ci ziyaretti ama bir muayyen meseleyi görüşmekten ziyade <«müdavelei efkâr» da bulunmak ve Türkiyenin iyi niyetini göstermi k için — yapılıyordu. İşte, ayın 6 ncı günü İstanbuldan Bağdata hareket eden ve Başvekil Menderesin riyasetin- de bulunan heyette Hariciye Umumi Kâtibi Muharrem Nuri Birgiden başka hariciyecinin bulunmamasındaki sebep buydu. Adnan Menderes bö ylece Irak ıle bır andlaşmanın imzalanacağı husu- ortaya bazı dedikodu veya tefsir- lerın çıkmasını önlemiş, oluyordu. Buna mukabil heyetin, dönüşte, Lübnanı da ziyaret etmesi ihtimalinin mevcut bu- lunduğu son dakikaya kadar açıklanma- mıştı. Seyahat büyük bir lâf kalabalığı ıçınde hazırlanmıştı Doğrusu istenilir- Arap m mleketlerıne yapılacak bır zıyaretın de başka türlü pek imkân mevcut degıldı ğine dahil memleketlerin hemen her bi- rinin Ankaradaki temsilcisi bu vesileyle beyanat vermiş i bazd 1 Adnan — Menderesi <<vezuulazam» diye hitap edecek kadar benımsemışlerdı Bu parlak beyanat ağmuru ile Türk ve Arap milletleri arasında hakiki bir yakınlık ümidi izhar olunuyordu. Hakikaten politika o cihete yönelmişti. t ortada, katedilmesi gereken pek uzun bir mesafenin bulunduğunu saklamak da kabil değildi. Evvelâ mü- him bir görüş ayrılıgı Vardı Meselâ Irak ve onunla bera r çok arap memleketi Orta Doğu da kurulacak bir savunma sisteminin temelini Arap Birli- ğinin ve Arap Güvenlik Paktının teşkil etmesini istiyordu. Bu ne demekti? Ya- ni Türkiye Arap Birliğine mi girecekti? O takdirde Arap Birliği, asıl sıfatım kaybederdi.. Doğrusu istenilirse fikir henüz zihinlerde teferruatına varıncaya kadar tebellür etmemişti ve Adnan Menderes pakt imzalamak için gidiyor hissini vermemeye bunun için itina gös- teriyordu u. Ortada, masa başına oturma- yı mk kılacak bir vaziyet yoktu. Arap (Birliğinin azalan tuhaf bir ruh ha- leti içindeydiler. Ortaklarının kendile- rini Arap Birliğine ihanet edip; batılı- lara teslim olmuş bulunmakla itham et- melerinden endışe duyuyorlardı Istıyor— ardı ki ya bir ül a ünasip form nsın, a da butun arap devletleri hep bera— ber yeni sisteme girsinler.. Bunun zama- nı ise şimdilik gelmemişti. Mı: ki arap devlet adamlarının Zü oraya çevrilmişti- henüz müstakar bır memleket olmaktan uzaktı. Bizim gazetecılerımızın yazdıklarının hılafına henüz relim durmuş, oturmuş b lim sayılamazdı ve İhtilâl hukumetının ıçer— de yapacak pek çok şevi vardı. Bu ba- kımdan başta Cemal Abdülnasır, diğer idarecilerin bütün heyecanlı nutuklarını pek ciddiye almamak lâzım gelirdi. liderlerin kafasında, batıyla 1şb1rhgı lu— i Fakat bun açıkça 1fade edememektedirler, zira henüz pek çok AKİS, 8 OCAK 1955 Adnan Menderes Sabırlı olmalı şey kendilerini baglamaktadır Batıyla yakınlaşmanın ilk adımını Türkiye ile dostluk kurmakta gormekted rler. An- cak, aleyhlerinde yeni bir cereyana da fırsat vermemeğe itina etmektedirler ve b a tamamile haklıdırlar. Müstakar ve kuvvetli dış politika, müstakar ve kuvvetli hükümetlerin kârıdır. Kahirede henuz, böyle bir hükümet mevcut de- Sildi Iraka gelince, başta Nuri Said pa- şa, hemem bütün liderler Türkiye, İran ve İrak arasında bir işbirliğinin lüzu- muna