KADINLAR ARASINDA Fantezi F tasından karakter erhalde hatırlarsınız çocukluğu- nuzda mektebe erken, Alla hın günü kitap, defîer turlu türlü kalemlerle tıklım tıklım dolu bir çan ta sürüklerdiniz ki, içindekileri haf- tada bir ya kullanır, ya kullanmazdı- nız; erkek kardeşiniz, aksine, mekte- be ellerini adeta sallaya sallaya — gi- derdi; ceplerinde ise ancak teneffüste oyuncak edinecek malzemeyi taşırdı. Kız çocuklarının taşıdığı çok dol- durulmuş bu çantaları bir sembol o- larak kabul edebiliriz: Kadınların ru- hundaki o ezeli endişenin, lüzumlu şeylerden mahrum kalmak korkusu- nun, herşeyi muhafaza etmek arzusu- nun sembolü! Büyüdükten sonra, koca mektep çantasını terkedip kuçucuk bir el çan- tası taşımağa başladınız. Fakat o da dolu, karakterinizin, hayat görüşünü- zün ifadesi olan bir sürü teferruatla doludur Eğer çantanızda 1 iç ayak basmadıgınız bir sürü cemıyet ve kulüplerin âza kart- larını, kendinize ait güzel bir fotoğraf, mevki sahibi insanların kanvizitlerini, bir ufak parfüm şişesi, iki tarak, kulu bir mendıl çok büyük bir ay na tarihi geçmiş sergi ve konferansların davetiyelerini, kendısıne benzediğiniz (veya benzediğinizi zannettıgınız) bir sinema artistinin resmini taşıyorsanız başkalarının üzerinde yaptığınız tesire lüzumundan fazla ehemmiyet veriyor- sunuz. 2 — İğne, tire, pul, bir takvim, masraflarınızı kaydetmek için kü- çük bir not defteri, bir adres defteri, oturduğunuz şehrin plânını, bir par ça şeker, bir silgi, bir dolma kalem, bir kurşun kalemi ve birçok anahtar taşıyorsanız, deli dolu tarafınız nok- san amma hakikatleri çok iyi kavra- yan ve son derecede muvazeneli bir insansınız — Ufak tefeğinizi içlerinde ayrı ayrı muhafaza ettiğiniz bir ok kılıf, kutu, takım v.s., bir küçük ç kurşun kalemi, ancak sizin okuyabi- leceğiniz muhtelif notları içine kay- dettiğiniz bir muhtıra defteri, bir bo- zuk para çantası, bir kâğıt para çan- tası, bir kartvizit mahfazası taşıyorsa- nız, müstakil ruhlu (ketum ve ken- dnden bir hayli emin kadın sınız. 4 — Kurumuş çiçekler, uğur mıskası, size "Bazı İ mmiyetsiz mektuplar ev sattığınız dolabın anahtarını taşıyor- sanız, hayalperest maymun 1ştahlı bir az es k sul ve ekseri kendi hülyala- rımzın alemınde yaşayan bir insası- nIZ. 5— Ucu yontulmamış bir kur un kalemi, bazı küçük paketlerı sardıkları ince lastıklerden bir iki ta- 22 Bir Medeniyet Gerçeği ark ile Garb'ı en derin suret- > te ayıran şeyin temeli kadın davasıdır. Kadın Garp'ta belki de el'an bir çok haklardan mahrum bulunmaktadır. Fakat İsa'nın dini, Meryem'in şahsında kadını bir şef- kat ve merhamet timsali, bir tatlı, duygular kaynağı halihe getirmiş ve bir sembol yapmıştır. Bunun neti- cesi olarak oralarda kadın, yani dünyadaki düşünen iki cins mah- lüklan, İnsanoğlunun devamını saglayan dişi olanı, her şeye rağ- men saygıya ve sevgiye hedef teşkil eder. O, manevi bir hâle ile çevre- lenmiştir, azızleştırılmıştır Hıristi- yan medeniyetinin hüküm sürdüğü yerlerde cemiyet maderşahi değil- dir. Pederşahidir. Fakat daima bır taht üzerinde tasvir edilen ana, kadının o diyarlar erkeklerının nazarındaki mevkiini gösterir. Şark'ta ya zelil bir hizmetkâr veya behimi duygular oyuncağı ha- linde görülen kadının Garp illerin- de, genç de olsa, ihtiyar da olsa, er. kekler tarafından elinin öpülmesi, ağır işlerinde yardımına koşulması, eziyetli durumlardan korunulması, onun bir erkek