HİKAYE Yazan: Guy de MAUPASSANT C inayet mahkemesinin huzuruna çıkarılan iki maznunun isimleri Caesar İsidor Brument ile Prosper Napoleon Cornu idi. Davacı ise Ma- dam — Brument'ten başkası değildi. İki meznun, suçlulara mahsus par- maklığın g_erısirıde yanyana oturmak taydılar. İkisi de köylü idi. Bru- ment'in kısacık kolları ve bacakları, kocaman bir kafası Vardı mavi renkli da ayni semtte otelcılık yapıyordu. Madam Bru ayıf, — sakin, geçkin yaslı bır k l ka dınıydı Uykusuz gözlerle etrafını sSÜZÜyor- Demek böyle diye başladı. İki maznun — beraberce eve geldiler ve sizi öldürmek için su dolu fıçının i- çerısıne attılar degıl mi? Şimdi bu— eyi anlatınız bakalım adam Brument ayağa ka Ikti. "Eve girdikleri zaman fasulyenin ayıklanmasını bitirmiştim. — Bunları Öörünce "yine ne halt karıştıracak— lar”' diye kendi kendime sordu İkisi do tuhaf tuhaf bana bakıyorlar— dı. Hele Cornu' nun bakışı çok kor- kunçtu — Onlara "ne istiyorsunuz?" Hâkim: dedim. Cevap vermedıler ve beni suzmeye devam etti rada Cornu, Madam Bru- ment in sozlerıni kes "O sırada iyice hâkim Sonra arkadaşına dönd "Sen de söylesene, zılzurna hoş değil miydim?" Hâkim kızdı. "Sıranız geldiği zaman konuşur- sunuz. Şimdi dileyin!" Madam Brument'e de: <<Siz devam edin!» dedi, . Nihayet Brument yanıma gele- sarhoştum, bay sar- . «Tabiit dedim. Yüz Sou fena para değil». Bunun üzeri- ne «haydi bakalım dikkati» — diye kocaman bir bağırdı Ve dışarıdan fiçıyı varlayarak mutfakın tam ortasına getırdı Sonra «hemen bu- nu su ile doldur» diye emretti. kova okum ve aşağı yukarı bir saat su taşıyarak fiçiyi doldurdum. — Bu esnada koc, ile Cornu mütemadi- yen ıçıyorlardı. Bir aralık bu su do- lu fiçinin no olacağını sorduğum za- AKİS. 21 AĞUSTOS 1954 Ö L Ç Ü man kocam «sen karışma, suyu ta- şımana bak» diye bağırdı. Fıçının dolduğunu soyledıgım zaman da Cornu bana yüz Sou verdi. Dikkat ediniz, parayı kocam değil Cornu verdi. Bu defa kocam yine sordu: «Yüz Sou daha kazanmak ister mi- sin?» Tekrardan tabii dedim. Böyle kolayca para kazanmak şimdiye ka- dar görmemiştim. O zaman kocam <<derha1 soyun!» dedi. «Niçin soyunayım“?» diye sordum. «Dediğimi yap'» dıye tekrar etti. Yüz Sou yüz Sou'dür So: oyun- dum; fakat neticenin neye varacağı- m bır türlü tahmin edemiyordum. Üzerimde ne vârsa çorap ye kundu- an: rılçıplak kaldım. Ikısı de etrafımda dönerek vücudumu inceden inceye muayene ettiler, muteakb kocam Cornu'ya sordu: «Nasıl buldun?> Cornu başım salladı ve <<Bon',,» de- di. Bu sırada daha ne yor diye düşünmi meydan bırakmadan bırdenbıre birisi başımdan diğeri de ayaklarımdan yakaladılar ve beni su ile dolu bulunan fıiçının içine attı- lar. Korkudan kalbim duracaktı. Kocam bu esnada «nasıl kâfi mi?» diye sorunca Cornu «tamam!» de- di. ocam ilâve etti: kafası suya girmedi, kafası da ölçü- ye dahildir.» Cornu cevap verdi: «O halde başını da sokalım.» - Kocam bunun üzerine başımı bastırarak su- ya soktu, az kalsın