oradan da Zat İşleri Dairesi Reisli- gine havale edildi ve bir ay içinde de Bahattin Pamukçunun Sirkeci kı- sim hekimliğine tayini çıktı. Ancak Genel Müdürlük burada büyük bir pot kırdı. Müracaatın müspet neti- ceye ulaştığını Güldoğana bildirmek gerekiyordu. Adresi (o bilmediklerin- den cevap TI. M.T. E. na postalan- dı. Genel Müdürlük yetkilileri böyle- ce mektubun eski Başkanın eline ge- çeceğini düşünmüşlerdi. Fakat olay- ların bundan sonraki kısmı iyi olma- dı. Pazar günü keyifle gazetelerini açtıklarında ummadıkları acı bir sürprizle karşılaştılar. Bunu ertesi gün Ulaştırma Bakanı Rıfat Öctenin öfkeli bir Ültimatomu takip et- Ö bundan böyle "Senatör ve Millevrekillerinin haricinde" hiç bir tavassutun nazarı itibara alınmama- sını bildiriyordu. Ancak kimse bu iş- ten bir manâ çıkaramadı. Madem hiç bir tavassutun dikkate (alınmaması isteniyordu. O halde politikacıların imtiyaza nereden geliyordu? Bu ara- da. Öçtenin Bütçe Müzakereleri sıra- sında Millet Meclisinde: — Arkadaşlarımdan yorum. Lütfen tavassut rıyla beni müşkül durumda bırak- masınlar" sözlerini hatırlayanlar "Bu ne perhiz, bu ne turşu" diye mırıl- danarak, gülümsemekten kendilerini alamadılar. rica edi- mektupla- Yiyin efendiler yiyin: Haftanın başında Pazartesi Ulaştırma Bakanlığı tam anlamıyla bir okeşmekeş için- deydi, Öçten makamına gelir o gel- mez Pamukçunun dosyasını getirtti ve bir süre D.D.Y. Genel Müdürü, İh- san Pulakla kafa kafaya vererek bir hal çaresi bulmağa çalıştı. Ama bir türlü meselenin içinden sıyrılamadı. Bulunan mazeret kargaları bile gül- dürecek kadar komikti. O günün ak- -amı Öçten, AKİS temsilcisine: " günü kelimenin — Kardeşim, bazı o zavallı in- sanlar haklarını koruyamazlar. Bu sebeple bir haksızlığı düzeltmek ü- zere yapılan müracaatı müracaat sahibi her kim olusa olsun dikkate almak mecburiyetindeyiz" dedi. AKİS muhabiri bir an bu sözle- rin doğruluk derecesini düşündü a- ma Öçten haklı bulacak en ufak bir taraf dahi göremedi... Bir kere perso- nelin prensip olarak haklarını kendi- sinin araması gerekliydi. 27 Mayıs- tan sonra Postahane duvarlarına da- hi asılan bir bildiri ile her türlü ta- vassutun kanun dışı olduğu açıklan- mıştı. Üstelik Bahattin Pamukçu 14 YURTTA OLUP BİTENLER İhsan Pulak 1959 model yıllık bir doktordu ve onun hakları- nı Elâzığda yedek subay öğretmen- liğini yapmakta plan lise mezunu Samet Güldoğan koruyordu! AKİS Temsilcisi dayanamadı ve gülümse- yerek: NN Rica ederim o beyefendi, 14 yılık bir doktoru bir tayin dilekçe- si yazamıyacak kadar zavallı mı bu- luyorsunuz?" dedi. Öçten şaşırdı. Sonra selâmeti, D. D.Y. Genel Müdürüne ve Müsteşara yüklenmekte bularak, bu soruyu; "— Efendim, bizim Müsteşar mektubu dalgınlıkla paraf etmiş ve Genel Müdürlüğe yollamış. Onlar da müracaatı dikkate alarak bu tavas- sut mektubunu o cevaplandırmışlar. Bundan benim hiç bir şekilde habe- im yoktu. Meseleye ancak bu sabah muttali oldun" diye cevaplandırdı. Olay hangi yönden bakılırsa ba- kılsın bir Genel Müdürün mutlaka istifa etmesini ve hakkında takiba- ta geçilmesini gerektirecek kadar ö- nemlidir. Mesele Memuriyet nüfuzu- nun sujistimali ve keyfi muameleler- le ilgili Türk Ceza Kanununun 228 ve 240 ıncı maddeleri içinde mütalâa edilebildiği gibi Memurin Kanununa göre de disiplin cezasını müstelzim- dir. Bir Genel Müdürün bir tavassut mektubunu şimdiye kadar çift im- zayla -Mektubu Zat İşleri Dairesi Reis Muavini Kenan Durgen de im- zalamıştır- (o cevaplandırdığı ve hele "Tavassut ettiğiniz zatı isteğiniz ü- zerine tayin ettirdik" dediği şimdiye kadar ne görülmüş ne de işitilmiş bir şeydir. Nitekim Pulak: — Evet, doğrul Bu mektupta, bu tavassut kelimesi çok fena oldu" demektedir. Şimdi hemen herkesin çöreklenmiş bir istifham da "Aca- ba bu, tavassut mektuplarına verir- len kaçıncı cevaptır" sorusudur, Öç- ten de: zihninde " — Haksızlıkları düzeltmek üze- re yapılan her müracaatın nazarı i- tibara alınması için ben emir ver- dim" demek suretiyle zihinlerdeki bu istifhamı kuvvetlendirmektedir. Öç- tenin bu konuyla ilgili bir diğer inci- si de Pazartesi günkü "Milletvekili ve Senatörlerin dışında hiç okimse- nin tavassutunu dikkate almıyacak- sınız" ültimatomudur. Bu sözlerinin gerekçesi olarak Öçten: — Eğer Bakanlığa müracaat et- mezlerse, o takdirde meseleyi Parlâ- mentoya getireceklerdir" odemekte- dir. Ancak Öçtenin unuttuğu, Millet- vekillerinin meseleleri halletme ye- rinin Bakanlıklar değil, zaten Parlâ- mento olduğudur. Görülmemiş Skandal kapanma- mıştır ve çok geniş ihtilaflara gebe- dir. Her halde böyle bir rezalet, ya- panların yanına bırakılmayacaktır, bırakılmamalıdır. AKİS/18