İKTİSADİ İktisad Yabancı sermaye hakkında T ürkiye gibi iktisaden geri kalmış memleketlerin en büyük ihtiyaçla- rından biri sermayedir. İstihsal un— surları arasında yer alan sermayenin emmiyeti batı memleketlerinde çok edilmiştir.. Adam "milletlerin serveti" kitabında sermayenin de eme kadar 1stıhsale 1ştıral< ettıgınden bah— se 18 n a buh vve- tının makınaya tatbıkı yıgın 1st1hsalı denen iktisadi gelişmeye yol açmış, 19 uncu asırdaki liberalizm ve daha raki kapitalizm — modern ekon! omının farik vasfi olarak sermayeyı istihsal unsurların başına getirmiştir. Bugün ıktısaden gelışmış memle- ketler olarak gözü e çarpan diyar- lar geçen asrın bırınci yarısında — ve bazıları ikinci yarısında dahi az inkişaf etmiş memleketler iken bundan pek kısa bir zaman zarfında hızla kalkın malarını temin eden biricik unsur sermaye olmuştur. Meselâ 1868 sene- sine kadar Japonya ekonomik bünye bakımından feodal bir yapıya sahıp i- ken pek kısa denecek bir devre zar- fında ıktısadı kalkınmasını yabancı sermaye — vasıtasiyle yapmıştır. Tabii buna başka sebepler ve unsurlar da iştirak etmiştir. Japon halkının çalış- kanlığı, iş gücünün ucuzluğu, sarı 1ır- kın beyaz ırka has meziyetleri benim- semesi gıbı Amerika Bırleşık Devlet leri de ayrılma harpler kadar (1861 — 1864) iktisaden az gelışmış bir memleketti. Ulke coğrafi bir vahdet arzetmekten uzaktı. Fakat Amerika Birleşik Devletlermın kalkınmasında Amerika Birleşik Devletlerındel<1 ku- ruluş sermayesinin büyük bir kısmı Avrupa menşelidir. Yukarda ısımlermı zıkrettıgımız iki memleketin ikisi de ekonomik kalkın- malarını aşağı yukarı bir çeyrek asır zarfında ikmal etmişlerdir. İşte bu çey rek asır zarfında baş döndürücü bir süratle o büyük mesafe katedilmiştir. Fakat ilk zamanlardakı büyük hız ha- lâ durmuş değildir, hatta artmış du- rumdadır. İkinci cihan harbi sona erip de A; rupa iktisadi sahada çeşitli meselelerı çözmek zorunda kaldığı vakit dışar- dan mali yardımlar aramak durumun- da kaldı; o zaman Amerika Birleşik Devletleri büyük bir anlayış göstere- rek yardım elini uzattı. Şayet o el u- zatılmamış olsaydı belki, bugün, Av- rupadaki mevcut düzen temelinden sarsılacak ve Avrupa tıpkı ban Doğu - Avrupa memleketlerinde olduğu gibi örs ve çekicin darbesi altında inliye- cekti. Milletlerarası dayanışma dolayısiyle 16 MALİ İktisadi VC 2 Ağustos 1954 de Başvekil Yeşil- köyde yaptığı basın toplantısın- da yeni devrin iktisadi siyasetini izah ederken bir kere daha iktidarla lâhik iktidarı mukayese ediyordu Mukayese tek parti hükümetinin ik- tisadi goruşunu şoyle tesbit eder: «Aman onun filân hudu- du şmamas na bakalım İhracatımız la ithalâtımız arasında muvazene bulunsun. Hükümet dediğin böyle olur. Daha ilerisi nemize lâzım?..» Buna mukabil halef nasıl bir yol tutmuş?.. Lâhik iktidarın reisi bunu matbuata ve memlekete şöyle bildi- riyor: Biz aksi istikameti Muşkul yolu seçtik. Hem bilerek yaptık. Hiç pışman degılız tuttuk. e bun Hızımızı arttırmak, meş'um dur- gunluğu bertaraf etmek lâzımdı. Ge- lecek senelerde öyle bir gelişme sürati karşısında bulunacagız ki o- nun yanında ugün çok görünen hızımız hiç kalacaktır.» şaşırtıcı — izahı sabi ve lahıkda» vakıalarla telıf için bıraz zihin yormak lâzım geldiği gibi o izahın dahilde ve harıçte tehlıkeden azade intibalar