davet edildi. İsen aslında devrimci ve tarafsız bir gazetecidir. Üstelik Tas- virde teknik es cılığa daye. icap ettirm İsen, Savcılığa Bardakçı ve Ce- lâl Bayarın avukatı Gültekin Başak- i. Bardakçı meslekda- şına cesaret telkin ediyor, Avukat Başak ise, adliyedeki gazetecilere bu tip yayınları tasvip etmediklerini ba- ğıra çağıra anlatıyordu. Başak, ha- yayışı durdurabileceğini söylüyordu. o Savcı genç gazeteciyi tevkif talebiyle sor- gu hakimliğine yolladıysa da Hakim buna lüzum görmeden dosyayı A- ğır Ceza Mahkemesine gönderdi. Yeni İstanbul Gazetesi Yazı İşle- ri Müdürü Hacaloğlu arandı- ğı zaman bulunamadı. Sonradan po- lisle adliyeye getirilebildi. Üniversi- sı olduğu ki a Hacaloğlu sorgusunu teakip tev- kif edildi. Yeni İsta nbulun Yazı İş- leri Müdürünün tevkif evrakı o gün geç vakit tamamlandığından geceyi 1. Şubede geçirdi ve ertesi sabah Sul- tanahmet cezaevine gönderilebildi. Havadisin Yazı İşleri M dürü Atilla Onuka gelince, savcılığa çağırılışıyla tevkif edilmeyip bırakı- lışı arasında gecen zaman Onuk için büyük korkulu dakikalar oldu. Onuk bir taraftan Sağlık (Bakanlığındaki memuriyetim, bir taraftan Son Ha- vadisteki işlerini yürütmeyi düşünür- ken başına bu kazayı getirenlere için- den bol bol söylendi. Söylendi ama, e- linden birşey gelmediği için de Savcı- lık kapısında terleyen alnını silmek- le yetindi. Olayların cereyanı ve Hükümete hakim serinkanlılık neticesi D. P. mirasçısı gazetelerin bütün gayreti Yanl sonunda beklenen yankıyı u- andırmayınca gazetelerin bizzat kendileri aldıkları prensip kararına rağmen ricat etmeğe başladılar. Hem Musayı hem de İsayı darıltmamak i- çin gerekli bütün cambazlıkları yap- tılar. Ama olan olmuş, Musa da İsa da darılmıştı, üstelik büyük okuyu- cu kitlelerinin de kaybına sebep olun- muştu. Hükümet “Peki çare?" adiseli haftanın ortasındaki bir gün, Kabinenin son derece önemli toplantısını yapacağının bilindiği sa- bah, Başbakan İnönüyü sağlam adım- larla Başbakanlığın omerdivenlerini tırmanır görenler- onun sakin tavır- AKİS, 24 EYLÜL 1962 Gökhan Evliyaoğlu Afyon yutturan adam larını dikkat nazarından | lar. Üç gündür süren, sadece A. P. organlarının her tarafta derin tepki yaratan yayınları değildi. Üç gün- dür, Başbakan üzerinde çeşitli il relerden gelen telkinler de deva diyordu. Tapılan işin münasebetsizli. ği ve patavatsızlığı, daha mühimi, delalet ettiği mâna karşısında haklı bir infial ve sinirlilik içinde o doğ- rulanlar hep İnönüye koştular o ve "Nedir bu, Paşam? Böyle rezalet o- lur mu? Mani olmayacak mısın bu- na?" diye samimiyetle dert yandılar. alar hep Başbakana sert ve şiddetli davranmak tavsiyesiyle ni niha- o sabaha kadar daha çok dinledi ve bir sualle mukabele etti: "Peki ça- re?" Buna cevap veren çıkmadı. Tahrikçi basının yaptığından do- layı ayrıca mesleki bir mahcupluk da duyan, ama asıl, milli menfaate karşı kalemle girişilmiş (o baltalama gayreti önünde adeta saçının tellerine kadar sarsılmış büyük ve ciddi basın- da çıkan şiddetli mukabeleler de İnö- nünün sualinin cevabından çok, hare- kete geçmiş hislerin tepkisini taşıdı. En ciddi tanınan kimseler içinde da- dı kendini tutamayıp küfüre giden- ler oldu. Sorumsuz kalemlere akıbet- lerinin ne olacağı hatırlatıldı. Ama, "Peki çare?"nin cevabı çıkmadı. O gün Başbakanlığın önündeki araba sayısının fazlalığından geç va- kitlere kadar sürdüğü görülen ka- bine toplantısında, İsmet İnönü tu- YURTTA OLUP BİTENLER tulacak en iyi yolun mevcut ka- nunların sükünetle tatbikini o sağla- mak olduğunu söyledi, taşmış hisleri ve galeyanı frenledi, hiddetle kalka- nın daima zararla oturduğunu (o be- lirtti. Arkadaşlarını, olanlara doğru teşhis koymaya ve ondan sonra bir defa daha düşünmeye davet etti. Za- ten toplantının başından itibaren Ba- kanlardan ekserisinin ve iki Başbakan Yardımcısının -Alican Amerikaday- dı- temayülleri bu istikamette oldu. Hıfzı Oğuz Bekata, bütün bu olup bitenleri Mecliste basın mensuplarına açıkladı. Teşhis ükümet, hadiseleri teşhiste güçlük ekmedi. Yapılan ne normal bir gazetecilik görevidir, ne de bir be- lirli hâdisenin tahriki. Gaye, mem- lekette Hükümetin parlemanter yol- dan devrilmesini, yani suretiyle Koalisyonun temindir. A. P. nin b olan ırkçı bir ekalliyet, vaffak olunduğu takdirde kurma işinin kendi partilerine veri- leceği inancındadır. Memlekette, bu- müsaade etmeyecek sağlam kuvvetlerin varlığına inanmamakta, "Başgil Hadisesi"nde dedikleri e bunun bir blöften ibaret bulu nduğ il. İçinde devlet ve hükümet şüdü e bulunulan şartla- z dahi ciddiyetle takdir etmekten u- zak bir grup, "Başg il Hâdisesi"nde dayatılmış olsaydı işin sökülebilece- ğini sanmakta, o kaçan fırsatın ye- rine bir yenisini yakalamak istemek- tedir. Bu fırsat, Üçlü Koalisyonu yıkmaktır. Irkçı ekalliyet, bir defa parlemanter usullerle A. P. iktidara ladığı istikamete götürebileceğinden emindir. Hükümetin karşısında olanlar, bir noktadaki kehanetlerinin çıkma- dığını görmektedirler. İktisadi duru- mun, kendi anladıkları manada "si- yasi huzur" sağlanmadıkça (o düzel- meyeceği esası üzerine oyun oyna- muışlar ve kaybetmişlerdir. o Sanmış- lardır ki iktisadi durum düzelmeyin- ter istemez öteki yol denene- cektir. Halbuki, yaz ortasından bu yana memlekette ve bilhassa iş haya- tında yepyeni bir canlı hava esmek- tedir ve bunu herkes gibi kendileri de hissetmektedirlr, Bu yüzden, bir "taktim - tehir" lüzumunu A. P. ta k- tisyenleri hissetmişlerdir. Şimdi, si- huzursuzluk çıkararak iktisadi gelişmeyi baltalamak, bir güvensizlik havasını topluma vermek istemekte- dirler.