduyuramadı- lar. İki yazarın yanında yeni bir ku- ruluş olan Türkiye Sinema İ Sendikası yer aldı. Sendika, düzen- lediği bir basın toplantısında buna engel olunacağını, Halfon'un davra- nışının türk sinema işçisine (o karşı bir davranış olduğunu açıkladı. Meseleye, gelecek yabancı (o ser- 'mayenin -tabii, sinema alanına..." ür- kütüleceğini (o karıştıranlar da li madı değil. Fakat durum, gelece yi yabancı olan bir filmin yurt dışın- da Türkiyeyi temsil etmeye okalkış- ması başka başka şeylerdir. AKİS/32 Film seyrettim Film: "The Waltz of the Toreadora - Generalin Aşkı" Rejisör: John Guillermin Senaryo: Wolif Manköwitz (Jean Anouilh'un ayni adlı piyesinden alın- mıştır Fotoğraf Direktörü : John Wiloox. Renkli bir ingiliz (Wintle - Parkyn - Rank) filmi. Konu: Orduda uzun bir geçmişi olan general Fitzjohn (Peter Seller), günlerden birgün emekliye ayrılıyor. Garip bir rastlantıyla da ayni gün onyedi yıllık sevgilisi Ghislaine (Dany Robin) çıkageliyor. Emekli süvari generali Fitzjohn, yıllar yılı hastalık hastası karısı Emily'nin (Margaret Leighton) derdiyle uğraşmaktadır. Ama bu uğraşma eskimiş, bitmiş bir aşkın sürdürülmesinden çok, aradaki bağın kopmamasını sağlamaktan öte geçmemektedir. Emekli süvari generali Fitzjohn, karısı yerine, evde- ki sık sık değiştirilen hizmetçilerle gönlünü oeğlendirmektedir. Bu "hiz- metçi- evin beyi" münasebeti de son derece işler bir şekilde organize edil- miştir. Hatıralarıyla başbaşa kalmak amacıyla özel olarak kendine ayır- dığı evin bir bölümünde emekli süvari generali Fitzjohn, yeni hizmetçisi- ni kabul etmekte, şartlı olarak işe alınmış hizmetçi de evin beyi ile kuytu- lara çekilmekte bir sakınca görmemektedir. Gençlik yıllarında karşılaş- tığı sevgilisi Ghislaine'nin beklendiği ya da beklenmediği bir anda ortaya çıkışı dolayısıyla olayların akışına istenilen yönü verdiriyor. General, has- talıklı karısından ayrılmaya ve kendisini onyedi yıldır o bekleyen -artık geçkinleşmeye yüztutmuş- eski sevgilisine dönmeye karar veriyor. Fa- kat işe karışan emir subayı genç teğmen Robert, Ghislaine'e âşık oluyor; Ghislaine de emir subayına... General ne yapacağını şaşırıyor. Alışkanlık- larını terketmek General yaşındaki bir insan için- zor ve dayanılmaz ol- duğundan, General, sözde, bir kadercilikle olana karşı durmuyor ve Ghis- laine'i genç teğmene bırakarak, hiç birşey olmamışçasına, bıraktığı yer- den yoluna devam ediyor. Oynıyanlar: Anouilh'un son derece renkli ve canlı kişisi General'i, sine- ma aktarmasında son yılların iyi ingiliz komedyeni Peter Sellers canlan- dırıyor. Rejisör Guillermin ile ortaklaşa varılan bir yoruma göre, Anouilh'- un-olmaktan çıkıp seneryocu Wolf Mankowitz'in yeni kişisi olan General Fitzjohn, gereğinden çok dalgalı bir tiptir. Anouilh'un herşeye rağmen fransız kalan ve fransız esprisini sürdüren Generali ile "Mankowitzr Guillermin - Sellers" üçlüsünün Generali arasında elbette ki büyük bir ayrım var. Sonuncu General daha soğuk, daha ingiliz ve daha az gerçek bir kişi. Buna karşılık, Generalin karısı, Anouilh'un tipinin de çok üstün- de. Bunda iyi oyuncu Margaret Leighton'ın başarı payını gözönünde bu- lundurmak gerek. Dany Robin ile genç âşık teğmende John Fraser, Sellers ile Leighton âyârı bir oyun çizgisine varamıyorlar. Beğendiğim: Anouilh'un piyesi ile Mankowitz'in senaryosu arasında her hangi bir kıyaslama yapılmadığı takdirde, Guillermin'in filmi "The Waltz of the Toreadora - Generalin Aşkı" orta kırat bir ingiliz komedisi âyârı kabul edilebilir. Bunun dışında, Guillermin ile senaryocusu Mankovitz'in asıl üzerinde durulması gereken başarıları, "Generalin Aşkı"nin bütünüy- le bir tiyatro " sinema uygulaması olmaktan uzak oluşunda. Hollywood sinemasında bu denli bir tiyatro aktarmasına rastlamak mümkün değildir. En iyi ustalar bile bir tiyatro eserini sinemaya aktarırlarken tiyatroluktan kurtulamamakta, filme nereden bakılırsa bakılsın, tiyatro aktarması ol- duğunda sürekli açıklar vermemektedirler. o Guillermin işte bu açıktan kaçmasını bilen ve bunun üstesinden gelebilen bir rejisördür. Beğenmediğim: Fakat Anouilh'un filme ve senaryoya temel teşkil eden piyesi ile "Generalin Aşkı" arasında bir kıyaslamaya gidildi mi, terazinin kefesi, tabii tersine olarak, ağır basmaktadır. Sinemayı tiyatrodan kur- tarmak ve kaçmak için bu tür bir yoldan gitmek gerekli midir, değil mi- dir? Tiyatrodan yana olanlar, Guillermin ve Mankowitz çalışmasını Ano- uilh'ya karşı bir çeşit sırt çevirme diye suçlayabilirler. Ama şurasını da unutmamak gerek: sinema hiç bir zaman tiyatro değildir ve aralarında karlı dağlar kadar fark vardır. Sonuç: Tiyatrosunu bir yana koyup, Guillermin'in filmi "The Waltz of the Toreadors - Generalin Aşkı"nı rahat rahat seyrediniz. Yağmur yağsa da, yağmasa da... T. KAKINÇ