KADIN Fakat daha kalın dokunmuş bol manto- ların altına giyiliyor. eniş etekli yaz elbiselerinde en çok rastlanan dese ma çoklarınında yıkandıktan sonr da bozulmadığı söylenen pilileri Var. İpek kumaşları tercıh edenler için de yenilik düşünülm Çin tezgâhla- rında ilk undugu şekılde gri bir £ rilmektedi kilde elde edilen ku- meğe alışmış İngilizler yet ağır kokteyl el- biseleri temin edilmiş olmaktadır. Çarşı-Pazar Türk fuarları ve yılbaşı kartları Ankara'da, <«kullanılmış ecnebi malı» satan mağazalar çoğaldıkça, insan gayriihti: Muammer Karacanın, Ci- balı karakolunu (hatır yor Piyes bi getırı r Bu nedir bilıyor Ecnebi bir albayın karısına ait kulla- nılmış kadın çamaşırı! Bu sözler herkesı guldurmuş, bıraz birkaç misline aldıracak kadar ço- ğalmıştır?. Ve tabii derhal kadınlarımız hücuma uğradı.. Hakikaten bazen, piya- sada altı liraya satılan bir dudak bo- yasının, bu dül kkanlarda on İiraya sa- tıldığı vâkidir. Zatı bu dükkânlarda ne para etmez ki?. B almış viski şişe- lerinden, sigara kutularından tutun da örülmüş erkek — çorabına, örülm vatlara çöp tenekelerıne kat dar zaman, cidden pahalı sayılmazlar Amerikan eşyalarını yüksek fiyatlar- la Türklere satmak istiyen bu müesse- selerın yanıbaşlarında yavaş yavaş baş- anlar türemiştir ki bunları tet- kik etmek insana cidden zevk veriyor. Bunlar, fuarların aksine — olarak, Türk malını ecnebilere satmak üzere açılmış- tır. Demek ki kadınların, hangi millet- ten olurlarsa olsunlar, yeni ve kendile- rinde bulunmıyan şeylere karşı zaafı oluyor. cnebi kadınlar nelerimize hayran değiller ki: Çocuklarımıza nazar- Çarşıda muşterı bulamıyan Fırsatı kaçıranlar... Jale CANDAN ânlar, hele yalancı ziynet eşyaları satan dukkanl pıril, pırıl yanıyor, dolup dolup boşalıyor. Oyuncakçılar da öyle. Köşe basları- nı tutan işportacıların önüne soku- lamıyor insan; Düdükler, maskeler, kotiyonlar, kâğıt şemsiyeler, dönen bebekler, neler yok, neler! Aylardan beri, birçok insan bunları hazırla- mış. Memurların ikramiyesi de tam zamanında yetişti. Allaha şükür her- kesin yüzü gülüyor, — herkes birbiri- ne, birbirinden gizli, hediyeler yol ften, hafiften yagıyor şehir tam bir yılbaşı havası ıçınde.. larile vakit geçirecek, onlara hazırlıyacak' Fakat bazı ınsanlar var ki onlar: -Yılbaşı bizim neyımıze- deyip erkenden yatakları- b ihleri eneyi devrıyelerınden, yılbaşından ıstıfade edip mı ol- maya, o günler her türlü derdımızı unutmaya adeta mecburuz. Aile ka- dınının, bu gibi eglencelerı tertip tmesi, kocasına ve çoc , her- kes gibi, mesut saatler yaşatması, yemek pişirmek veya ortalık temiz- lemek kadar elzemdir. Hatta belki, onlardan da mühimdir, çunku in- sanların hayatındaki manevi boşluk- ları hiçbir şey dolduramaz! Biz hiçbir yere gidemeyiz çunku paramız yok- diyen kadın, iki arkadaşı yemeğe davet edemez mi? O gün, meselâ, eski siyah elbisesi- nin belıne, yeni bır saten kuşak uy- durup veya saçm: ncisini takıp, kocasının karşısına, yenı bir kadın olarak çıkamaz mı? Evet, eğer zah- mete katlanırsa... limacak hedıyeler vinirler ki, onlara hediye herşeyin en iyisini düşünmek bey- hudedir. Bazı kadınlar bunu da ken- dilerine Üüzüntü yaparlar. Halbuki çocukların en çok aradıkları şey ev- deki rahat, mes'ut ve neş'eli hava- dır. Saadet zorla başkasından alın- maz ve istenmez, fakat daima kolay- lıkla verilebilir.. Verildikçe de insan yavaş, yavaş faizini almaya baslar. Mesut olan kadınlar, daima herşeyi olan kadınlar değil, mesut olmaya azmetmış kadınlardır. Tatil ve bay- ram günlerine gelince, bunlar, her işi bırakıp, mesut olmak için çalışa- cağımız günlerdir. eski zaman fenerleri, abajur şekline so- kulmuş ve üzerine 75 liralık bir etiket konmuş!. Arda güzel de olmuş. Biz de modern abajurlara dünyanın parasını verecegımıze bazen bunlardan istifade edebiliri Bir koylünün sırtında — gördüğünüz rengarenk — bir eybe — Amerikalının, hattâ şimdi Ankarada, birçok Türklerin ü Sandelyeleri muhafaza eder. Anadoluda bu heybelerin fiyatı — nedir bilmiyoruz fakat burada yirmibeş liraya kadar yük- selmiştir. Bedri Rahmi, Türk köylüsü büyük sanatkârdır dıye söyler durur da, bir , kulağımızdan girer çıkar, şu Amerika- lıların bulup ldıkları memleketlerıne taşıdıkları Türk mleri — hakikaten Türk sanatından bırer örnektir. N enezzül etmedi- imiz gümüş işleri bilezikler, küpeler., sandıklarımızda çürüttüğümüz çevreler, şallar. Amerikalı, büyük bakır bir tepsi alı- yor, altına eski zaman simlerinin altına konan ayaklardan yerleştırıyor İşte ka- hazırlamışlardı. bunlardan satın alıyorlardı. Neden, yılbaşı tebrıkı ıçın, çocukları- mıza Noel babayı, İ Ğ kartlar alalım da elâ elle yapılm köylü kızımız eski bir Türk korsanını tercih etmiye- m? nız bir hata var. Ecnebilerin altında yalnızca — bir bahriyeli — ta- biri var. Hiç olmazsa eski bir Türk denizcisi- diye yazılmalı. Yoksa bu- g subayının resmini çizip yollıyalım demiyoruz Amerikan fuarlarından doğan bu değil, bu vesile ile Türk malını Türk- lere tanıttıkları için.. Ve anlaşılıyor kı, kendi kendimizi tanımağa da ihtiyaç vardır. İlk basama- ğı aştık galiba! AKİS, 8 OCAK 1955