YURTTA OLUP BİTENLER «—Yirmi yaşıma kadar aslanlar i- le gösteriler yapmak için bekledim durdum. Benden evvel aslanları terbi- ye eden adam, bir kaç yeri ısırılınca işini bırakıp gitti diyor Aldığım pa- da ürk parası ile ayda 1300 hra' Gunduzlerı de serbest gezebiliyorum. Sonra işin kendime gö- re bir çok — avantajları var. Meselâ bütün dolaşmak bunlardan biri. Elbette Var. Fakat bu gibi hadıseler insanı tecrübeli yapıyor. Şimdi ayağa kalkabılıyorum Zaten üç büyük ya- ram vardı. Onlar da iyileşti. Bu vasi- yet, sirkteki kıymetimi de arttırdı. Maaşıma beşyüz lira zam yaptılar.» Simaneid Gred artık ayda 1800 li- ra alacak ve bu para için her gece ölümle karşılaşacak. Ama, bu para i- çin mi? Hariçte temas Beynelmilel çapkın: Türkler B abıâlide, vilâyetin — karşısındaki yüksek İzzettin haninin; en üst ka- tındaki odasında Mada Iya Dona Amerikadan gelen telgrafı okudu. Ma- dam Dona, meşhur Associated Press havadıs ajansının — Türkiyedeki Mümessil dan işler genç kadının başına kal- mıştı. Telgrafta Özcan Türer ile e Martin ha kında derhal bıı' yazının telsizle verilmesi isteniliyordu. İlâve edildiğine göre, hâdise Amerikada pek merak uyandırmıştı. Madam Dona derhal telefona sarıldı ye Ankaradaki uhabirlerini buldu En kısa zamanda Ture ıle Martmı ele geçirmek icap Özcan Türer? Kimdi, June Martin? Bilinen birincinin genç ve yakışıklı bir Türk mühendis, ikincinin ise genç ve güzel bir Amerikalı kız olduğu idi. A- merikada tanışmışlar, kız delikanlıya tutulmuş,. şimdi de evlenme üzere Türkiyeye gelmişti. Yirminci asrın sa- yılan hayli kabarık Romeo ve Jülyet- lerinden biri.. Amerıkadan bu mevzuda — hususi telgraf alan sadece Madam Dona değil- n bir telsizin geldiğini gördü. Amerika, Martin'i merak ediyordu Muhabırler faalıyete geçtiler, ufak üdüler ve âşıkları üzerindeki Yüksel Palas'ta ele geçirdiler. Röportajlar ya- pıldı, resimler alındı ve banlar en sür- atlı şekilde Amerikaya nakledildi; Hi- Amerikanın binlerce gazetesin- Bilhassa Teksas gazetelerinde.. Kız Teksaslıydı ve macera, bu kov- boylar diyarında başlamıştı. erçi maceranın bir harikuladeliği yoktu. Özcan ile June Amerikada ta- nışmışlar, delikanlı Türkiyeye döndük- ten sonra mektuplaşmışlar, kız «gele- yim mi, geleyim mi?» diye sorup dur- 10 muş, erkek «gel!» deyince de kalkıp gelmiştı Evlenec kler miydi? Belki;,. a belki de kız, geldiği gibi tayyare- sine bınıp donecektı. Son senelerde umumi efkâr insanların hususi haya- tıyla yakından alâkadar olmaya başla- dığından Amerikan ajansları — böyle meraklı bir hâdiseyi kaçırmak isteme- mislerdi, Üstelik, kahramanlardan biri de Türktü. Bu, vakaya ayrı bir tuz bi- ber veriyordu Halbuki memleketimizden, başka gönül fatihleri daha çıkmak üzereydi. Charles Boyer'yve benzeyen polis B unlardan biri İstanbul Emniyet Mü- dürlüğü — Ahlâk Zabıtası Şefi Os- man Aksu idi. Osman Aksunun gü- zelliğini duyan bir Fransız kızı, — ta memleketinden — kalkmış ve yakışıklı Türk polisini görmeye gelmişti. Kızın adı Margueritte