zarı olan bir büronun. CHP Genel Merkezi binasına yerleşmiş vakıası da, halk efkârının değildir. Şu halde Mecligi ile ilgili olarak çıkacak tahrif bu özel durum, Akis De dar imtiyazlı bir mevki bahşediyorsa, onu şahsi emelleri için kullanmak da şüphesiz ki aynı derecede mes'uliyet- lidir. Gaye vasıtayı meşru kılamaz' Muaminer Aksoy çok geniş tecrübelere sahip olan C. H milletvekilleri geliyordu. Bu Rıza Urfanın edip milletvekili Esat Mah- mut Karakurt çarkçıbaşına başvur- dular. Çarkcıbaşı, hakikati anlamaxa calışan yüksek makine mühendisihe cevabı yapıştırdı: “Sen bu makinalar- dan anlamazsın!” C. H. P. nin Ka- radeniz ekipi meseleyi uzatmadı. Bir işe yarıyacağından çok, hâdiseyi tes- bit etmek düşüncesiyle, — Ulaştırma Bakanı Muzaffer Kurbanoğluna bir telgraf göndermekle vetındıler Tek- nik Arıza, D. P. nin ya vakit yoktu. Ama Cumartesi ak- şamı saat 2'de D. P. nin hassas ol- duğu secim 'bölgesi Sinoba gecenin 2'sinde ekipi., vakit müsait olduğundan bu sefer karaya cıktı. Parti merkezinde bir gece soh- beti tertiplendi. Karakurt “vücutla- rını hâlâ ağac yapraklarıyla örten Pasifik sakinlerinden” ve “Onaassis'- in yatından” bahseden saata Uuygum esprili bir konuşma yaptı. H. merkezinin Üst katında qohbeı devam ederken aşağıda mer- diven başında h atandas konuşmaları kaydedıyorlardı #Daha evvel İneboluda da D. nin idari başı Kastamonu mılletvekıli Basri Akta H. P. ektpiyle haddinden fazla ilgilenmişti. Domatesli basın toplantısı « Üçük hesap dehaları”nın. neye culuktan önce başladı. gilnü saat 10'da Ordu vapurunda bir basın toplantısı yapacağını ilân et- misti. O glin Tophane Rıhtımından kalkacak olan Ordu vapuruna, bütlin Karadeniz yolcuları gibi. gazeteciler, CH tvekilleri ve Gülek de erkenden gelmişti. Ama Tophane Rıhtımında Ordu vapurunu 'bulmak mümkün dexğildi. Vapur, Sirkeci rıh- tımına kıçtan bağlanmıştı, içine de yolcu kabul edilmiyordu! Pratik zekâlı Gülek, vapura gir- menin imkânsızlığını görünce, şat Ü- AKİS, 11 AĞUSTOS 1959 Mektubun Hikâyesi (' eçen haftanım sonuna doğru kendine has. faydalı gezilerden birine da- ikan C. H. P. Genel Sekteteri Kusim Gülek, meşhur mektup hâ- dl—ı—slnden hiç hahsetmemek imkânını bulmaydı, herhalde kendisi için çok daha iyi olacaktı. Zira bir hafta evvelki taarruzlardan sonra, rih- tımdaki müdafaa edalı konu-ım.ısı zihinlerdeki İstifhamları arttırmak- tan başka bir işe yaramaı Gülek, “Fens'in nıı-klulıu almadığını öğrenir öğrenmez niçin ko- nuş radığı, muhabere eniniyeti gibi son derece mühim bir meselede ne diye 20 gün susmayı tercih ettiği” suııllnı- hakikate uymayan bir cevap veriyordu. İddiasına göre, Fens'e yazdığı mektubun verine uluşmadığını öğrendiği anda “sadece muhatahına erişmemiş bir mektup” bahis mev- zuu idi. “Mektubun Başbakanda olduğu iİddiusı ve bir takını İsnadların ortaya utılması üzerine mesele değişmiş ve vesi ikayı neşretmiş” idi. Hal- buki mektubun Başbakanın elinde olduğu iddiası, Gülekiti Fens ile ko- nuşmasından çok daha evvel Akşam gazetesinde ortaya atılmıştı. Yani Gülek, Fens'in mektubu almadığını öğrendisi anda -dı-ım-k ki muha- bere emniyeti meselesini ortaya atınazdan tam 20 önce- mektu- bunun çalınmış olması thtimalini düşünebilirdi. Nitekim Gülek, 28 Tem- muz 1959 günü yaptığı basın