L D ı) okuz sene o kadar uzun bir zaman ni bilinmez, ama P. nin muhalefet yıllarında da o saflarda çalış- selerden biridir. 1950 zaferi, aslında, ne Dört kurucu- nun, ne de bityük kütlelerin zaferidir. Nelicede Dört kurucunun ve büyük kütlelerin büyük bir pay sahibi Muhalefetin yüksek sevk ve idaresinde Dört hakikaten takdir edilecek bir başarı gusterııılşlerdir. Onların bale sanatkârlarını hatıra getiren ileri ve geri adımları, esen havayı almaktaki u—ııalıklnrı. ellerlnde- ki kozları kullanmaktaki meharetleri dat ran- hk!a yâdedileccektir. Sandık başına giden blnlık kut— lelerin ise sağduyusu herkesi şaşırtacak kadar ileri ol- büyük kütlelerin her partiden politikacı arafa da tatlı ümitler vermiş, hiç kimsenin zercri davranışını gerekli hale getirmemiştir. Ama, eğer 1950 zaferinin hakiki sahibi aranmak — İsteniyorsa yüzün mutlakua aydın sınıfa çevrilmesi gerekmektedir. Tarifte yanılmamak 1lâzınidı Aydın sınıf elinde gu derecedeki diploma hulunan smıf değildir. Aydın sınıfı teşkil edenlerin belirli bir vaşı da yoktur. Aydın sm dünya ve memleket meselelerl kurşı—ıındıı vazi- t alacak olyunluğa sahip insanların mey! getir- dlğl kütledir ve milletleri çercexeleşen iste o kütlcdlr. 1950 seçimine gidilirken aydın sınıf, hemen tam kad- rosuyla, hürriyet şarkıları söyleyen ve Türk milletine venl blı- hayat tarzı vaad eden D.P. liderlerinin safın- Şün tn zuzete('lllk yapan usta muhabirler devrin bakanları- nın en yakınları, ama en _vakın]arı arasında kalbi o hilr- riyet şarkılarının nağmelerine uyarak çarpanlara ras lamışlar, onlarla işbirliği yapmışlardır. Bukan evlerine kadar giren bu havayı kentinden köyüne bütün bir vatan sathında dalgalandıran aydın sınıf olmuştur. Bü- “yük kütleler o sınıfın açtığı bayrağın altındıaş o sını- fın tesiri altında kalarak. o sınıfın gösterdiği istlka- mette rey kullanmışlardır. Zaten sosyoloji ilnıtinden ve seçim coğrafyası mefhumundan hiraz nasibi olan- lar yirminci asrın ikinci yarısında bir milletin aydın sınıfı ile bütyük kütleleri arasındaki bu mundscbı.tln mevcudiyetini mükemmelen bilmektedirler. 1950 nin arifesinde Üniversite talebeleri arasında büyük ekse- riyet gönlünü D. P. ye vermieti. Tıpkı huglin &. H. P. ye verdiği gibi. 1950 nin arifesinde küçlik ıremur sını- fı, el altından, D. P. nin hizmetindeydi. Tıpkı bugün C. H. P. nin hizmetinde olduğu gibi. 1950 nin arifesindo doktoru, mühendisi, avukatı, öğrelmeni eğer C ü saflarında fiilen vazifeli değilse, D. P. nln kazanması için dua ediyordu. Daha eğlencelisi, bu P. pu yedikçe altıoku biraz daha f: nimsiyen genç ga- zete muhabirlerinin 1!).)0 nrlfe'sind(—kl ağabeyleri D. P. yl sempa göstermek için ellerinden geleni esirge- mezler ve istisnasız hc h’lllsml o gözlüklerle geyre- derlerdi. Gazete iIdarehanelerinde, eğer patron kendi- sini İktidarın ağlarına menfaat kurşunlariyle bırak- mamışsa öylesine az “ınuhalif olmayan” kalem bu'u- Elbette ki 1950 de büyük kütlelerin reyleri sandık- lardan D. P. işareti taşıyarak çıkmıştır. Elbette ki, kel- le hesabiylin, D. P. lehindeki o geniş ekseriyeti büyük küllelerin reyleri sağlamnıştır. ElbLette ki D. P. İktidarı- na büyük kütleler temel vazifesi görmiştür. Ama tam dört sene müddetle D. P. tdenllerine bağlı olarak gayret