kani olmuşlardır. — Zira b memleket, bir bakıma topun ağzında- dır ve her hangi bir tehlike vukuunda en güç durumda kalacaklardır. Fakat şekil hakkmda henüz ortada hiç bir şey yoktur. Nitekim bir yandan Nuri Sait paşa «Arap Bırhgı sistemin nüvesi ; dıger yandan Pakistanın Ankarad el- çisi Türk - Pakistan paktının diğer dev letlere de açık olduğunu hatırlatmakta— dır. Bılınen bu bölgede henüz bir fi- kir keşmekeşinin bulunduğudur. Menderes neyi anlatmak isteyecek. gösterdiği sabırla arap — liderlerine bir yandan Arap Birliğini muhafaza eder- ken diğer taraftan başka sistemlere ka tılmama kabil olduğunu izaha çalışmak- tadır. Misal olarak ortada bizzat Tür- kiye ve Yunanistan vardır. Bu iki dev- let Atlantik Paktına dahil olmakla be- raber Yugoslavyayla birlikte Uçlu Bal- paktını da imzalamışlar ve bunlar bırbırlerıne zarar vermemiştir. Her iki YURTTA OLUP BİTENLER komşu da Yugoslavyayla 1mzalad1kları anlaşmaya bir madde ederek At- lantik Paktı içindeki Vecıbelerını mah- fuz tutmuşlardır. Iralan da aynı şekilde hareket etmemesi için hiç bir mantıki sebep mevcut değildir. Arap Birliğine ve Arap Güvenlik paktına ıtıraz etmek kimsenin — hatırından — geçmemektedir, ancak onun yanında başka sıstemlere niçin katılmamalı? Meselâ — Türkiye - Pakistan paktına dahil olmak Irakı ö- teki vecibelerinden alakoyar mı? Ala- koymaması lâzımdır. Bundan başka Arap Birliği — veya ona mümasil birlikler batılıların desteği olmaksızın bir bölgenin emniyetini temin edecek sistemler değildir. Nitekim Is kandinav bırlıgı mevcut olmakla ber; ber Norveç ve Danimarka Atlantık Pak— tına k tılmak mecburiyetini — hissetmiş- lerdir. Şimdi Iraldıların da bunu anla- maları ve kendilerine ona göre bir ha- reket hattı çizmeleri gerekmektedir. Mamafih, Amerika ve İngilterenin boyle bir sistemi nasıl destekleyeceklen hus da henüz bir karar bağlan degıldır. Meselâ Amerika buna ful en 1ş— tirak mi edecektir, yoksa yavaş yavaş mı sokulacaktır? Yani doğrudan doğru- ya aza mı olacaktır, yoksa evvelâ des- tek ve müzaheret temin edecek, ondan sonra mı bir bag kuracaktır? Amerika- dan hemen aza olmasını istemek güç- tür. O da bir <<fazla gayret» olacaktır. Zira — realist bir gözle bunun henüz Basından hatıralar Minnettarlık uçuşu Şinasi N. BERKER G eringin — tayyareleri şehirlerini kasıp kavurdu, ler Messerchmidt'ler, Coventry'yi erle bir etmi; işler. Askeri Lügat- ler <<Coventrysatıon» diye yeni bir tâbir kazanmış: hâk ile yeksan eyle- mek, yerle bir etmek, taş taş üstün- de bırak amak dem İngiltere uğu gün- İşte o günlerde Anadolu Ajansı bülteninde şoyl bir haber «Coventry faciasından sonra İn- gıhz uça kl dun akşam Berlin üze- inde bir minnettarlık uçuşu yap- mışlardır » Bu, radyolarda da boyle okun- du, gazetelerde de böyle Ertesi gun a üvleri Haberin fran- Onda şöyle deni- dıken dıken oldu sızcasını getirtti... ordu <<Apres la tragedie de Coventry,, les avions anglais on fait hier soir un vol de reconnaissance sur Ber- lin.» zaman iş anlaşıldı: mütercim hanım «reconnaissance» kelimesinin ancak minnettarlık manâsına geldi- ğini bilirmiş... Keşif mânasına da geldiğini bilmezmiş!..