YURTTA OLUP BİTENLER âa ortaya çıkmıştı. Meselâ Onar, si- yasi partilerin mali bakımdan, sâde- se Üyelerinden sağladığı miçatlarla yaşamasına rdı ve “teberru nun ket'i olarak aleyhindeydi. Ho- caların Hocası, kargımında yine Tuna- ya ile Giritliyi buldu. Genç üyeler, siyaşt partilerin bir teşkilât ve Kad- ro partileri olarak ikiye ayrıldığını, dünyada bütün teşkilât partilerinin sırf aldata m ve daya- namıyacağını, e böyle bir yola gidildiği takdirde yeni parti ku- ses çıkarmadı. Ama kızdığı iyice belli oluyordu. Siyasi partiler meselesin- de çıkan anlaşmazlıklardan biri de, Bakanların yapacakları siyasi ko- nuşmalar meselesi idi. Anayasa Ko- misyonu Başkanı, Bakanların, ancak mensup oldukları partilerin Büyük Kongrelerinde konusabileceklerini, İl- <e ve İl kademesindeki kongrelerde konuşmalarınm yasak edilmesi tezini savunuyordu. Bu mesele de büyük gürültülere sebep olmuştu. Gerçek- ten, Onarın dünyanın hiçbir demok- rasisinde mevcut olmayan böyle bir sınırlamayı nasıl olup da düşündüğü- nü anlamak kaabil değildi. Anayasa Komisyonunda asıl ka- “ sırgayı, basında Anayasa Komisyo- nunun çalışmaları ile ilgili olarak çı- kan haberler kopardı. Sıddık Sami O- nar, bu mevzuda, muhafazakârlığa varacak derecede ketum davranıl- ması fikrindeydi. Nitekim, AKİS'te çıkan bir yazı üzerine Onar, bu ha- berleri AKİS'e kimin verdiği konu- sa Komisyonuna getirdi. AKİS'e kimin tarafından verildiğini bilmediklerini söylemekle beraber, her oturumdan sonra varılan karar- ların açıklanmasını faydalı buldukla- rını ifade ettiler. Onar. wi sözlerini keserek, “Böyle olmaz” dedi. Bu işe bir nihayet ii | Onara göre, basınla en çok teması olan Prof. Tunaya ile Doç. ya “ Sözü Giritli aldı. “Hocam, çalışmalarının millete arzediimesinde büyük faydalar mülâhaza ediyorum.” dedi ve gerekçelerini anlattı. Giritli, syon vranduma arzedilecekti. Bu yüzden, millet “kendisi için hazırlanan" Ana- yasayı hazmeder ve bu, referanduma bir nevi hazırlık olurdu. Onar ise, ak- si fikirde ısrar ediyordu. Gnun için geçen hafta cuma günü Onarın aramızda “fikir ayrılığı ol- mamıştır” demesi garip karşılandı. Halbuki fikir ayrılığından daha tabil bir şey olamazdı. Nitekim, geçen haftanın sonunda İstanbulda konu- san MBK ü Kur. Yzb. Numan E- sin İkinci Meclisin korporatif olup olmaması konusunda Anayasa Ko- misyonuyla fikir ayrılığı olduğunu a- çıkça söyledi. Onar, kahverengi kra- vatını düzelterek, “Anayasa Komis- yonu protokolleri neşredilihce, ara- mızda fikir ayrılığı olmadığını göre- ceksiniz” diyordu. Onarın protokol- ler dediği, her oturumdan sonra VA- vılan kararın vazılmış metni idi ve bunlar bir “zabıt ceridesi” hüviyet. de olmadığı için bittabti ko oi cereyan eden münakaşaları göster- miyordu. Üstelik, protokollerin çoğu heniz imzalanmamış ve bu sebeple muhalefet şerhleri ilâve edilmemişti. Tunaya ve Giritli. bu vzuu bilâ- hare yaptıkları basın toplantısında açıkladılar. Bu arada. bir nokta daha meçhül- dü. Rektör Onar, Ankaraya Üniver- sitenin iç işleri için gittiğini ve Mil- li Birlik Komitesi üyeleri ile iki ko- misyon Üyesinin Komisyundan affı hakkında bir şey görüşmediğini ifade ediyordu, Halbuki, Milli Birlik Ko- mitesinin, böyle bir a m bulun- madan önce, Komi Başkanının fikrini almaması sekizli tabiatına aykırı” idi. Bu yüzden Onarın bu mevzuda söyledikleri maalesef Inan- dırıcı olamadı. Halbuki Onarın Mill Birlik Komitesi üyeleri ile'bu mesele- yi konuştuğu bir vakıa idi. Nitekim, bir Komite üyesi İstanbuldaki AKİS muhabirinin bu mevzuda sorduğu bir suali gülerek, “Canım o tarafını ka- rışırmayın” diye cevaplandırdı. Fa- kat muhakkak olan bir şey vardı. “Hissi olaylar, Anayasa çalışmalarını aksatıyor ve uzatıyordu. Bunda her iki tarafın kusuru vardı. ——— 26 AKİS, 7 EYLÜL 19609 die psi r