Kazanç hanesi Orhan Öztrak Demokrasi, bir bakıma sürprizler rejimidir. Siyaset hayatına atılmış İnsanların kumaşlarını, bu rejimden daha iyi hiç bir şey ortaya çı- karamaz. Şeflik sistemi devam etseydi, bir Nihad Erimin hüviyeti kolay anlaşılabilir miydi? Nitekim bizzat o devrin Şefi, İsmet İnönü, son hâ- diseler sırasında kendisine "Canım, herkesi affedersiniz, Nihad Erimi de affedin!" diyenlere Kurultayın komisyonunda ve bu konuyu ele aldığı da Grupu toplantısında şöyle demiştir: — Ne affı? Ben Nihad» müteşekkirim. Ona karşı, sadece minnet duyuyorum. Benim Nihadı yetiştirmek istediğim, onu himaye ettiğim, ona yardım ettiğim, ona halefim gözüyle baktığım kimsenin meçhulü değildir ki.. Benden sonra C. H. P. nin başına onu düşündüğüm, herke- sin bildiği bir şeydir. Ama maazallah, çapının bu olduğunu belli etme- seydi de ben ölseydim ve sizin başınıza onu bıraksaydım, sonra o da ilk çıkan güçlükte yelkenleri indirip sizi bırakmaydı, siz bana nasıl beddua ederdiniz» arkamdan neler söylerdiniz! Nihada, bu yüzden ebediyen min- net borçluyum. Af ne demek?" İsmet Paşanın asıl alacaklısı, demokratik rejimdir. Ama demokratik rejimin, bu bakımdan sadece mahzuru yoktur. De- mokratik rejim, bazı tatlı faydaları da beraberinde getirmektedir. İlk Koalisyon Hükümeti, C.H.P. ne gerçekten yüksek ölçüde iki "Bakan ku- maşından adam" kazandırdı: İhami Sancar ve Bülent Ecevit. İkinci Koalisyon buna iki yenisini ekledi: Ferit Melen ve Orhan Öztrak. Dü- şünmek lâzımdır ki hele bu sonuncuların Bakan oluşları sırasında» bu mecmuayı idare edenler dahil, çok kimse dudak bükmüş, "Hey Allah!." diye kafa sallamıştır. Ama seçimi yapan Başbakanın teşhisi daha doğ- ru çıkmıştır. Bütün piyasa, bir "Maliye Bakanı" bulduğundan dolayı huzurludur ve güven duymaktadır. Zira herkes bilmektedir ki Ferit Melen bir me- selenin doğruluğuna inandı mı, onu yapar. Yapacağını yapar, yapma- yacağını söylemez. Mesele budur. Simdi, kırmızı yanaklı, genç Orhan Öztrak hakkında her yerden eş intibalar geliyor. Konuştuğu herkes üzerinde, elini attığı her işte müs- lara, Öztrak da kendisiyle işi olanlardan "Devlet kapısının dert kapısı olduğu" intibaını siliyor, bir genç takımın devlet işini bambaşka zihni- yetle gördüğünü, aldığını belli ediyor. Bir yılda dört devlet adamı kazanmış bulunuyoruz. Bu, karanlık ma- dalyonun aydınlık yüzüdür ve küçümsenecek bir ilerleme değildir. AKİS/16 dece zarar hanesine çektir. kaydedilebile - Ama bilinen başka şey, (Mavi Küf em bi hastalığın bu yıl Egeli tütüncünün canına okuduğudur. A- fet tütünleri kasıp kavurmuş, ekici ikinci bir ekim yaparak omasrafım varı yarıya arttırmıştır. (Bir yıllık emeğin karşılığı bu fiyattan aşağı ol- duğu takdirde, ekici aç kalabilirdi. Baş fiyatın 14 liradan ilân edil- mesi, piyasayı altüst etti. Tüccar el attığı yerde 15, 16, hattâ 17 liraya kadar çıkıldığını görüyor, meyus ge- ri dönüyor, tütün ekicisi de arkasın- dan kıs kıs gülüp "Nihayet kıstırdım seni" diyordu. Piyasada ekici lehine gelişen ha- va Tekel Bakanının İzmirde yaptığı basın toplantısıyla birkaç kere da- ha arttı, Öztrak ekicinin elinde bu- lunan 53 milyon kilo tütünün tek yaprağına kadar alınacağım ve en ücra köşelere varacak o vasıtaların ve eksperlerin hazır bulunduğunu açıkladı. Bu sözler, ekicinin tebes- sümünü arttırırken, tütün piyasası parazitlerinin kulağına kar suyu ka- çırmağa kâfi geldi. (Şimdi ekicinin ayağına giden ve o eski alışkanlıkla- rıyla fiyat veren tüccarın aldığı ce- vap, şudur "—e Bu fiyata vermeyiz.. baba sağolsun.. Elimizde değil ya, elbet satarız.." Devlet kalacak Başka telâşlılar Egede politikanın birinci derecede ibresi olan tütün bazı politikacı- ları da telâşa düşürdü. AP'li mil- letvekili ve senatörler İzmire gelir- ken verilecek fiyatı bilmediklerinden oldukça ileri gitmişler ve ekiciye a- labildiğine (o palavra sıkmışlardı O gün, Tekel Başmüdürlüğü o- dasını Manisa ve İzmir Milletvekil- leriyle, o senatörleri doldurmuştu. Başmüdürün masasına Şinasi Osma kurulmuş, Nihat Kürşad, Şükrü Akkar, Hilmi Onat, M. Ali Aytaç o- danın orasına burasına serpilmişler- di. Kadri Özek istifa ettiği partili ar- kadaşlarına omülâki olunca sohbete girişildi. Ancak tütün hakkında ağız- lara bir tek kelime alınmadı. o Anla- tılanlar AP'nin içi, CHP'nin Kurul- tayı ve tabii cunta hikâyeleriydi'. Sohbetin geçirdiğinde ağırlığını oOOsma ele derhal en önemli ko- ce teferruatına kadar anlattı. Daha sonra da muhakkak tütün- den bahsedilmesi gerektiğini (o anla- mış olacak ki o konuya temas etti ve odaya gelmiş olan Öztraka: akan bey, geçen yıl Tekel 7 buradakilere (o ikişer paket