le cereyan eder: Rossa'dır. Hâdise şöy- Gred ve aslanı Kavgadan — evvel — muaşaka 1950 senesinde Fransadan Madam Alexandra adında bir kadın, ikamet etmek maksadiyle Türkiyeye gelir. Fakat bir müddet sonra, burada otur. ması mahzurlu görüldüğünden — yurt haricine çıkarılır. Bu «mahzursun mü alaası esnasında da ahlâk zabıtası şe- rında Charles Boyerye benzediği bü- dirilen adamı görmeye başlar. Bir İ üç gece... Nihayet ateşli kız dayanamaz sevgilisini bizzat görmek üzere kalkar, Türkiyeye gelir. Türkiyeye gelir ama, adamın ismini dahi bilmemektediı. Nasıl bulsun? El- deki tek ip ucu, yakışıklı polisin Charles Boyer'ye benzediğidir. ca emniyet müdürlüğüne gider, müdür muavinine derdini anlatır. Be- raberce odaları dolaşırlar; Bu sırada * l 9 kız Osman Aksu'yu görür ve derhal tanır: Rüyalarının adamı, işte budur! Heyecandan kekelemeye başlar, «ne güzel adam, he güzel adam yarabbi» iye — söylen Fakat evli olduğunu öğrenince bır hayal sukutuna düşme ten kendini kurtaramaz. Hakikaten Osman Aksu, üstelik bir de çocuk ba- basıdır. Romantik Fransız kızı, yakışıklı po lisin «harem» ine memnuniyetle gire- ceğini bildirir, fakat kendisine anlatı- lır ki Türkiyede de erkekler — maale- efl — ancak bir kare evlenebilirler. rüyalarında — görmek üzere Pa- ris'ine döner. Abdülvehap — kaçırıldı A nkarada Halkçı gazetesinden içeri girdiği zaman Ferit Arsan'ın alı al- moru mordu. Oğlumu kaçırdılar.. mu bulun, dedi. Ferit Arsan Kavaklıderedeki Gü- ven taksinin sahibi ve Riyaseticum- hur köşkünün İnönü'nün reisicumhur- luğu zamanındaki şoförlerinden biri- dir. — Oğlumu kaçırdılar, ladı. Üzüntü ve merak duyduğu bel]ıydı ma, buna biraz da gururun karıştığı gizlenmiyordu. Oğlu Abdülvehabın bir genç kız, hem de kordiplomatiğe men- sup bir genç kız tarafından beğenilip kaçırılması babayı memnun etmiyor değildi. Bir nevi iftihar duyuyordu. Kızlar, öyle rastgele erkeği kaçınmaz- lar Bana oğlu- diye tekrar- Kızın adı Colette Claire idi. Eniş- sefaretinde çalışıyordu. Ka- vaklıderede gezinirken Güven Takside işiyle meşgul olan Abdülvehabı tanı- . Abdülvehap Colette'den küçük- ir. İki gene «kı- rıştırmaya». Kavaklıdere taraflarında gezmişler, sinema İlocala- rında öpüşmüşlerdir. bir sinemanın müstahdemini tarafın- dan yakalanmışlar, yaka paça hâkim huzuruna çıkarılmışlar, kızın sefaret- ksek bir mevki işgal eden eniştesi ve elçilik erkânı hâdiseyle a- lâkadar olmuşlar, mislerdir. Fakat A kızmış ve aileden biri delikanlıyı fe- na halde hırpalamıştır. Abdülvehab da bunun üzerine ailesine muğber olmuş ve eve dönmemiştir. İşte kıyamet bunun üzerine çıkmış, aile telâşlanarak polise ve — neden? — gazetelere koşmuştur. Bayramın üçün- cü çarşamba günü Zafer'e gelmişler, fakat orada atlatılmışlar kendılerıne dönmediğini görünce işi resmiyete ak- settirmişler, hâdise gazetelere büyük başlıklarla geçmıştır Bu suretle kaç hafta içinde üç Türk erkeği bir Amerikan, bir Fransız, bir de Belçi kalı kızın başım — döndürmüş oluyor AKİS. 21 AĞUSTOS 1954