Yeni merhaleyi bekliyoruz (Baş tarafı 5 mcıde) lışmalarını dejenere olmuş şeçim cadeles havasından uzak tut- ktadır Hakikatleri iktidar ve muhale- let objektif — ölçülerle ele almağa İktidarın başarısıdır, diye muha- lefetin inkârı, muhalefet tarafından ileri surulmuştur, diye iktidarın memlekete hayri dokunmayan ipti- Siyasi zihniyeti bu yanlış anlayıştan da kurtarmak lâzımdır. iğer bir nokta da, iktidarı ve D muhalefeti — anlayıştaki fark- İktidar bütün — nimetlerin kaynağı ve vasıtası, muhalefet de bütün mihnetlerin toplandığı hak ve hürriyetlerin tehlikeye — girdiği bir yol olarak gösteriliyor. — Seçim mücadelesinde adaylar, Valiler, par- tiler bu yanlış kanaati telkin etmek için âzami gayret sarfettiler Muhalefete oy vermeği muhalif mebus çıkarmayı bir ü ıçın talihsizlik gibi gösterdiler. Böylece siyast kanaatler bilvasıta mahküm edilmek istendi. İktidara veya muhalefete oy ver- mek sevap veya — günah şeklinde gösterilir ve icraat buna göre ayar- lanırsa, kapalı hücre, gizli o ve aleni tasnif gibi şartların dahi se- çim serbestliğini — tesis ettiğine i- nanmak güçtür Siyasi hürriyeti, iktisadi hürri- yet ve teminatlarla — nasıl takviye bir zaruret ise, iktidar ve muhale- fetin de demokrasi için lüzumlu ol- duğu kanaatini memlekete yaymak icap eder. Ancak bu manevi iklimdir ki bir memlekette seçmenlerin tama- men — serbest olarak Oy vermesini sağlayabilir. öyle bir iklimin — yaratılması imkânları ise, şimdi iktidarın icraatına bağlıdır İktidar, tekrar iş başında — kal- mrş olmasma ragmen yer yer aley- miş bulunmasını ta- bıı karşılarsa muhalif parti men- suplariyle, i vatandaşları diğerlerinden ayırmak temayulunu gostermezse ve böylece serbest oyu hkü edilmediği- ni fıı]en ıspat ederse Türkiyede de- mokratik —ananelerin en guzelini kurmak bahtiyarlığına erişir. Bunun karşısında muhalefet iyi niyet ve müsbet tenkidlerle bu fa- aliyeti tamamlarsa, dört başı ma- mur bir başarı elde edilmiş olur. Demokratik rejimin istikbali, vatandaş hak ve — hürriyetlerinin korunması ancak bu suretle temi- nat altına alınabilecektir. İşte onun içindir ki, yeni devre— yet taşımakta ve bütün dikkatimizi üzerinde toplamaktadır 34 Mahalle kahvesi (Bas trfı 24 üncüde) yine benim için mânâsız, çocuk için de acı idi. Senin baban değil o, Genç adam bir şey soylemedi Bir şeye karar vermiş gibi hızla yü- rüdü. Kapıyı bir türlü açamıyordu Kahveci: Sakın eve gideyim deme. K pıda teyzenın oğlu bekliyor, geber- tir sen Çocuk düşündü. Bütün kararları uçmuştu. Yüzünde iradesiz hatlar belirdi. Kendisini ıçerıye iten rüz- garı deler gıbı gitti bir şey soramadım. Kahvecmın arkası bana dönüktü. bekledim. Ama bir turlu ışını biti- remiyordu. Nihayet dö Ben Nedir bu Allahaşkına" edim Belındekı önlüğü çıkarmağa uğ- raşıyor, cevap arıyor, gibi düşünü- yordu. Kapı açıldı. Bir ihtiyarla bera- ber deminki dam irdi. Daha ka- pıdan girerken — Ruhunuteslım etti, dedi. Öte- ki