Ss POR idare Panik havası Sakara Asliye hakiminin dosyalar- daki delilleri tespit için memur lannı da yanına alıp Beden Terbiye- si Umum Müdürlüğüne yaptığı ani ziyareti duyanları, bu dairede pek de mütad olmayan birşeylerin dönmek- te olduğuna hükmettiler. Ne olu- yordu? Bazı vesikaların dosyalar- dan çıkarılmasından veya imha edil- mesinden endişe mi ediliyordu ki, il- gili kişiler mahkemeden delillerin tes- pitini istemişlerdi? Hâdise merak uyandırmıştı. İşle- rin içyüzünü, I numaralı sorumlu- dan öğrenmek isteyen gazeteci ile Umum Müdür Fikret Altınel arasın- da, telefonda şu konuşma geçti: — Bir şey yok efendim." — Aman efendim, bir şey yok olur mu? Şu anda bir Asliye ha- kimi delil tespiti için dosyalar üze- rinde çalışıyor ve zabıtlar hazırlı- yor.." "— Haa, evet... Ama sini temin a- derim kardeşim, ehemmiyetli bir şey değil. Bir firma işleri biraz ızam et- miş de... —- Bu e mz dediğiniz iş ne kadarlık bir iştir? — İki milyon kadar bir şey..." Sporun altın yumurtlayan tavuğu Totonun biriktirdiği milyonların plân- sız programsız, rastgele dağıtıldığı kimsenin a rae değildi. Meselâ, Vanda açık yüz ümü hanede e er yabanıl Ein kim- se şaşmıyacaktı. Ama, ihaleye çıka- rılan bir işin kanun ve usüller dışın- da, keyfi bir takım tasarruflara bağ- lanabileceğine inanmak o kadar da kolay değildi. Gerçekte, bir Sarıka- mış Teleksi işi vardı, Öğrenildiğine göre, Sarıkamışlılar imza toplamış- lar ve iddia ettikleri neler varsa bun- ları Başbakan İnönüye ve Devlet Ba- kanı Necmi Öktene duyurmuşlardı. Bunları gazeteler yazmış ve haber tekzip edilmemişti. Daha onun duma- nı dağılmadan bu 2 milyonluk -pek ehemmiyetsiz!- iş için firmaların de- lil tespiti cihetine gitmiş olmaları öyle hayra yorulacak rüyalardan sa- yılmazdı. Beden Terbiyesi Umum Müdür lüğü Ankara, Adana, Antakya ve Balıkesir yüzme O havuzlarının klo- rizasyon ve filtrasyon -k inden başka yabancı dil bilmeyen bir hu- kuk müşaviri bunu zabıtlarda tas- hih etmiş ve filitirasyon yapmıştir- işlerini ihaleye çıkarmış, bunun şart- namesini de usülü dairesinde ilân e- dip, firmalara yeterlik belgeleri ver- mişti. Bu arada, yeterlik belgesi ver- mek için kabul edilmiş bulunan müd- detin sessiz sedasız uzatılmış olma- sı kimsenin gözünden kaçmadı, Fa- kat işlerin tutumundaki tuhaflık, ka- palı zarf usülü ile yapılan bu ihale için verilmiş bulunan teklif zarfla- rının açıldığı 15 Ocak 1963 Salı gü- nü saat 10.30'da meydana çıktı. Bir alaturkalık örneği İş, Resmi Gazetede ilân edilmiş bu- lunan şartname ile sınırlanmıştı ama, her ne sebeple ise, Beden Terbi- yesi Umum Müdürlüğünün aklına, Adana yüzme havuzu ısıtma santra- lından vazgeçmek geliverdi ve bunu komisyon başkanı hemen oracıkta firmalara açıklayıverdi. İhalenin i- lan edilmiş bulunan şartları ile mü- teahhit firmalar da, Umum Müdür- lük de bağlı olmak lâzımgelirdi ama, Umum Müdürlük dayatıyordu. Bir bütünün parçası olmak gereken bi te- sislerin bir kısmından vazgeçilmiş olmasının verilen