ve inikaslar yarata- cak mahıyette bulunmadıgını da e- hemmiyetle kaydetmek iktiza eder. S abık iktidarın 1946 ya gelinceye Z kadar ithalât ve ihracat arasında muvazene gözettiği yolunda serdedi- lecek bır müşahede şüphesiz yerin- dedir. Fakat o devrin, emisyonu «fi- lân hudutta» tuttuğu şeklinde — bir görüş ne dereceye kadar isabet ifa- de eder9 Sabık iktidar — memleke- te haber vermeyerek usta kendi içinden bir kıstas kullanmış olsa da — füliyatta emisyon — için had bir hudut tanımıştır, demek mümkün olmasa gerektir. Vakıa şu- dür: Lâhik iktidar gibi sabık iktidar da memlekete inkişaf vermek gayre- tile «emisyon hududu»nu yıkmıştır. Bizzat lâhik iktidar da sabık iktida- rın emisyon hududunu yıktığı ka- naatinde olduğundan dolayı — değil midir ki Ziraat Bankasının, Eti- bankın, Sumerbankın Inhısarların Denızyol miryollarının, Posta ve Telgrafın nıhayet ödenemez milyar liradan fazla kıymetle bono- larını konsolidasyona üzere bir muddettır bu idare ve mü- esseseler Jlehine — hazine kefaleti yolu ile — emisyonu durdurmuş bu- lunmaktadır? tâbi tutmak Y SAHADA siyaset Namık Zeki ARAL L âhik iktidar nam ve hesabına hükümet raisi emisyona hiç had hudut tanı öyle yürüdü- madığını ve günü söylüyor. Fiiliyat da memleke- te başka bir hareket düsturu göster- memektedir. Başlı başına Toprak Mahsullen Ofisi için Merkez Banka- na ödenemez borcu 1953 de 352 mılyon ve 1954 de altı yüz küsur mil yon İira sevıyesıne çıkaran ve bu oldan da emisyonu şişiren bir si- yasetidir ki Başvekil memlekete ik- tisadi bir muvaffakıyet olarak ara eylemektedir. Filvaki takıp edilen sıyasetın var- diği yenilmez meyveler göz önünde- dir: Para hacminin ulu ort nişle- mesi, kitle elinde iştira kuvvetımn mal V hizmet piyasasında arşılıyamaması, ihracat bedellerinin ıthalat bedellerine yeti- şememesi, — liberasyonun ilga edil- mesi, bir takım harici borçların ö- denemez hale gelmesi, iptidai madde ithal — edilememekten fabrıkaların kapanmaya başlaması, harp zama işin kaleme alınmış Milli Korunma Kanununa yeniden ihtiyaç hâsıl ala- rak bir takım hükümlerinin tekrar tatbıkata geçırılmesı ve saire! İkinci dün harbin hitamından dokuz sene sonra sulh içinde bir «harp ik- tısadı» havasım memleketin bugün se uymamasına imkân var mıdır? Tek parti hükümetini emisyona hudut koymak ve ihracat ile ithalât arasında muvazene gözetmekle «töh- metlendiren» iktidar lideri bugün matbuata ve memlekete dönüp diyor x— Bizler işte o siyasetin aksi bir istikamet — tuttu B bilerek yaptık. Hiç de pışman değiliz. Tâdbirlerin «bilerek» alındığında şüphe yoksa da o tedbirlerin doğura- cağı bir takım çok acı neticeler için de bilerek, hesap edilerek, zamanın- da derpiş edilerek yola çıkılmıştır, demiye muhatap vatandaşlarda «hüsn.ü zan» ve «hüsn-ü niyet» im- kân veremez, kanaatindeyim. Doğan neticeler nihayet tecrübesizlikten, nıhayet ihtiyatsızlıktan, nihayet . de ğil üç ay, hatta — on ü sonrakı vaziyeti dahi daha görememekten doğma hatalar, kaza- lar ve hatada ısrarlar olarak kabu edilebilir. İktidar biç de beklemedi- ği vaziyetler karşısında kalmıştır. ine Yeşilköy — toplantısı gibi bir absın toplantısı sırasında değil mi idi ki ithalât güçlükleri için aynı lider ve aynı hükümet reisi 30 Ocak 1953 tarihinde aynen şu sözleri soy— lüyordu: AKİS. 21 AĞUSTOS 1954