YURTTA Böylece Berinçek ve arkadaşları el- lerine kalemi alarak masanın başı- na oturdular. Esat Kemal. Aybara kalsa siyasi affın tarihinin tesbit e- dilmesi teklifini hemen yapacaktı. Ama Perinçek kendisine biraz daha itidal tavsiye etti ve 5 maddelik teb- liğ tam 6 saatte hazırlandı. Bir ke- re de Alicana telefonla okunduktan sonra gün ışığına çıkarıldı. Tebliğde koalisyon partileri li- derlerinin bir araya gelerek omese- leleri yeniden gözden söçimmeleri İs- teniyordu. İşin burasında (o Yönetim Kurulları ağır basmıştı. Koalisyon- dan çekilme kelimelerine hafifçe yer verildi. Burada da Grup Alicana a- gır basmıştı. Ama af konusunda Ge- nel Başkanlarının 5 Mart tarihli de- meçlerine dokunmadılar ve kendisini tasvip ettiklerini belirttiler. Alican i- şin burasında Genel Başkanlıktan ay rılma şıkkını terazinin kendisine ait kefesine koymuştu. Zira ( biliyordu ki bu konuda ısrar bir başkasına da, İnönüye, Başbakanlığı bırakma şık- kını kefeye koyduracaktı. Politikacılar Bir adamla nasıl uğraşılır! Bundan bir süre önce bir koca Ba- -an, -Sanayi Bakanı Prof. Fethi Çelikbaş-, kapısında uşak olmayı red- dettiği için bir Umum Müdürün -Sü- mer Bank Umum Müdürü Selahaddin Akyol- görevinden almak istedi. U- mum Müdür direndi. Hâdise Basına aksetti. o Çelikbaş uğrayacağı bir mağ- lübiyetin kendisine koltuğa malolaca- ğını farketti. Umum Müdür hakkında bir dosya düzdü ve Kabineye gitti. Ka- binede, koca Bakanın ithamları din- lenildi. Hükümetler bir mahkeme ol- madığından ve Kabine toplantıların- -- sadece, kendilerine itimat edilme- si gereken koca Bakanlara söz hak- -- bulunduğundan Çelikbaş Selahad- din Akyolun günahlarını saydı dök- tü Hükümet, bir koca Bakanın bu açıklamalarını doğru addederek ,U- mum Müdürün azline karar verdi ve kendisine atfedilen suçların hesabını mahkemede vermesini istedi. Aradan aylar ve aylar geçti. Çe- likbaşın, kapısında uşak olmayı red- eden um Müdür hakkında düz- -üğü dosyanın maddelerinin her biri aydınlığa kavuştu. Şimdi bakınız, a- çıklanan neticeler nelerdir. Koca Bakan, Kabinede Umum Müdürü hakkındaki ithamları dört madüz halinde sıralamıştır. — 1957-59 yılları arasında Se- alma Akyol, Sümer Bankın tek- OLUP BİTENLER, 5. Sulh Ceza Hâkimliği eliy- le aldığımız tekziptir. Zaruri yalanlama Derginizin 461. sayısında, kendinize has üslüp içinde, asılsız ve insaf- sız bir neşriyatta bulundunuz. Bu yazınız üzerine, ilk ve son o- larak bu tekzibi;sizin için değil- okuyucular için yazmağa değer bul- Tamamen kasıtlı ve hakikata ay- ken yazıyorsunuz. Şöyleki: 1) Çelikbaş, konsorsiyum toplan- tısına hiç gitmemiştir. Bir defa Ma- liye Bakanı Sayın Melen yerine NA- TO Bakanlar Konseyine katılmıştır. 2) Çelikbaş kimsenin himayesi- ne muhtaç olmamış ve olmıyacak, sorumluluğunu bilen bir o siyaset a- damı olarak çalışır. 