ayan olarak «on» u verdiğini söyledi ve hangisine inanmak lâzım i geldiğini sordu. Cevabını beklemeden telefonu apadı Şaşırmak sırası o ilgili şahsa gelmişti, ilk önce yı böyle bir şey olamaz, dedi, sordu — soruşturdu, feci yanlışlık bazı kimseler tarafından da -he radyoevi mensubu - duyulmuş- neticeler tevlid ettiğini söylediler. Gazeteci radyoyu — dinlemeğe de- vam etti. Biraz sonra spikerin «efendim, şimdi saat dokuzu yirmi geçiyor», daha sonra «efendim şimdi saat ona yirmi var» dediğini işitti. Randevuları bu meşguliyeti sırasında kaçmıştı ay: radyoevinin saat ayarını hıç değilse, dü- zeltmişti. Allah bilir, bu ikaz — olm; kocaman radyo idaresinin, nezaket ve gösteri olsun diye her c nin sonun- a veya başında <«efendim» — kullanan spikerleri, at rını saat il vazifelerini manın sevinci içinde edeceklerdi. O spikerlerin daha iyi, da- ha muntazam ve aksaksız — çalıştığım, çalışacağını ilân ediyorlardı; etmekten de iftihar duyduklarım belirtiyorlardı. Radyo idaresinin kabahati boyle mühim hatalar yapıldığı zaman ne pacağını, nasıl hareket edeceğini bıle— memesınden ıleı'ı geliyor. Radyo prog- üdürü her işi düzeltmekte bir gayret sarfede dursun, bu kabil hata- vazgeçmeli, sert ve ciddi tedbirlere başvurmalıdır. Misalleri arttırmak için sebebler Ve hâdiseler pek boldur. Bir gün bakarsı- nız hoparlörden bazı garip sesler gel- mektedir, sanki bir radyofonik piyesin ilk dakikalarıdır.. «Ne oluyor, ne var...» «Allah allah hiç olur mu yahu... lar vatandaşın kulağına geliyor. ise, basittir, rofo: sanatkarlarının prova stüdyoya bağlanmıştır. Çünkü, ş: sikisini tedvir eden şahıs, alaturka musi- ki sanatkârlarının hangi saatte neşriyata başlıyacaklarını karıştırmış, teknik ele- manlara 14.45 yerine, 14.30 saatini ver- miştir. Dakikası ve saati gelince, prova yapan sanatkârların studyosu halkın ku- lağına açılmış ve bu garip sesler işitil- miştir. Şimdi, bu meselenin, bu karışık- lığın mesulü kimdir? Bulunup, cezalandırılması yerinde — olmaz Cezalanmaz.. Radyo Togram müdürünün bu işe müdahale etmesi şart değil midir? Şarttır, fakat etmez.. Biraz sonra spikerin tatlı sesi işitilir, bir tek- nik arıza bahanesi bulunur, «şimdi siz- lere hafif batı musikisi» sunuyoruz, de- nilir. Aslında, programda o saatin yeri de hafif batı musikisidir. 28 MUS İKİ Dinleyiciler Sanki elbise Opera «Şen Tiyatro» D ınleyıcılerden biri vestiyerde smoki- gıyerken Y K 1 Hasan'a ister Düm- iyi bir gece geçir- ai Bıraz önce salonda, diğer bü- onlar da uzun uzun alkışlamamışlar mıydı? Hatta bu alkışlar yer yer oyunu mamış mıydı? Evet, sahnedekiler bazan ifrata kaçmışlardı. — Fakat oynadıkları opera, bütün bu ifratları kaldıracak hoş terecek bir eserdi, — ismi ustunde bir «opera puffa» idi. Anlaşılıyordu ki reji- sör. Vedat Gürten, Sevil Berberi'nin nis- beten ciddi ve iddialı bir eda ile oy- nandığı vakit hiç de hoşa gitmediğini, Rossini'nin musikisinde ve Sterbini'nin livresindeki komik unsur eseri temsil edenler tarafından serbestçe ele alındı- ğında başarının çok daha yüksek oldu- ğunu biliyordu. Sahnede bir kedi Z aten Rossini, komik opera için ya- ratılmış bır bestekârdı. Sevil Ber- berinin bugün ölmez bir şaheser haline gelmiş olması bunun delilidir. Rossini'- nin alaycı mizacı, Beaumarohaisn'in parlak komedisi üzerine Sterbini tara— fından yazılmış muvaffakiyetli re ile birleşince, gerektiği gibi icra ve temsil edildiği takdirde seyirciyi kahka- halara garkedecek bir opera meydana getirmişti. Bununla beraber eserin 20 Şubat d E g: ei o ç el B N defilesiydi 1816 da Roma'da verilen ilk temsili tam bir fiyasko olmuştu mevzuu daha önce ele almı rin şohretlı bestekârlarından Paisiello'- Rossini'nin de bir Sevil cüretkârlık telâk- mış, şarkıcılardan bırının bir arya'nın ortasında burn ana. başlamış, başroldeki tenor gitarım akord edeme teselli için değil, 1fade etmek için yapıyorlardı bu ziya- Sopranajıa bır ÂAirsat Devlet Operasında ilk ye koyan Renate Mordo idi. Bu defa bu işi Vedat Gürten üstüne almış ve deği- şik bir telâkkiyle operayı sahneye koy- muştur. Sevil Berberi'nin tekrar edilme- sindeki maksadın, sı o Ferhan Onat'a bu mevsim de sahneye çıkabil- me fırsatını sağlama okluğu anlaşılmak- tadır. Nitekim, Rosina'yı tegânni eden seprano Onat bu fırsattan faydalanmış ve hem ses, hem de oyun bakımından tatmin etmiştir. Bundan sonraki bütün Umur Baha Pars, tatlı seslı bır şarkıcı olmak- la beraber kendin venmiyen, gözü daima orkestra şef'ınde teknıgı de AKİS, 8 OCAK 1955