“Bgül olan. si_va,sete DUNYADA OLUFP BİTENİ ER bir tazyik tcra etmeğ koyuldular. Sultan Muhammed V.'in. b.r otel kö- şesinde, Elysde sarayından beklediği dâvetiye bir türlü gelmez old Sultanın memleketine dönüşb dece Pariste fazla bekletilmiş olma- sından ileri gelmiyardu. Kendisi d&. başlangıcta büyük hexesle Biriştiği arabuluculuk durunwnu bm_cnmq ne- &e başlamıştı. Parise Memleketleri Diışişleri toplandıkları bir sıtaya rastlıyordu. Afrikalılar. başbaşa vetip (,e iri Fransızlardan kurtarmanın ve milli- yetcilvm yardım etmenin yunaı'mı &raştırırken, onun Pariste General de Gıulle'le kapah kapı ardında buluş- ması, gerek memleketteki, gerekse dışardaki durumunu dahş. da sarsa- bilirdi. Üstelik, Fasta, İstiklâl Parti- sinden doğma beş muhtelif teşekkül arasındaki s')a—ıl mücadele cok haşin ve kırıcı bir hâl almastı. Sultan memleketten uzaklaşır uzaklaşmaz, siyasi rakipler birbirine — girmekte, genc naibin otoritesi de aradaki ih- tilâfları çözmeğe kâfi gelmemektey- di. Bu şartlar altında, Pariste daha fazla durmanın kendisine ancak Zza- rar verebileceğini düşüren Sultan ba- meydanına gitmekten başka care bulamadı Ken- d sint Afrikaya bağlayan bağlar du- ha ağır basırıştı. Yü ha a Pakistan Genezralin dedikleri (' eçen hafta İran Sehinşahını ko- S nuşturan Eric Rouleau bu hafta da Pakistana gitti. Doğuda. Batı ta- raftarı memleketlerin başında bulu- settirmek Üzere c zetesi tarafından dünyanın bu köşe- &6ine yollanan muhabir. General Fiyüb Hanla Pakistuanın miülstakbel haşken- ti Nathiaxali şehrinde görüştü. Bu- rası. simdiki başşehir Karaşinin 1.500 kilometre kuzey batısında, Afganis- tan hududundan 200 kilometre me- rulmuşs bir sayfiye sehridir. şartlarının cok müsait oluşu, strate- #k mevkilinin önemi ve Keşinire ya- kınlığı sebebiyle müstakbel başkent olmağa lâyık görülen sehir muazzam hir tempovla gelişmekte. veni yeni binalar, caddeler kazanmaktadır. Fransız Mmuhabirin, eski Hindistan Ordusuna mensup bir İngiliz suba- yını andıran Generale sorduğu ilk su- al, gecen yılki hükümet darbesine ne- den lüzum görmüş olduğunu öğren- mek maksadını güdüyordu. General Cumhurbaşkanı İskender 'mr/adan idq yi aldığı güne kadar, sadece mesleki faaliyetleriyle — meş- karışmayan tam bir askerdi. Nasıl olmuştu da, kabu- ğımdan çıkmış, memleketin — siyasi aderinde .söz sahibi olmak istemi t bakışlı ş- General, verdiği ce- t ee ö Muhammed V Ümitleri kırdı... vapta, girişilen hükümet darbesi te- şebbüsünün öyle birdenbire doğan bir fikir olmadığını, hayli uzun süren dbir düşünme ve hazırlanma devresinden geçtiğini belirtmişti. Bu fikir, Gene- ralin kafasında eski Baş ya- kat Ali Han'ın katledildiği günden itibaren ver etmeğe başlamıştı. O zu- mandan beri de, memleketin durumu düzelecek yerde, büsbütün bozulmuş- tu. Suiistimaller almıs yürümüş, ida- Te makanları ve nüfuz mevkilerini ellerine geçiren siyast ahlâk yoksun- ları fakir halkın sırtından geçinmeyi, fırsat buldukca devlet parasını çal- mayı ve rlüşvet almayı marifet say- maktaydılar. Eyüb Han. bir müddet, işlerin kendiliğinden — düzeleceğini, memleketin basında hulunanların e- ninde sonunda dürüştere ve milli his- lerine uygun bir şekilde hareket ede- ceklerini ummusştu. Hattâ. bu iyim- serliği yüzünden. 