3) İhtilâl sonrasında Va etti- giniz makbul ahbabınız bir me- murla ilgili gensoru en, Çelikbaş'ın yerdiğini (politikası gu- rupça tasvip edilmiştir. Gensoru so- nunda güven oyu alıp politikası tas- vip edilen bir Bakanın himayeye ih- tiyacı olmadığı basit bir (gerçektir. Bunu anlamak. için namdar yazar olmağa lüzum yoktur. Muayyen bir fikir seviyesine u- laşmış olanlara göre gazetecilik ka- sıtlı yalan yazmağı en azından ayıp sayan bir hizmet mesleğidir. Fethi Çelikbaş Sanayi Bakanı nik müdür muavini iken İstanbul se- ramik ve Bilecik fayans fabrikaları- nın ihalesi işinde yolsuzluk yapmış- tır. Akyol, rakip alman firmalarının teklifleri üzerinde durmamış, işi yüz- de 230 daha pahalı fiyatla çek firma- sına vermiş, 3 milyon dolar civarın- da bir zarara sebebiyet vermiştir. Bu ithamın, "Ya hesap bilmiyor- sun, ya dayak yememişsin" formü- lüne göre ileri sürüldüğü işin basın- da anlaşılmıştır. Zira ihalenin tuta- rı 4 milyon 860 bin 633 dolardır ve 5 milyon dolar zarara sebebiyet ver- mek fiilen mümkün değildir. Hâdise, adalete intikal etmiştir. Fakat Çelikbaşa hâkim beğendir- mek bir mesele olmuştur. Çelikbaş bir hâkimi reddetmiş, hâkim bunu kabul edip çekilmiş, yerine bir baş- ka hâkim gelmiş, Çelikbaş onu da reddetmiştir. Fakat ikinci hâkim bu- nu kabul etmemiş, Çelikbaş üst ka- demeye müracaat etmiş, üst mah- keme hâkimi haklı bulmuş, tahkikat yürümüştür. Hâkim, iş bir teknik mesele olduğundan bunu bilirkişi he- yetine havale etmiştir. Heyet son de- rece mufassal, iyi incelenmiş, teknik bir rapor vermiştir. Raporun netice kısmı aynen şudur: "Biz, bilirkişi he- yeti, mevzuu teknolojik ve ekono- mik cephelerinden gayet teferruat- lı şekilde incelemek suretiyle mu- bayaa heyetine ve Sümer Bank U- mum Müdürlüğüne atfedilecek hiç bir kusurun bulunmadığı o neticesi- ne vardık" 2 — Akyol Sümer Bank Kimya şubesi müdürü iken Amerikadan yapmış ve 30 milyon liralık bir za- rara sebebiyet vermiştir. Yapılan tahkikat, Sümer Bank- ta tops mübayaası ile Kimya şube- sinin hiç bir alâkası (bulunmadığı, Selahaddin Akyolun da mübayaa heyetine dahil olmadığı neticesini verdi. Bunun üzerine, dava açmak imkânının dahi bulunmadığı anlaşıl- dı. 3 —Akyol, 7244 sayılı kanuna rağmen bazı Sümer Bank memurla- rını yurt dışına usulsüz olarak teda- viye göndermiş ve 50 bin liralık za- rarasebebiyetvermiştir. Tahkikat sonunda anlaşıldı ki hasta memurların tedavi masrafla- rı Sümer Bank değil, Sümer Bank memurlarının kendi aralarında kur- muş oldukları bir yardım sandığı tarafından ödenmektedir. Gönderile- cek memurları da Sümer Bank U- mum Müdürü değil, sandığın idare kurulu seçmektedir 4 — Akyol Gimeme Sanayii U- mum Müdürü bulunduğu sırada mer'i mevzuata aykırı bir takım ta- sarruflarda bulunmuş ve 70 bin lira lık zarara yol açmıştır. Bu zarar, Devlet Malzeme Ofisinden alınan iki adet binek otomobiliyle Otomobil, dilmiştir alâkalıdir. Sebati Atamana tahsis e-