hayatının ömür- yu arkadaşı telâkki edilmesi bun— dandır Onu böyle muhteremleşii- n şey, yirmi asırdanberi gittikçe kokl eşen bu dini taabbüt ve takdir duygusu: Netice olarak da Garp âlemi, ya- ni İsa kültürünün yaygın bulun- duğu yerler gıttıkçe ilerlemiş ve bu- günün en olgu üncesine, en İ- deal duygularına ulaşmış ülkeleri olmuştur ve daha da olacaktır. Ka- dının dünya gidişindeki ehemmiye- tını kavramak, medeniyetin ta ken- temellendirmek — demektir. Çünkü medeniyetin akışını hazır- layan nesillerin temelini kadınlar, yani evlâtlarını yuğuran ve gelece- ğe hazırlayan analar teşkil ederler. Bu hayat gerçeği nasıl inkâr edile- bilir? rta Asyadan kopup gelen Türk S” cemiyetinin zamanla Arap ve İran tesirlerinde kalmış bulunân İs- lâmiyet prensiplerini kabul etmeden evvelki hayatında kadın, mücadele- ci erkeğin saygı gören, eşit haklı, hayat ve mihnet arkadaşı idi. Iran hü kumdarlarından birine mağlüp olup ölmüş kocasının öcünü almak için askerlerının başına geçen, Türk Kraliçelerinden Tomris'in emrinde binlerce erkek zafere gururla eriş- mişi ve ihtimal bundan iftihar duy- muştu Henuz özünü kaybetmemiş, Orta Asya muhaciri Türklerle meskün Melek Erbilen (Yunus Nadi Mükâfatı) Anadoluyu XIV üncü asırda ziyaret eden Arap seyyahı Ibni Batula, Türk ailesinde kadına verilen e- hemmiyetten hayretle bahseder. Zamanla yayılan Türk âleminin, diğer âlemlerin kadın hakkındaki nazariyelerine — kendini kaptırdığı muhakkaktır. Kadın zamanla Türk hayatında eski ciddi mevkiini kay- etmiş ve nazarı itibara alınma. yan bir eğlence ve hizmet mahlüku haline ınmıştır Tarihimizdeki o meşhur ınlar Saltanatı devrini kadın dırayetsızlıgıne ve zararlarına bir misal olarak gösterenler o meş- um rolleri oynayan kadınların boş entrikalarla yetişmiş cahil saraylılar ve hele yabancı ırktan ve milliyet. ten kadınlar olduklarını acaba hiç mi düşünmezler? ugün özlü bir Türk anasının B yetiştirdiği. Büyük Atatürk- ün irşadiyle özüne tekrar kavuşan bugünün Osman oğullarından gel- me Türkleri, hayat ve meşakkat paylaşıcı kadının önemini yeniden kabul etmişlerdir. Bugünkü genç nesillerin tanıma- dıkları bir tip vardır: Oyalı yeme- nili, temiz başörtülü, üç peşlı enta- risi el örgüsü bir kuşakla sıkılmış, — üstübaşı lavanta kokan bizim çocukluğumuzun yaşlı kadınla Onların çevresinde — bir şefkat havası, yumuşak bir hava dalgala- nıldı. Ellerinde tenteneleri, akşam- ları mangal başında mırıltı halinde birbirleriyle dertleşirlerken onlar- dan birinin kucağında uyumak en tatlı zevklerimden biri idi. Akşam güneş battıktan sonra sokakta bu- lunmayı korkunç cangıllarda dolaş- mak kadar müthiş bir şey addeden o günlerin bu beyaz başörtülü, tatlı huylu, mütevekkil,hayalet kadın- ları, inci yuzyılın yarısını ya- şayan devrimizin hiç bir zaman bi- lemiyeceği, anlayamıyacagı geçmiş varlıklardır. Fakat bütün o yumu- şak havalı kadınlar, Türk ilinde kan dökülmeden temin edilen Meş- rutiyeti, İstiklâl harbinin inkılâpla- rını, hattâ son yılların siyasi istiha- lelerini hiç sarsıntısız geçmeyi ha- zırlamış vatan çocuklarını — yetiş. tiren özlü Türk analarıdırlar. Busunun genç nesillerinin ana- ları mücadeleci, meslekli, dinamik - kadınlardır. yıllık istihale, Türk kadınını man- gal başından iş masası basına getir- miş bulunuyor, önümüzdeki yüz- yıllan yaşayacaklar Türk İlinde de kadının ihtiram halesiyle çevrildi- ği göreceklerdir. AKİS, 22 Mayıs 1954