1954 yırlında, o za- manki devlet başkanı Gula Muham- med tarafından yapılan dâveti red- detmiş. iktidarı ele almak isteme- mişti. Fakat, sonunda hayal kırıklık- ları birhirini takip etmiş. nihayet ge- cen Ekim ayında. Pakistan ordusunu elinde bulunduran adam, siyasi ikti- darı da doğrudan doğruya kullanma- nın Zarur! olduğuna kanaat getirmiş- ti. Bu defa, Başkafi İskender Mirza- dan gelen iktidar teklifi reddolunma- mış, bilâkis böyle b!r teklmn yapıl- ması âdeta zorlanm General. iktidarı devralırken. h- tilâlci subaylardan rekkep gi?lı bir teşkilâtın yaı—dımından faydalanıp faydalanmadığı hakkındaki — tered- dütleri de gidermiştir. Eyüh Hana göre, Pakistanda — girişilen iş, tam bir asker intizamı icinde ve- hiyerar- şik yollardan geçerek şarılmıştı. Başkumandanın niyetlerinden, son ana kadar, ancak yüksek rütbeli Üç subay haberdar edilmiş, hükümet darbesi günü geldiği zaman. yukarı- dan bir tek emir vermek kâfi gelmiş- ti. Bu noktada. Eric Rouleau'nun sorduğu sual hayli enteresandır. Acg- ba böyle bir htikilmet daârbesine giriş- mekle. General Eyilb Han. istikhal- deki hükümet darbelerinin de tohu- munu atmamış mıdir? Böyle bir şe- yin mihnkün olduğunu gören başka sıubaylar, bizzat yeni rejimin başın- dekilere karşı geçmiştekine — benzer bir harekete gecemezler mi? Pakig- tandaki “kuvvetli adam” böyle bir ihtimalin her zaman icçin mevcut ol- duğunu söylemekten çekinmemiştir. Fakat. kendisine göre, ihtimal git- tikçe azalmaktadır: çünkü yeni oto- rite, rejimin başardığı isler ve bilhas- sa eski tefessüh etmiş rejim zanzanın- dan kalma sulistimalleri tem:zlemekte gösterdiği sürat, halkın hükümete O- lan sevgisini gittikçe kuvvetlendir- mektedir. Bundan sonraki maceralar. bir Eyüb Han macerası kadar iyi karşılanmıyvacaktır. Ayvrıca, memle- keti aynı sekilde costurup peşinden sürüklevebi lecek kudrette bır askeri general hentiz aortalıkta vokttır. Or- du safları arasında herhangi bir kim- senin bu derece nüfuz ve itibar sahi- bi olabilmesi için uzun yıllar bekle- mek lâzım gelecekti Temel demokrasi ülâkat sırazında, söz dönüp do- g lası nera!) Evüb Hanın “te- nıel demokra—n mefhumuna gelip da- yanmıştır. Pakistanın yeni Hderi, Westminster usülü bir demokrasin'n geri kalmış biİr memlekette işleyemi- yeceğine. asgari şartlar temin edi!- medikce cahil halk ve mnık iktisadi vaziyet ortasında demnkrasi oyunu- na girişmenin tehn'kelî bir macera olacağına inanmaktad r. Ancak Eytlib Han. volun öbür ucundaki ylizde yüz totaliter usülleri de reddetnıektedlr Halka vaadettiği demokrasi. Nâsır'ın simdi Mısırda tatbik elt ı'd cinsten, kademeli piramit — şeklinde olacak, ikinci hattâ Ücüncü secmen- ler voluyla cok dereceli seçimlere gi- dilecektir. Fakat, Generalin bir dere- ceye kadar mâkul görülebilecek olan fikirleri. bu noktadan itibaren ber- dönüp lana göre, Pa- kistana verilecek olan anayasa, İs- lâm ideolojisine dayanan bir anaya- çünkü komünizme karşı tek savunma gilâhı olarak elde İslâm dini kalmış- e. Müstakbel anayasanın îdeolojik karakteri hakkında bu pek ivi an' a.- sılamavan şsözlerden sonra, Ge ner Am k dikleri çok daha BÖ- zükmektedır Fyüb Han da, birçok meşgl devlet aıdam-