TIB anrı insanlara, ıztırap ve üzün- tüleri dindirmek için bazı ça- reler vermiştir. Felsefe, din ve moral de bu yolda imkânlar aramaktadır. Bir yandan da hekimlik, tabiatın in- sanlara reva gördüğü felâketlerle a- mansız bir savaşa girişmiş durumda- dır Tababet tedavi etmek, iyileştir- mek ve bunlar kabil olmazsa tesellı etmek amacındadır. Diğerlerine her zaman muvaffak olmasa bile tesellıye daima muktediri! Bazı hastalıklar ve bunların do- ğurduğu ıztıraplar ve acılar karşısın- da; insan gücü, ilâçlar ve tedavi va- sıtaları aciz kaldıgı zaman; en en kesin ve en iyi çare olarak hekıme öldürmek de teklif edılmektedır A- mansız bir hastalığa yakalanmış bir hastanın tedavisinden ümit kesildiği zaman; onun, yavaş yavaş erimesine, sürüklenmesine katlanmak, ve karşısında kol kavuşturarak aciz bir durumda mukadder akıbeti beklemektense; kendi ellerimizle, ani bir şekılde butun dertlerinden onu bir hamlede kurtarıvermek meşru bir çare gibi görünmektedir. kendisi, ıstıraplarından kurtulmayı şiddetle arzuluyorsa he" kim de bütün gayretlerinin lüzum- suz, faydasız ve sonuçsuz olduğuna kanaat getirmişse cismani azabı so- nuçlandırmak ve ruhu serbest bırak- yapılabilecektir? yan boş tesellilere devam etmekte se onu Ölüme terketmek veya öldü- rüvermektir. Bu, mal yolu ile ve- ya aktif olarak cınayet ışlemek gibi bir şeydir. Buna taraftar olanlar bu işe. Eutanasie diyorlar. Güzel ölüm, tatlı ölüm mânasına gelmektedir. İngiltere'de 1935 denberi ötanazi- nin kanunlaştırılması ıçın tekliflerde bulunan bir cemiyet var. Günlük basın son aylarda bu cemiyetin fa- aliyetlerini Aaksettirdi. İkinci dünya savaşı sırasında çalışmalarım dur- durmuş olan bu cemiyeti ihtiyar bir hekimin — heyecan veren f“ıkırlerıyle yeniden bir heroik kon erindeki incelemelerine başlamış bulunuyor. m İ(|dürmeğe hakkımız var mı? a bir hekim olarak derhal cevap verebiliriz: Hayır... Sanatımız yüz senedenberı şken- ce ile ölüme karşı avaşmaktadır. İşkence ile öldürme ancak siyasi ve askeri sahada itibar görmüştür. Cel- lâtların bile daima bir âmme işi ya- n kesin mahkeme kararlan ile harekete geçen ve müdahale eden şa- DÜNYASINDA Hekim Hayatından Ümit Kestiği Hastasını Oldürebilir mi ? Dr. hışlar haline getırıldıklerı bu devirde bir hekimin, öldürmede aracılık yap- ması kadar gayri tabıı bir durum o- lamaz. Arzu — ile ölüm (La mort consen- tie) konusu pek eski devirlerde de münazara konusu —olmuştu. O za manlar, intihar bir cinayet olarak te- lâkki edılmekte idi. İntihara iştirak veya yardım yahut hastanın arzusu üzerine herhangı bir şekilde onun hayatına son verme bir katil, bir ci- nayet olarak — kabul edilm ekte idi. Fransa'da 1789 da millet meclisi İlk defa olarak intiharı meşru saydı. Ya- ni intihara teşebbüs edenler hakkın- daki ceza hükümlerini kaldırdı. Bu serbestlik, insan haklarının yuksek ve mutlak prensipleri — olarak tanındı. Artık bugün Fransa'da intihar ka- nunen meşrudur. Ancak intihara yar- dım ve iştirak kesin olarak menedil- mistir. Ağlanacak kadar ıstırap — çe- ken ve öldürülmesini ısrarla isteyen bir dostunu öldüren Fransız mahkemeleri ölüm cezasına çarptırır. Şu halde ıntıhara teşebb eden ve Ölmek