bakadır. Bu tabaka, 1923 senelerinin kriziyle karşılattı. lerdir. 1925 sayımına göre tarımla 10 milyona yakın kimse çalışmakta- dır ki a 7 m kütlelerin (yüzde 30'u Yapılacak ikinci bir tasnif, yas esasına göredir. Kriz, genç nesli es- ki nesille karşı karşıya getirdi. Genç- ler, kötüleşen şartlarla beraber iki a- şırı uçta yer aldılar. Bir yandan ko- münizm, diğer taraftan nasyonal sos- yalizm tesirini kuvvetlendirdi. Mese- lenin önemi, harpten sonra Almanya- da göze çarpan nüfus artışıdır. Bu, genç nesli kuvvetli bir unsur haline getirdi ve sosyal hayatta onun rolü- nü arttırdı. Böylece, iki kategori iti- bariyle iktisadi kriz, Almanyada top- lumun bir krizi haline geldi, Sefalet çok kimseyi aynı düşmanlıklar etra- fında birleştirdi: Zenginlere (o karşı düşmanlık, kapitalizme karşı düşman- lık, istismara karşı düşmanlık, para- nın kudretine karşı düşmanlık. Bu hisler, yahudi düşmanlığında sembo- lünü buldu. Komünistler ve nasyonal sosyalistler tam kendi zevklerine uy- gun bu ortam içinde alabildiğine fa- aliyete geçtiler. İşin garip görünen tarafı şudur ki, o yıllarda nazilere bolşeviklerin alman toplumunun her tabakasına karsı söyledikleri şarkı- lar aynıdır. Daha da tuhafı, şarkıla- rın hem işçiye hem köylüye aynı za- manda söylenmesidir. Arada bir fark vardır: Naziler bütün söylediklerini büyük sosyal karışıklığa meydan ver- meden o gerçekleştireceklerini | ileri sürmektedirler, ötekiler varlıksızların varlıklılara karşı ayaklanması günü- nü müjdelemektedirler. Bu yüzdendir ki iki aynı tutum, birbirinin tezi ve antitezi haline geldi. Hitlerin etrafın- da bir takım kimselerin komünizm a- fetinden e işin birleşmiş ol- malarının sebebi b Brüning'i in yala derpiş et- tiği yeni seçime Almanya işte bu hava içerisinde girdi. Sürprizli netice itler, hapisten çıktığı günden iti- aren böyle bir an için hazırladığı partisiyle seçime su sloganlarla ka- tıldı: Her almana iş ve ekmek, bir Heybetli Almanya, Versay Andlaşma- sının yırtılması, harp tazminatının ödenmesinin reddi, suiistimallerin ön- lenmesi ve para babalarının, hele ya- hudi iseler dize getirilmesi! Dört milyon alman gencinin bu seçimlerde a Hitler aklından çıkarmadı. Seçimlerin neticesi, beklenilmeyen bir zafer ol- du AKİS, 24 EYLÜL 1962 Çelik kralı Thyssen Sonradan gelen akıl 1928 seçiminde Hitler 810 hin oy almış, Parlamentoya 12 temsilci sokmuştu. Ümidi, yeni seçimlerde o- yunu dört misli çoğaltmak ve 50 ka- dar temsilcilik almaktı. Halbuki oy- ların tasnifi bittiğinde Nasyonal Sos- yu Partinin 6 milyon 409 bin 600 y aldığı görüldü. 107 nazi millet- vekili olarak Reichstag'a girdi. Böy- lece Parlamentodaki partilerin en küçüğü ve dokuzuncusu olan Nasyo- nal Sosyalist Parti, ikinci büyük par- ti haline geldi. Şarlo bıyıklı avustur- yalının -Hitler hala alman değil", a- vusturya tebasıydı!