YURTTA OLUP BİTENLER se mutlaka şöyle demek icap eder. AKİS mecmuasının başında bulu- nan Zat, ağzı bir karış açık, muhata- bina baktı. Acaba yalına mı anlamıştı, yoksa iyi işitmemiş m — Affedersiniz, dedı lüyorsunuz? oO ciddi mi SÖy- nuz zaman anlaşıldı ki, meselede bir yalnışlık yoktur. Muhatabı, daha pek kısa bir müddet evvel hararetle mü- dafaa ettiği ve koyu taraftarı olduğu- nu söylediği partisinin aleyhinde söy- lenmedik söz bırakmıyor, bilhassa o partinin ileri gelenleri hakkında pek de parlak laflar etmiyorı G erçi esi kendisini mudafaa idi. İftiraya, garaza kine, şahsi husumete maruz kaldığını ileri sürüyor, ikide — AKİS'i her zaman zevkle okuyo— . muanızın hayra selelerı ele alışınızdaki açık kalplılı— ğe ve cesarete bayılıyorum. Ümit e- derim ki bu işi de bahis mevzuu ya- parsınız. Bakınız sıze ne dokümanlar vereceğim... Ben, onların hepsinin iç yüzlerini teker teker bilirim. Şimdi bunu bana yapmak isteyenler vakti- le... diyordu. Kendisine kemali nezaketle, fakat aynı derece kati bir lisanla anlatıldı ki AKİS hiç bir suretle şahsiyat yap- mak, şunun veya bunun hususi haya- tını karıştırmak, partilerinde aradık- ları maddi veya manevi menfaati bu- için bir fırıldak gibi bu- nden yarına fikir, kanaat ve taraf değiştirenlerin oyununa gelmek niye- tinde, arzusunda değildir. Gene kema- li nezaketle fakat aynı derecede kati bir lisânla anlatıldı ki AKİS batılıla- «sarı gazete» dedikleri bir kirli çamaşır bohçası, sansasyon vasıtası de- ğildir. Mademki hâdiseleri şahıslar ya- ratmaktadır hâdiseleri — anlatırken AKİS elbette ki şahıslan ele alacak- tır. Ama daima muayyen bir ölçüden dışarı çıkmamak, onların hâdiselerle alâkaları nisbetini aşmamak şartıyla! uhatabımızın bundan memnun kalmadığı aşikârdı. Hatta partisi gibi bizi de itham etmekten çekinmedi. Nasıl daha pek kısa bir müddet evvel göklere çıkardığı teşekkül ve şahıslar hakkında söz söylemek ona tuhaf gel- mediyse, — sesinin duvarlardaki akisi kaybolmadan bizim, cesaretim ran olduğunu bildirdiği bizim, tuğumuzu» ileri sürmekten çekinme— zaman kendisine, bir defa daha kemali nezaketle fakat gene kati şe- kilde kapıyı gösterdik. ncak kapımızı çalan tek şahıs on- dan ibaret kalmadı. Zaten bir müd dettenberi o yandan veya bu yandan «mağdur»lar şahsi davalarına hoparlör olacak vasıtalar aramakla meşguldür- bakımdan sabık partililerin, sabık partileri hakkında — «ifşaatsına intizar gerekmektedir. Bir takım kirli çamaşırların ortaya — döküleceğinden kimsen üphesi olmasın, bir takım De mokrat Partılılerın Halk Partisi saf- larına geçeceklerinden, bir takım Halk Partılılerın de Demokrat Parti saHa— a yer alacaklarından biz, görü bıldıklerımıze dayanarak emin bulunu- yoruz. İşin asıl acı tarafı, bunların pek çoğunun hiç olmazsa ellerindeki diplomalar itibariyle münevver taba- kaya — mensubiyetleridir. Bir taraftan «parti nüfuzunu kullandıkları», öteki taraftan «partilerinin kullanacak nüfu- zu bulunmadığı» için kapı dışarı edi- lenler veya ayrılanlar eğer karşı parti- den bir defa daha rağbet ve itibar gö- rürlerse, partiler şu küçük AKİS'in yaptığını yapmakta aciz gösterirlerse, ufak menfaatleri, bir kaç rey ihtima- Bir cevap Sayın Hasan - Ali Yücel'e Aziz üstadımız Cumhurıyette çıkan Zzarif yazınız- da biz Maarif Vekili Celâl — Yar dımcı'nın Amenkada bir üniversite- ye gitmek niyetini tenkid edişimizi doğru bulmadığınızı — yazıyorsunuz. Aynca diyorsunuz ki: gitsin, görsün, öğrensin, anlasın Prensipte tamamıyıe mutabık ol- duğumuzu ifade etmek isteriz. Ih- tilâfımız zamandadır. Gitmesi, mesi, Öğrenmesi, ğini bi z de 1nkar etmedik. Biz sadece dedik ki, bu işi 30 sene geç yapıyor Siz ise anlaşılan geç olsun da güç olmasın