S P Futbol Büyük lâflar Aralık Pazartesi günü makamı- na geldiğinde Beden Terbiyesi Genel Müdürünün asabının pek bo- zuk olduğu kimsenin gözünden kaç- madı. Genel Müdür, bir gün önce Bologna'da oynanan futbol dramını -italyanların bizi 6 - 0 perişan et- tikleri maç- radyodan dinlemiş ve mesul otorite olarak fazlaca sarsıl- mıştı. İşleri, her zaman okluğu "hele bir raporları göreyim"e lamak belki mümkündü. Ama, ret Altınel, bir otorite olarak iyisini düşündü. Zile bastı ve riyat Müdürünü çağırdı. o Ona, zetelere dağıtılmak üzere bir beya- nat dikte edecekti. gibi, Gazetelerin pek iltifat etmedik- leri bu beyanatta Genel Müdür hem görüşünü açıklıyor, hem de o yarın için ümitlerimize temel olacak dü- şüncelerini bildiriyordu: "... kanaa- timce İtalyanlar bu hezimetimizi ha- zırlayan bütün faktörlere (o başvur- muş, bilhassa seyirci ve saha avan- tajından istifade etmesini oçok iyi bilmişlerdir. Hezimet şeklinde de olsa olayları sükünetle karşılamak ve bu gibi akibetlere duçar olmamak için gerekli tedbirleri almak icabe- Futbolun oynanmağa başladığı tarihten bu yana hiçbir maçın, saha ve seyirci avantajı sebebiyle "6 - 0" gibi perişanlık ifade eden bir netice- ye bağlandığı ne görülmüş, ne de işitilmiştir. | Hele bunun mesul bir iddia edildiğinin örneğini spor tarihi kaydetmemiştir. Şu İtalyanlar "hezimetimizi ha- zırlayan bütün faktörlere (o başvur- muşlar" da ne yapmışlar acaba? Bi- zim futbolcuların yemeklerine uyku ilacı mı koymuşlar, yoksa kendi bambinolarına sihirli aşılar mı yap- mışlar? Doğrusunu söylemek Oo gerekirse, ne onu yapmışlardır, ne de ötekini. İşleri bilgili ellere, ehillerine teslim etmişlerdir, o kadar... Türk Milli Takımını hezimete götüren sebepler bizde tezgâhlanmıştır. e Otoritelere düşen italyanların haklı zaferlerini sağlayan faktörleri bulup "saha, se- yirci avantajı" gibi laflar etmemek- tir AKİS/36 O R Tedbir, tedbir. ir hikâye vardır: Eve hırsız girer de, sonra biçimine getirip ev sa- hibi ile beraber evde hırsız aramağa koyulur. o Tedbir almak mevkiinde olan başkasıymış gibi, oOGenel Mü- dür, hattâ Federasyon Başkanı ted- bir zaruretinden bahsediyorlar. Fik- ret Altınel, makamı işgal ettiği gün- den beri aralıksız devam eden gezi- lerinde - bunlara Güney Amerika- dan başladığı hatırlardadır- bu ted- birleri bulmak mevkiinde idi. oMa- mafih, hiç olmamasından geç olma- sı evlâdır... Demek ki, gene de bir şeyler düşünecekler!.. Hazırlık gezisinin ikinci odura- ğından sonra, görmesini bilenler için Fikret Altınel Böyle baş, böyle traş.. durum hayli aydınlanmıştı. Ne var ki "6 - 0", beklenenin de, müstahak olduğumuzun da ötesindedir. (Eğer bu bir ceza ise, Milli Takıma değil, sporumuzun sevk ve idaresi mesuli- yetini omuzlamış bulunanlara ait ol- mak gerekir. Türk futbolcuları bun- dan çok daha iyisini yapacak yeter- likte olduklarını bir çok kereler is- pat etmişlerdir. İşte bu konuda Pozzo'nun kanaati: "Uzun zamandır futbolun için- deyim, türk defans taktiğine hiç a- kıl o erdiremedim!.. o İnsanın aklını kaybetmesi lâzım." KÖŞEDEN Milli Takımlar E' iyi adamı seçmek için kullanı- lan arşının pek az şaştığı Atle- tizm, Boks, Güreş gribi sporlar bir yana bırakılırsa, milli takımların bir sporda bir memleketi temsil eden en kuvvetli tertipler olduğunu iddia et- mek her zaman mümkün olamaz. Onun için, sporun apayrı bir görüşle idare edildiği (Demirperde- gerisi memleketlerinden gayrisinin er mey- danına sürdüğü tertipler (ekseriya, “bundan iyisi bulunurdu" yakınma- sına hedef olmuşlardır. Futbolun bütün dünyayı saran a- lınır satılır bir meta haline gelmesin- den önceki yıllarda ingiliz milli ta- kımlarının Oo çıkardıkları (o derbeder maçlar hayretler içerisinde aylarca konuşulurdu. o Oysa ki, o devirlerde ingilizler futbolun rakipsiz (hocaları Bugün belirli bir spor kolunda, bütün memlekete şâmil durmuş otur- muş bir sistemi, bir tutumu olma- oyuncuları "Yeni gü de futbolcu olan bütün memleketler için durum aynıdır. Farklar sadece otorite ve disipline bağlanır. Takımları ister tek kişi, ister bir heyet seçsin, mesele, tek kafa ve tek vücut gibi işleyecek tertibi meyda- na getirmeğe dayandıkça, neticele- rin bizim takımların elde ettiklerin- den başka türlü olmasını istemek yersizdir. Takım seçenlerin yaptıkları, ka- ba çizgileriyle şudur: Ta en iyisi ol- duğuna inanılan onbiri bir araya ge- tirip bir mozayik takım kurmak, ya da en kuvvetlisi olduğu sanılan bir takımın boşluklarını gene en iyisi sanılanlarla doldurmak... Her biri başka bir ustanın öğret- tiği peşrevi çalan bir kadro nasıl ye- ni bir hocanın üç günde öğrettiği havayı doğru dürüst çalamazsa, es- ki düzeni bozulan takviyeli kadro- lar da doldurma akılla (o çıktıkları sahada ilk zoru görür görmez çözü- lüp dağılıverirler. Milli takım kurmada, hazırlama- da bir güçlük vardır. Ancak, bana rağmen sağlam kaynaşmış belirli bir karakteri olan bir milli kadro kurmanın da yolu vardır. Fakat, bunu bilgili ve kendi içinde disiplinli o bir teşkilat bulabilir. Herşeyi ile moza- yik futboldan güvenilir kıvamda bir kadro çıkarmanın yolu, hiç şüphe edilmesin ki, turistik denemeler de- gildir. Vildan Aşir SAVAŞIR