fiyatlara tesir e- deceğine ve bu tesisat için fiyat ve- recek durumda olmayan firma var- sa onu haksız yere favorize edeceği- ne bir türlü inanmıyor ve Nuh diyor da peygamber demiyordu. Aslına ba- kılırsa, Beden Terbiyesi Umum Mü- dürlüğü o pek meşhur arttırma ve eksiltme kanunu hükümlerine tâbi değildi. Değildi ama, her aklına ge- leni ve dilediğini yapmak yetkisine de sahip sayılmazdı. Kapak zarf u- sülü, haklı ve yerinde bir gizliliği, serbest rekabetteki eşitliği, meşru- luğu ve devletin menfaatlerini koru- mak için icad olunmuştu. Bir ihale- den, zarflar açılmadan veya açıldık- tan sonra kanunlarda belirtilmiş ve teamül olarak yerleşmiş şartlar da- hilinde vazgeçmek ve onu temelinden bozmak mümkündü. Ancak, aklı başında biç bir idare, zarflar açüm- ken veya açıldıktan sonra kötü dü- şünmek isteyeceklerin aklına bin türlü şüphe getirecek tasarruflara iltifat etmezdi. Nitekim, teklif ve- ren firmalardan bir tanesi sonradan, Umum Müdürlüğe hitaben yazdığı 16 Ocak 1963 tarihli uzun mektubun- da bu hususlara kanundaki yerleri de belirterek işaret etmiş ve büyük bir nezaketle sadece idarenin iyini- yetine sığındığını bildirmişti. eyfi tasarruf o kadarla kalma- dı. Zarflar açıldığında, bazı firma- ların fiyat vermede elma ile karpu- zu toplar gibi bir usüle ba; bir nevi şaşırtmacaya tevessül ettik- Fikret Altınel Ufacık bir iş mi? leri hayretle görüldü. Verdikleri fi- yata edeli de dahil edilmiş ve mukayeseye imkân vermek için de, bu bedelin, ne olacaksa, asıl fi- yattan tenzili istenmişti. Gelgör ki, memleketimize ilk de- fa girecek olan bu klorizasyon ve filtrasyon malzemesinin gümrük be- delinin ne olacağını, şu anda, benim diyen gümrük komisyoncusu bile söyleyecek halde değildi. Kaldı ki, resim ve vergileri C. İ. E. kıymet üzerinden alınmakta idi. Bu takdirde, böyle teklif veren firmala- rn navlun ve sigorta kıymetlerini tekliflerine eklemeyi akıl etmiş ol- maları icabederdi. Bu da yapılma- mıştı. Ayrıca şartname, tekliflerde fiyatı F.O.B. olarak istiyordu. Za- ten teamül de bu idi. Bu biçim tek- lif ve onu tasvip eder görünen dav- ranış, gizlilik unsurunun ortadan kalkmasından sonra pek alaturka bir pazarlığa yol açacaktı ki, bu da her türlü ciddiyetten uzaktı. Hele içle- rinden birinin kalkıp da "Eh, ne ya- palım? Biz fedakârlıktan kaçınma- yız. Siz de bizim fiyatlardan 050 yi rük bedeli olarak tenzil edi- verin!" demesi kargaları bile güldü- recek bir lâubalilik örneği idi. Koltukların günahı Firma, köşebaşı bakkalı gibi çalış- mak imkânlarına sahip değildi. Sipariş ve imalât için bir takım ka- yıtlarla bağlıydı ve bu da idarece biliniyordu. Onun için firma işin vak- tinde neticesini almak istiyordu. Şi- kâyetleri bundandı. Bu şikâyetlerin ehemmiyetle üzerinde durulmasını ve kendisine kesin kararın bildirilmesi- ni rica ediyordu. Meselâ, ihaleyi ya- pacak olan komisyonun başkanı, i- hale günü, şartnamede değişiklik ya- pıldığını şifahen açıklamıştı. Bu, yanlış bir hareketti. Fakat daha da AKİS/39