savuştu mu? Kahveci, elleri önlüğünün arka- daki bağlarında donmuş gibi idi. Onu çözeceğine tekrar bağladı. Ma- sama doğru geldi. S nkı bana açık- laması lazımmış g Aga, dedi, öl- nki it, oğlu idi. Kız kardeşini kötü yola sürükledi diye babası reddetm Sonra öteki adamlara döndü Namussuzum, dedi, pışmanlı- ğından değil, miras vururum diye- ir. ihtiyarlardan biri bu söze taraf- tar olmadığını gösteren bir yüzle: —Pişman olsa da affedilmez o, Bach Haftasına Tanınmış Amerikalı ke- Münih mancı Yahudi Menuhin ile meşhur Alman kemanc ısı Wolfgang Scneider- Hazırdık caklardır. ach cemiyeti ta rafından tertip edilen bu Bach haftası 28 Temmuzda başlıyacak ve Ağustos ayının ilk gününde sona erecektir. Bach haftası sırasında orkestraları, Genel Musiki Direktörü Fritz Rieger idare edecek, Org konserinde de Prof. Kari Richter org çalacaktır. Ayni za- mandal Bach'ın ölüm yıldönümünde, Thomas Bach korosu, Münsterdeki Hilsborn kilisesinde, Bremer Kated ral korosu da könig kilisesinde ceklerdir. Bach haftasına Fransız flü- tist Aurele Nicolet, cembalist Edith Picht-Axenfeld ve piyanist Carl See- man da iştirak edeceklerdir. Bu arada Parisin bir sokağına da Johann Se- bastian Bach ismi verilecektir dedi Ben, dudaklarımın ucuna gelen bir sualı nasıl sorduğumu, nıçın sor- duğumu bilmiyorum. Bu tesiri ya. pacağını hiç düşünmeden budalaca sordum: — Kız ne Oldu? Tuhaf bir şey oldu. Birbirlerine bakmadan, halleriyle bakar gibi yaptılar. Ses sada çıkma Demin- ki sükütun bir başka turlusu içine düştük Hatta gözlerde değil ama süküt*' ta ve sükütun hareketsizliğinde: — Bunu niye sordun? — Ne lüzumu vardı? — Başka soracak şey yok muy- du? — Ne de meraklı imişsin!.. Diyen bir hal vardı. Kimse cevap vermedi. Parayı masanın üzerine bıraktım. Kahveci- ye baktım. Başı önünde düşünüyor- du. Sapsarı idi. Elleri hâlâ Önlüğü- nün bağlarını çozmege çalışıyordu. Kapıyı açtım. Çekip gittim. Kızın olduğunu öğrenemedim ama, onu kahvecinin kötü hayattan çekip aldığını mı anladım nedir. Tıb dünyasında Baş - tarafı ( 20 ncide) takta kımıldanamıyor yiy h olmadan, ularak yastı- ğının degıştırı]mesını stedı Buna da imkân olmadı. Hem yeni bir yastıkta kaç gün yatabilecekdi? Bana söyle— diği şu sozlerı de hiç unutamıyo (Doktor, siz bütün meslektaşlarınız gibi vıcdan]ı bir insansınız. Benim derdime çare bulamıyacağınızı bili- yorum. Hekimlik bu hususta âcizdir. Bemm hastalığım kanser. Bu illet bü- onun bencilliğindendir. —Kendisini düşünüyor. — Yaşlıdır. Arkamdan, benim acıma dayanamıyacak. Onun ıçın ölmememi istiyor. Bense biran önce ölmek ve Allahıma kavuşmak istiyorum. Yemek de —yemiyorum: Hayatım uzayacak ve ıstıraplarım devam edecek dıye Ne olur, yalvarı- rım size, acılarımı biran önce dindi- recek bir çareyi — benden esirgeme- Öyle bir çare biliyorum amma he- icdanı ve kanun bunu başbaşa gözden geçirmelerinin zama- nı çoktan gelmiştir Dr. Esad Eğilmez AKİS 22 Mayıs 1954