isteyen kimsenin rızası; öldür- me için haklı bir sebep sayılmıyor. *« ngiliz hukuku da intiharı u- Izun zaman bır suç olarak kabul Bu g ceza müeyyideleri- nin kaldırılmış olmasına rağmen ka- nun ruhen sağlam bir şahsın intiha- rını yine de bir suç gibi karşılamak- tadır. Nitekim, 1901 de intihar etmek isterken yanlışlıkla sevgilisini ren bir genç kız, ceza mahkemesinde adam öldürmek suçundan beraat et- ti. Fakat intihara teşebbüs suçundan hapse mahküm oldu. İki kişi intihara teşebbüs eder de biri ölümden ulursa bu kimse ar- kadaşına ıntıhar telkin eden bir müc- rim gibi katilden mesul addedilir. Bir kımseyı kendi rızasiyle öldür- de İngiliz hukukunda bir katil olarak vasıflandırılmıştır. Belçika hukukunun da hareket tarzı böyledir. adde şu şekıldedır "Ölüme razı olan bir şahsı ldurme- me fiili ten veya bunlara teşebbüsten farklı değfdir ltalya ceza kânunu, arzusu üzeri- e bir kimseyi oldurme fiilini 6-15 yıl hapisle cezalandırıyor Almanya, İspanya, Holanda ceza kanunları da buna benzer hükümler ihtiva etmektedir İsviçre hukukuna gelince: 1 Ocak 1942 de yürürlüğe giren Federal ce- za kanununun 113 üncü maddesinde Esad Eğilmez arzu ile ölüm hakkında şöyle denil. mektedir: "Bir şahsın cıddı ve büyük ısrarları üzerine onu öldüren kimse hapisle cezalandırılır." Yalnız bu ciddi ve büyük ısrarlar ibaresinde bir çok mânalar gizlidir. Ancak ölenin; dinden ku ü ısrarla ıstemış katilden ayırır. Yani ölenin, ölüm ar- zusunu hekime izhar etmiş olması veya hekimin hastaya son çare ola- rak bu heroik teklifi yapmış olman ve hastanın da bunu kabul etmiş bu— lunması bu fiile bir "rıza ile ölü mahiyeti vermektedir. Bu teklifi ya— pan doktor olmasa da durum değiş- mez, ölume namzet kimseden sadır olan isteğin kesin obuası da lâzımdır. ölüm Aarzusunu sara- olmalıdır. isteyen hasta hakkında —endikasyon nasıl konula- çaktır. Yani hastanın durumunun olacaktır? değerlendirilmesi — nasıl irmiizin ölüme mahküm addettiği bir hasta hakkında bir diğerimiz baş- ka bir karara varabiliriz? Yani baş- ka bir hekim öyle bir hal şekli bula- bilir ki ölüme müracaat bir zaruret olmıyabilir. Bütün hareket ve dü- şüncelerimizin her zaman doğru hakikatin aynı olduğunu nasıl iddia ecebiliriz? Hekim yalnız başına na- sıl endikasyon koyacak ve hastalığı nasıl değerlendirecektir? Herkes gibi hekim de yanılabilir. Sonra, derdine çare bulamadığı- ve acısına katlanamadığı iİ- cin kendi rızasına — dayanarak her- hangi bir ilâçla veya bir vasıtayla bir an evvel öldürülmesine ve tarılamıyacağını nereden biliyoruz? Görülüyor ki mesele henüz halle- dilmekten çok uzaktır. ir kadın hastam var. İyi tahsil örmüş, aydın ve hassas — Ay- lardanberi tedavi ediyorum. Kendi- sinde karaciğer kanseri var. Frsnsa- da ve burada yapılan tedaviler neti- ce vermedi. İlk zamanlarda kendisini yalıyor ve aldatabiliyorduk. Hasta- lığını bilmiyordu. Ailenin ve doktor- ların ısrarla gizlemelerine rağmen artık korkunç hakikati sezmiş, bulu- nuyor. Herğün biraz daha eriyor, çö- küyor ve yıkılıyor. i sonsuzdur. dayanâmıyacağı kadar hazindir; kaç gün önce tekrar ziyaretine gittim. Muayene etmek bile imkânsız. Ya- (Devamı 34 üncü sayfada) AKİS, 22 Mayıs 1954