YURTTA OLUP BİTENLER ve unutulanlar; hâtırlanmasıydı. Erkanlı sözün burasında şöyle dedi: “- Meselâ, Topkapı hâdiselerinin mi duruşması var, sanıkların hepsi- nin resimleri ve olayla ilgili fotoğraf- lar basın mensuplarına gösterilecek ve kısa izahat verilecektir. Hani, Top- kapı hâdiselerini unutmuş olanlar bu- lunabilir de...” Genç Yarbayın sözü hâdiseleri ya- kinen tâkip ettiği anlaşılan bir genç gazeteci tarafından kesildi: “ —Aman Orhan bey, nasıl unutu- lur o hâdise!..” Erkanlı kısa bir tebessümden son- ra devam etti: -— Şayet hava şartları müsait ol- maz ve Adadan şehre inmek imkân- sızlaşırsa, 200 gazeteci için Adada barınacak yer hazırlanmıştır. Ga- zetecileri Yassıadada misafir edece- iz.” Gene gençlerden biri dayanamadı ve: “— Yâni, sâdece misafir edecek- siniz değil mi?” diye sordu. Küçük kahkahalar Bir halvet ka- dar sıcak odanın havasında akisler yaptı. Erkanlı devam ediyordu: — Şayet hava muhalefeti duruş- mada muhakkak bulunması gereken bir tanığın Adaya botla gelmesine mâni olacak gibiyse muhakemelerin aksamaması için bu zatlar helikop- terle Adaya getirilecektir. Böyle bir hâl vukuunda gazeteciler şehirde iseler, kann tâkip edemiyecek- lerdir” Odada bulunan basın mensupları hu açıklamayı beğenmediler. Allah- tan, ikibuçuk aydır Yassıada sâkin- lerine gazeteler gönderilmiyordu. Ak- si taktirde bütün Ada sâkinleri yağ- mur duasına çıkar gibi hava muha- lefeti duasına çıkarlardı Basın toplantısı bittiğinde gazete- cilerin terden ıklam olmuş yüzle- rinde memnuniyet açıkça belli olu- yordu. Hele Anayasa komisyonundan affedilen iki Üye hakkında sorulan sualden ötürü açılan sohbet salonda bulunanların hemen hepsini memnun etmişti. Affedilme sebebini soran ga- zetecilere Erkanlı kesin bir şey söy- lemedi. Ancak bir ihtilâf olabileceği- ni, fikirlerde ayrılık bulunabileceğini belirtti, Bunun da gayri tabii bir du- yum olmadığını sözlerine ilâve etti. Sonra, gülerek cümlesini şöyle bağ- ladı: “.-— Bunlar geçici Vekakiz Ba- kanlarınki de öyley: Salonda bulunan Min Birlik Ko- mitesi üyelerinden Dündar Taşer 1â- fın burasında sohbete karıştı. O da aynı fikirdeydi. Bu vazifeler geçiciy- «elir değiştirilebilir veya nöbet bir JATANDAŞLAR TT Gi m) m Mala in emın İş : 1 lt SANIKLAR Yassıadada duruşma salonu Filmin dekoru başkasına devredilirdi. Binbaşı Taşer bir an duralamıştı. Bunu fırsat bilen genç bir gazeteci gülümsiyerek Ko- mite üyesine: “— Hakikaten öyle Binbaşım. Milli Birlik Komitesi bile geçiciliğini kabul ediyor, değil mi?” dedi. Binbaşı Taser evvelâ kaşlarını çattı sonra gülümsemeğe çalıştı ve sonra da gülümsedi. Şakacı bir edayla ba- sını salladı. Bir dost reti.. Böykentte. asigi bu açıklamadan aç gün evvel Ankaralıları zi- SEE alâkadar eden bir hâdise daha vukua geldi. çen anın başında birgün, saatlerin 181 gösterdiği sırada Dik- men Yapı K ratifi evlerinin bi- rinde olağanüstü bir faaliyet vardı. Mahallenin sâkinleri gerçi ço; man bu evde olağanüstü hâdiselere rastlamışlardı,, Ama üç ay var ki ev bir hayli sâkin günler geçiriyordu. O gün evin camları silindi, baştan aşağı bir kere daha temizlendi. Üs- telik, öğleden beri giren çıkanın had- di hesabı yoktu. İş bununla bitme- miş, akşama doğru ellerinde fotoğraf makineleri olan bir yığın gazeteci de evin merdivenlerinde nöbete geçmiş- erdi. Belli ki CKMP Genel Başkanı Os- man Bölükbasıyı biri ziyaret edecek- ti. Haber öğleye doğru duyulmuştu. Ama gazeteciler CKMP Genel Mer- pa kezine telefon edip meseleyi sorduk- larında aldıkları cevap “böyle bir şey bilmiyorus” oluyordu. Bizzat Bölük- başı da aynı cümleyi tekrarlamak- taydı. Ancak öğleye doğru İstanbul gazetelerinden birinin bürosuna tele- fon eden gene CKMP Genel Merke- ziydi ve haber bu merkezden uçurul- muştu. Devlet ve Hükümet Başkanının gelişini babasına haber verme işini Bölükbaşının oğlu Deniz üzerine al- mıştı. Lâcivert bir elbise giyen Deniz bir de şık papyon takmış ve gözet- leme vazifesine başlamıştı, Saat 17.34 de 8. Caddedeki evin kapısın- dan içeri CKMP Genel Sekreteri Ah- ziyarete gelecek biri mi vardı? Ba- sın mensupları bıyık altından güldü- ler. Ama bâzıları Bilginin birşeyden haberi olmayabileceğini de düşündü- ler. Bunlar Genel Sekreteri iyi tanı- yanlardı. Bu sırada Jâcivert elbisesine $i- yah - kırmızı karışık bir kravat tak- mış olan Bölükbaşı göründü. Omuz- ın üzerinde birkaç beyaz saç vardı ve lâcivert zeminde gümüş gi- bi parlıyordu. Gazetecilere merhaba dedikten sonra fazla merak ettikleri- ni, telâş etmemeleri lâzım geldiğini "AKİS. 7 EYLÜL 1960