- zaferi sadece Al- manyada değil, bütün dünyada çok geniş akisler yarattı. eçimlerden sadece aşırı sağ uç değil, aşırı sol uç ta kazançlı çıktı. Komünistler 3 milyon 265 bin olan oylarını 4 milyon 592 bine, 54 tem- silciliklerini de 77'e çıkardılar. Kay- bedenler, orta yolun yolcuları oldu. Seçmen kütlesine dört milyon kişi eklenmiş bulunduğu halde (oMerkez Katolik Partisinin haricindeki orta sınıf partileri ve Sosyal oDemokrat Parti birer milyon oy kaybettiler. Ba- ki milliyetçilerin oyu dört milyondan ikiye indi. Anlaşılmaktadır ki naziler, Ha- genberg'in eski tarz milliyetçilerinin oylarının tamamıyla orta sınıf parti- lerinin ve yeni seçmen kütlesinin oy- larının bir kısmını almışlardır. Orta sınıf partileriyle yeni seçmen kütle- sinin oylarından bir başka kısım ise komünistlere gitmiştir. Her halde seçimlerden sonra ortaya öyle bir Parlamento çıktı ki, bununla demok- ratik bir Almanyanın idaresi eskiye nazaran çok daha güç hale geldi. TARİH Ama daha önemlisi, memlekette beliren yeni cereyanlar ve umumi ef- kârın almış bulunduğu istikamet Al- manyanın perde arkasındaki asıl iki kuvvetinin gözünden kaçmadı ve bun- lar kendileri için gerekli gördükleri tavrı takınmak lüzumunu duydular. Bu iki kuvvetin biri Ordu, diğeri ise büyük sanayi ve maliye çevreleridir. Bunlar, orta yolun imkansız hale gel- den hangisinin daha as zararlı oldu- ğu hususunda fazlaca bir tereddüt göstermediler. Zaten bu sırada Hitler de Viya- nadaki serserilik , yıllarında Belediye Başkanı r taktiklerini incelerken (Bk. AKİS - Sayı: 425) tesbit ettiği bir hususun peşindeydi: Memleketin sağlam (kuvvetlerinin desteğini temin etmek! Arananlar, buluştular. Hitler ve Ordu itler Ordunun ve alman milletinin üyük derdini daha baştan anla- dı. Ordu, Dünya Harbinde yenilmiş olduğunu kabul etmiyor, o arkadan hançerlenmiş bulunduğuna inanmayı daha çok seviyordu. Ordusuna hayran milletin bir büyük kısmı da aynı se- klide kendini avutmaktan hoşlanıyor- du. Nazilerin lideri, bu görüşün şam- piyonu oldu. Ordu ve Almanya satıl- mıştı. Satanlar, memleketi harbe so- kanlar değildi. Harbe girildikten son- ra mağlubiyeti kabul edenler ve Ver- say andlaşmalarını imza eden politi- kacılar günahların en şenlini işle- mişlerdi. Hitlerin bu tezi, Ordunun ister istemez sempatisini çekti. Hit- ler Orduya, yıkılması gerekeni gös- terdi: Cumhuriyet! Cumhuriyet, he- zimetten sonca kurulmamış mıydı? Demek ki Cumhuriyet hezimete sebep olanların eseriydi! Bu inanılmaz ma- sala, almanlar inandılar. ersay andlaşmasıyla Almanya, sadece 100 bin kişilik bir ordu bulun- durmaya mecbur kılınmıştı. Almanya, General von Seeckt'in idaresinde bu- na boyun eğdi. Memleketin Silahlı Kuvvetleri, kağıt üzerinde 100 bin ki- şiyi hiç bir zaman geçmedi, Ama as- lında bu bir minyatür orduydu. Al- manlar, 100 bin kişilik kadroyu ye- tiştirdiler. Nitekim, rahat ve kolay günler geldiğinde General von Seeckt- in marifetinin kıymeti daha iyi an- laşıldı. O muazzam Reichswer, bu 100 bin kişinin etrafında vücut bul- d itler daha baştan, aflarını Or- dunun üzerine attı. Orduyu bir kere ele geçirirse, hiç olmazsa onu kendi tarafına çekerse işlerinin inanılmaz derecede o"kaymaklaşacağı"nı omü- 23