toplantısında aynen “Haz .lran nrt'ılarmda tarafımdan yazılmış bir mektubu vesile ittihaz ederek yapıla - riyat üzerine Fens'e yeniden vazdım ve mahiyetl tahrif ı—dılmin Iılr mek- tubu gazetelerde rivuc-t edildiği gibi nesretmekle ne gaye güttüğünü sordunı” diyerek meselenin “muhatabına erismemiş bir mektup”lan iba- ret olmadığını bizzat itiraf etmintir. Gülek, Fens'in “bu mektubun postudan maksatlı olarak alınmasının nuhtemel hıılunduı_vıınu ve bunu gayri ohlâki sayarak tel'in ettiğini” söylemişti. 20 gün evvel “Atlantik Konseyi ve Parlâmen- tolaırara—ı NATO Konseyi Başkanına yazılan mektubun postadan alın- dığıııı. tahrif edildiğini” söyleyebilecek durumduydı. Fakat Gülek ?0 gün smuştur... Şimdi de susuş sebebini, hâdiseleri tahrif ederek ve ilk ko- ıııışm.ılarnlu tenakuza düşerek izaha çalışmaktadır. Böyle bir davranış, şüpheleri arltırmı-jlır undan başi Gülek, sonradan mektup vazdığını kabul ettiği hal- de, niçin & 'l'mmıunh ikşam muhabirine, “hiç bir mektup yazmadığını” soxlemlşllr“ Bu mese'e, cevapsız kalmaktadır. C. H. P. Genel Sekre- rinin, C. H. P. Meclis Grupu Başkan Vekili Nüvit Yetkinin Muhale- iı*ti temsil edecek çapta olup olmadığı hususunda tek lâf etmemesi de tuhaftır. Bütün bunlar, zihinlerdeki şiphelere kuvvet kazandıran hu- suslardır. Meselenin aslına gelince, Gülek, Fens'e yazdığı mekluhun Atlantik Kongresi Genel Sekreterliğine varmadığını iddia etmektedir. Ona göre, masrafları Kongreye ait olmak üzere üç kişinin duha çağırılmış olması, “döviz sıkıntısı dölüyisiyle Türkiyenin az sayıda del gondı-rme-—i üze- rine” Kongrenin kendiliğinden harekete gecmesinin netl(— Halbuki Londra Büytik Elçisi Muharrem Nuri Bir; l”nheniteden. iş hayatından vo varlâmenlodan gelön 15'e yakın insan öniindı-. Kongre- | nin masrafı kendine ait olarak yeniden üç kişiyi dâvet etmesi üzerine, H''kümetin buna neden lüzum görüldüğünü talıkik etmesini istediğini, bu suretle Gülekin mektubuna muttali olduğunu söylemiştir. Bu iddiaya göre, Gülekln mektuhu, Atlantik Kongresine vâsıl olmuş, muameleye keniruş ve Türkiyeden Kongreye üç kişi daha çağırılmıştır. Londra Büyük Elçisi, mektubu hâvi dosyayı Dişişleri Bakanlığına gönderdiğini teyid etmektedir. O halde anumf-lln elinde Güleke alt bir mektup vardır. İlk mesele, bu mektubun Hükiümetin eline nasıl geçtiğinin tâyinidir. İkinci mesele, bu mektubun mahiyetidir. Hükümet bu mevzuda konuşmamayı tercih etmektedir. Fakat it- ham altında bulunan Gülek, bir milletvekilidir. Bir milletvekili olarak Hükümeti kıınuşm.na zorlayabilir. Vereceği bir yazılı noru önergesl meselevi aydınlatabi Adana mllloh'oklllnln bir sürü basın topvlantısı yapacak ve beya verecek yerde, neden hâlâ B. M. M. Başkanlığına bir yazılı soru öner #i vermediğini anlamaya İmkân yoktur... Hiç değilse Güleki seven mi letvekilleri, ona bu hizmeti yapmulıdırlar. di. İskemle yerine domates sandıkla- vaffakiyeti, biraz da onların de rına bağlıydı Turizm Petroltcu aday merikadaki Demokrat Pa iki defa Başkan adaylığını y zerinde. bir basın toplantısı tertıple- rının kullanıldığı toplantı, tabıl ki normal bir basın toplantısından bin defa daha tesirli oldu. Gülek, şitphe- siz, içinden b gayretkeş kilçük he- sap dehalarına bol bol teşekkür etti... Esasen Karadeniz gezisinin mu-