YURTTA OLUP BİTENLER Adalet Bir beyaz gece Bıı haftanın başında Salı akşamı, n kararmış olduğu havanın çokt: ne gÜürültüyle açıldığını Mahkümlar yemeklerini çoktan ye- i. 10 uncu koğuş ıkı kilçük a- tak vard lar hemen yataklarına çekilmişlerdi. Küçük odanın Üst ranzalarında ise 1.»Büyük odadaki mahküm- hararetli bir satranç başlamıştı. ranç masasının Ardıcoğlu yazılıydı. koğuşa bundan kısa bir müddet ön- ce orada yatmış olan C.MEP. li poli- tikacının hediyesiydi. S Demir kapı açılınca mahkümlar yerlerinden doğruldular. Bu saatte kapının açılması itibarlı bir misafi- rin geldiğine delâlet ederdi. Böyle müşteriler tecrit zahmetinden geçi- rılmekqmn doğrudan doğruya 10 un- :ıhmyorlanh. Bundan 5 yle bır hafta başı akşamı kapılar acılmıq mal kümlar aralarımla Metin Tokerı bul- muklardı. Herkesin Sat- gözü kapıya dikildi. Mahkümlardan biri “Galiba Bölük- baxm geldi” dedi. 10 uncu koğuşun mahkümları kendilerini hususi su- rette de alâkadar ettifinden siyasi tevkiflerle yakından alâkalıydılar ve böyle hadiseler mevzuunda hakiki bir koku alma hassasına s“ahiptiler. Kabı açıldı ve hakikaten upuzun boyuyla Osman Bölükbaşı, başını ka- pımn na vurmamak için hav- li eğilmiş, içeri girdi. Yanında gardi- . C.M.P. Genel Başkanı- yer gösterildi ve henüz bılmmıven bir müddet icin arkadaş- lık edeceği kımseler tamstırı)dı tin Toker yeni misafi aalesef kar- şılıyamadı. Zira bu sırada geçirdiği ağır bir amelivattan sonra bir has- a rdiyan ve jJandar- ma nemretınde süratle iyileşmeye ça- hşıyo BütUn mahkümlar Osman Bbluk- bamıva karşı son derece müşfik dav- randılar, onun rahat etmesi için el- lerinden gelenı yaptılar Kimi yemek du. Mahkümlardan birji kendi kendi- ne sıranın bozüldüğünü düşündü. Zi- ra, adına hapishanede Hilton denilen pavyon hususi bir koğuş haline geti- Çarmıhtaki İsa... kendisini “20 aydan beri ben sizi bekliyordum" diye karşılam Bö- Jükbaşıyı ise “çabuk geldmız" diye ağırlad Osman Bölükbaşı 10 uncu koğuş sakinleriyle gece geç vakte kadar onuştu, dertleşti. Arkadaşlarının i- yi arkadaşlar olmasından memnun ghrnnüyordu Hapishaneye her yeni düşen gibi o da “kendine hâkim ol- maya çalışan bır şaşkınlık” içindey- di. Hâlâ günün heyecanı altında oldu- gu anlaşılıyordu. Vaktin ilerlediği bir sırada mahküm arkadaşlarının dü- zenledikleri vaugına giren C.M.P, Genel Başkanı koğuşun yemi badana- lanmış duvarlarını, kavunici dolap- larını ve tavanda yanaân ampulü sey- retmeye uyumaktan çok daha fazla vaktt ayırdı. Uyumak, hapise ilk dü- şüldüğü gece, hiç kolay değildir. C. .P. Genel Başkanı dışardan gelen seslere kulak vererek sabahı buldu. Beyaz saçları henüz kesilmemişti. A- ma mahkümlar bu işin ertesi sa erkenden, bütün dünyanın en mühim işiymiş gibi apılacağını temin et- mişler, eğlenceli misaller anlatmış- lardı. Gariptir, üm muş ga- zetecilere bir tek geçmiş olsun telg- rafı çekmeyi fuzuli addetmiş olan Osman Bölükbaşıyı kader, Ankara Cezaevinin gazetecilere ayrılan ko- ğuşuna getirip bırakıvermişti. Kapılar kapanınca ölükbaşımn uykusuz geçirdiği ge- cenin sabahında btitiin gazetele- rin birinci sayfalarını Osman Bölük- başının tevkifi hadisesiyle alâkalı ha- berler dolduruyordu. Bölükbaşı ken- disi hakkında gazetelerde yazılanla- rı büyük bir dikkatle okudu. Bu ha- berlerin hepsi şöyle bir cümleyle soa- na eriyordu: “Ankara Merkez Ceza- evinin demir kapısı Osman Bölükba- şının Üzerine kapandı ve bu andan itibaren C.M.P. Genel Başkanının dış âlemle rabıtası kesildi”. Gazetelerde kapılar kapandıktan sonra olup bi- tenler hakkında tek satır yoktu. Ankara Cezaevinin kırmızı boya- l1 otomohili demir kapıdan içeri gi- rince durmuş, şoför mahallinde otu- ran Jandarma bascavuşu aşağı a'la- mıştı. Başcavuş cebinden çıkardığı a- nahtarla kırmızı boyalı şotomobilin arkasına gitmiş ve kilitli kapıyı aç- mıştı. İçerde karşılıklı iki tahta sı- ranın solundakinde Bölükbaşı, jan- darmalar arasında oturuyordu. Sıra- ların hemen arkasında tel kafesli iki küçük pencere vardı. Bölükbaşı Ad- liyeden Cezaevine gelene kadar dışa- Ttısını bu pencerelerden, tel kafesin Otomobilin m orada, soldaki küçük bir odaya alın- dı. Odada vazifeli gardiyanın yat- masına mahsus bir ranza ile Üstü mermer bir masa vardı. Odada ha- m yapılac Osman Bölükbaşı bütün üstündekile- ri taş masanın Üüstüne boşalttı. Kesi- ct bir alet veya bu maksatla kullanı- Jabilecek her nevi eşyanın Cezaevin- den içeri girmiesi yâsaktı. Müayyen bir miktardan fazla paranın da me' kuf veya mahkümların yanında kal- masına müsaade edilmiiyordu başının fazla parasını aldılur. lîz'ı- rinde kesici bir alet yoktu. Bölükbae: şının bir tek keskin aleu vaı'dı. onu da almaya imkân yoktu: Dili., Es€- sen Bölükbaşının Ceznevıne ılmmı- AKİS,6 TEMMUZ 1857 h