taraftarısı Ama üstadımız, siz herkesten iyi bilirsiniz kı bu vekillik öyle ebedi bir şey değildir. Ya Celâl Yardımcı, Amerikadan döndüğünün ertesi gü- nü kabine dışı kalırsa, gitsin, gör- sün, öğrensin, anlasın dıye tesine tetkike gonderecegız" Bunun sonu gelir mi dersiniz? İşte sonu gelmedıgı içindir ki baş- ka memleketlerde vekiller kendi a- yarlarındaki kimselerle temasa mü- tehassıslar ise tetkike giderler. Üni- versite tetkikine koca Maarif Veki- lini göndermek oralarda pak kimse- nin hatırına gelmez Tabit, siz daha iyi bilirsiniz ya... Saygılarımızla lini, rakibi yıpratmak gayesini bir ta- kım ahlâk kaidelerinin, prensiplerinin üstünde — tutarlarsa hakikate» yazık ederler. Zira, ortada dolaşan kurtlar vardır ve bu hakikati ifadede biz fay. da görüyoruz. Umumiyetle denilir ki orduyu siya- sete âlet etmek, — üniversiteliyi siya- sete âlet etmek, dini siyasete âlet et- mek demokrasinin belli başlı düşman- tandır. Bir düşman daha vardır ve bu ötekilerin topundan daha tehlikelidir: Ahlâkı siyasete âlet etmek. Şimdiye kadar bizde görülen buydu ve denıle bilir ki bugün maruz kaldığımız güç- lüklerin, endişenin temeli budur. İkti- dar sömürülen bir yağlı kuyruk olur- sa; muhalefet, ancak kelleyi koltuğa alanların cüret edecekleri bir hareket tara bırakılırsa ahlakta sıyasete alet edilmemesine imkân . mok- rat Parti içinde başlayan tasfıye işte mle en çok bu yüzden bütün memlekette derin kir huzur ve memnunluk uyan- dırmış, rejim bakımından ileri atılmış çak kıymetli bir adım alarak karşılan- Eğer iktidarda bulunduğu sı- yıları pak kabarık olan midecileri a- yıklamak — cesaretini — gösterebilseydi, ihtimal ki bugün içinde çırpındığı buh- ranları daha kolaylıkla atlatabilir, bir takım inhiraflar olmaz, hiç olmazsa partinin en yüksek kademelerinde par. tiye ait meseleler meselâ sayın Falih Atay'a «eyvah, bunlar hap ikti- dara rapor halinde bildirilecek» kor- kusu vermeksizin açık kalplilikle mü- nakaşa ve müzakere edilebilirdi. asfiyeye her iki partinin de mu taç bulundugu aşikârdı. Gerçi her 1k1 parti de sınıf menfaatine dayanan, ba- tılı mânasiyie birer parti değildir. A- ma aynı karakteri taşıdıklarından âza- ları ve hattâ gelenleri arasında mutlaka temiz kimseleri bulundurma- ya mecburdurlar ve sınıf partisi olma- dıklarından halkı kendılerıne makta bunun rolü daha da muhımdır Fakat siyasi hayatın çok n «çam atma» mânasına alın- dıgı <<p0ht1kacı» kelimesinin istihfaf İfade ettiği yeni demokrasilerde böyle bir temizliğe girişmenin cesaret mese- lesi olduğunu da kabul etmek mecbu- riyeti vardır. Eğer partiler demokrasi davasında — samimiseler - biri kendini parazitlerden temizlerken, hareketin çarkına değnek sokmamıi itina etmeli, kısaca bir yanda temız— lenenler kendilerine öteki tarafta yer bulmamalıdırlar Şimdi Genel Başkan Adnan Men- deres'in emriyle Demokrat Partide bu ameliye başlamıştır. Eğer bunu o par- tinin bir iç işi sayarak Halk Partisi küçük fırsatları kollamazsa meselâ ihraç edilen veya edilecek 'kimselere hoparlör vazifesini görmezse, aynı şe- kilde yana Halk Partisi de elzem tas- fiyesine başladığında Demokrat Parti açıkta durmasını bilirse rejimimiz bel- ki de uzun senelerden bu yana ilk hamlesini yapmış olacaktır. Nüfus ticaretine karşı savaş atan gazetesinin Başmuharriri Ah- Vmet Emin Yalman, yan işleri mü- dürünü çağırdığı zaman: — Rumelihisarı mezarlığı meselesi üzerinde hassasiyetle durmamız lâ- zım, dedi. Vatan gazetesi Babıâlide bir küçük sokakta, Ahmet Emin Yalman'ın odası kınanan en gösterişsiz tarafındadır. Ya- zı işleri müdürü: — Peki efendim, dedi istanbul'daki — «nüfuz ticareti» ne karşı yeni bir kampanya daha açılıyor du. AKİS. 21 AĞUSTOS 1954