boğuluyordum. Kocam bir defa daha başımı suya batırdı, sonra ikisi beni fıçıdan çı- kardılar Kocam <«haydi hemen ku- rulan ve giyin, Allanın belâsı!» diye haykırdı. Kurulanıp giyindim ve doğruca polise giderek olanı biteni anlattım. İkisi de beni öldürmek is- tiyorlardı, hâkim boy. Tekrardan e- ve döndüğüm zaman İkisini de fıçı- nın başında kavga eder buldum. Fı- çının dışına dökülen suları ölçmek istiyorlar, kocam — «tam bir metre mikâbı» diye bağırırken Cornu da «hayır, ancak dört koya eder» diye itirazda bulunuyordu. Nihayet po- lisler gelip ikisini de yakaladılar.» Madam Brument sözlerini biti- rince yerine oturdu. Dinleyicilerin homurtusu karsısında hâkim onların hepsinı dışarıya çıkardı ve — sonra sordu: «Maznun Cornu olanı biteni iti- raf edecek misiniz? «Hâkim bey, o zaman çok sarhoş- tum.» Çev: Orhan Remzi YÜREGİR «Bunu — biliyorum, hâdiseyi bir de siz anlatınız.» «Başüstüne.. — Saat do Brument meyhaneye geldı ve ıkı bardak şarap ısmarladı, sonra «biri senin, biri benim» dedi. Yanına otur dum ve kibarca — içmeye başladık. Şaraplar bilince yeniden 1smarladı ve böylece ögleye kadar çektik. Bu snada Brument birdenbire uzun uzun bir <<ah' » çektı Neyin var, tinde kaldığım söyledi. Bira ime geldim Anlarsı nız ya hâkim bey, Brument galiba borç para iste- yecekti. Sonra o damdan düşer gibi «sana karımı satmak istiyorum, alır mısın?» diye sordu. — İyice sarhoş— tum. Sonra duldum, hâkim bey.. fikir. hoşuma gitti. ncak ru— ment'in karısını tanımıyordum. Fa- kat nihayet kadın kadındır, değil mi hâkim bey? «Peki nasıl satacak sın?» diye sordum. Brument uzun uzun düşündü «litre ölçüsüne göre satacagım» dedi. İkimiz de sarhoştuk, litre hesabına benim de aklım yat- mıştı. «Tamam» dedim. «O halde fi- yatını konuşalım!». Brument tekrar düşündü. — «Hektolitresine iki bin frank» dedi. Sonra ilâve etti: «Ma- lın kalitesi cok ıyıdır » «Yahu pa- halı değil mi?» diye sordum. Başını salladı, <<d0gru h kkın var, dedi. Yeni olsaydı hektolitresi ıkı bin frank ederdi, ancak ne de oba bir hayli kullanılmıştır Sana 500 frank tan bırakıyorum». Ben de «kabul!» dedim ve bırer bardak daha içtikten sonra kolkola onun evine yollandık. Fakat yolda gıderken aklıma geldi, peki biz Madam B ent'i litre ile nasıl ölçecektik? Br um nt et- ti: «Bir fıçıyı ağzına kadar doldu- ruruz, sonra bizimkini soyup fiçı- nın içine atarız, fıiçıdan eksilen su- yu, ölçmek kolaydır. Eksilen suyun yerine ne kadar su konulacağını bi- lırız ve sonra da bunu litre hesabı- vururuz.» — Eve geldik. Madam Brument mutfaktaydı. Sarhoş göz- lerle bakınca onu beğendim. Zaten ister güzel, ıster çırkın olsun be- nim için hepsi birdi. Bir erkeğin daima bir kadına ihtiyacı Vardır de- ğil mi hâkim bey? undan sonra- kini Madam B t hikâye etti. Madamı fiçiya attıktan sonra eksilen yani taşan sulan ölçtük. Ha, ha, hah!. izah Bu sırada arkasında duran polis, Cornu'yu dürttü ve o da sustu. Mü- teakiben Brument söze başlıyarak: 23