AKİS, 18 BRİM (19R9 t Nala... sarfeden aydın sınıf o büytik kütleleri vyoğurmuş, on- ları çerçevclemiş, Önların sivri taraflarını yok etmiş, Demokrasi hareketinin maâmasını mahiyetini anlat- mıştır. Büyük kütl&ler, kutup yıldızına bakar gibi, ih-e tiyarlarıyla veya İ th arı haricinde yollarını aydın sınıfa bakarak bulmuştur. Eğer aydın sınıf Dört kuru- cuyu ve büyük küüelerl çevirmeseydi 1950 asla tahak- kuk etmezdi. asit hakikat bu iken ve bunu görmek için aklı de- Şil, hafızayı bile çalıştırmak yeterken D. P. nin e aynı aydın sınıfı şimdi çılgma çevirme yolunda dört nala ilerlemesi sehebini anlamak Zzordur. N. P. büyüklerinde bir sakat inanç var. Zannediyorlar ki köylüler kendi saflarındadır!ar we bir köye çeşme ile camil yaptın m o köyün sandığından ancak D. P. markalı rey çıkar. Tabii bövle bir fikir 1957 seçimlerinde tekzibin en acı- sını yeniiştir ve en İyi niyet bile bunu İnkâr etmek İm- kânına sahip değildir. D. P. büyükleri içinde yaşadık- ları hayal alemimnde kendilerini o xundon de avutac: ilâcı bulmuşlardır. 1957 seciminde & en ekseriyeti D. P. hizip kavgalarına k'ı.pıldığ'ınd.ın dolayı D. P. aleyhinde rev kullanmıştır! Aydın sımıfa gelince, o sınıf “memloket realiteleri"ni anlam amn.ktadır. p. P. ye düşmanlığı ondan ilori pelmektedir. Bu, köyleri Türkiyede değil ayda yerleşmiş ve deniz ortasında bir ada- gibi her türlü münasebetten uzak müstakil topluluklar yerine koymaktır. Halbuki Türki- yede artık tek köy yoktur ki aydın sınıfın tesirinden masun bulunsun. O halde aydın sınıf ile D. P. arasın- daki uçurumu mütemuadiyen açmakta ve aydın sı- nıfa karşı tek silâh olarak “aydın Ihanetini teşvik” litikasına güvenmekte ne fayda görülmektedir? Zira, aslında, ihanet eden aydın yarın kuvvetin başka taraf- ta olduğunu görünce tekrar İlıanet edecektir. Buna mu- kabil siyasi teşekkülleri sağlamı k-ımkteru a—,dınlu—- dan mürekkep temeller kurtaracaktır. € Ka - D. P. milletvekili hanım çıkar, aydınlara veryansın eder. D. P. li bakan aydınları kötüler. D. P. li başyazar- lar mdınları kendilerine hedef sayarlar. Neden? Bir kompleksin tedavisi uğrunda memleketin en kudretli Zümresini illâ karşı safa itmek hangçi politikanın İca- Şu Radyo Gazetesini dinleyen en koyu D. P. n ay- dının kendi partisine sempatisinden eser kalır m “Ffendini, ben aydyı için konuşmuyorum. Bınük kittleler için konuşuyorunu. Kütlelere ne söylersen söy- le, ama tekrar tekrar söyle, ille iz bırakır” zinniyetiy- l klı, 1Z'am, mantığı rafa kaldıranlar asıl tutunula- bilecek dalı kesmiyorlar mı? Ne aklı, ne de hafızayı çalıştıran'ar “Radyoya kı- zılıyor, radyo tenkit ediliyor. Şu halde m—şrhn( tesir- Ndir” tarzında bir. devekuşu maatiği ile kendilerini avutmakladırlar. Elbette ki bu tarz bir Radya Gürzetisine kiıztlacak- tır, elbetieki bu tarz neşriyat tenkit edileceklir. Ziru milletin dertleriyle, alılıyla, IZ'an:yla alay eden bu 1tarz bir gazete aydınlar kadar bityük kütlenin de nefretini kazanmaktadır. Aydımnlar bu hisse terciman olmakta ve kütlenin duyduğfu az çok mllp.ıem nefret bissini ay- dınlığa çıkartmaktadırlar. Bu yüzdendir ki bir avuç avıdına karşı “kelle” po- ltikası 1957 de hüarana uğranuştır, bundan aaura da mutlaka hüsrana tuğrayacıktır. . | | | İ İ | | ; t | " AM j