PROUST DOSTLUĞU LAMİTİE DE PROUST Proust'un Kuklalardan ibaret olan psikolojik antiteler değil, hakikaten canlı ve hürriyet sahibi, Okan- dan ve kemikten yapılmış mevcuflar yaratmak kudretine malik oluşudur. oProust'un yarattığı şahıslar, sadece portreden veya «personnages a elef» lerden (1) ibaret değil, muayyen «tip» lerdir. Bir tip işe, yine Hugo'nun keşletliği çi- bi, «filân veya lilân adamı temsil etmez; bilâkis bütün bir karakterler ve zihniyetler, ailesinin, silsilesinin, beşeri bir şekil altında, hülâsa ve tek- sif eder. Bir (ip, ihtisar etmez, toplar... Ağızda çiğnenen İiiçbir partakal yaprağı, portakalın lez: zelini vermez. Bununla beraber yaprakla yemişin arasında «erin bir yakınlık, kök ilibariyle bir kaynaşma, aynı kaynaklan gelme bir usare be- raberliği ve hayata çıkıştan evvelki aynı yeraltı hayatının bölüşmesi Okeyliyetleri vardır. İşte tipin de kendisine mahsus olan garip mevcudi. yeti ve edası, buna benzer.. Eğer bip, bir tec- ritten ibaret olsaydı insanlar, ona, öyle aşina bir gözle bakmazlarıı.» «“Hamlet'in teeride benzer hiçbir taralı yok- tur... Bununla beraber şu veya bu insandan maada, Hamlel'te, insanların kâllesini temsilden târif edilmez bir şey vardır.» «Marazi olmasına rağmen Hamlet, insanın daimi bir halini ifade elmektedir |2|.» İşte Proust'un eserindeki &sas şahıs ta böyledir. iu şahıs ta, «kendisine göre kâfi derecede uygun gelmeyen bir hayat içinde çekilen ruli azabının temsil etmektedir; bunu temsil edebilişi ise, kendisinde mevcut olan insanlık ve esrar nasibinin varlığındandır. Marcel, oHamlet'tir, ( «Marceln o diyordum; bu ismin, müellifin ismi olduğu gibi Recherhe'in kahramanının ve nakılinin küçük ismi olduğu malümdur» ). Zira Proustta Danle gibi, «Come'die»'sinin (31 esas, merkezi şahsıdır. O da, Danle gibi, «Temps Refouve»'nin cennetine ulaşmadan evvel - hem de nasıl bir purgaloire'dan oyeçerek cehennemin bütün azaplarını çekiyor!, 11) Mal aledığu veçhile bur tâbir, muayyen bir edeli tip veya şahısa nil olup Franaz edebiyat tarihinde Tani ösimle anılmaktadır. (2) “Milim Shnkespenre, , Victor Hugo, 14) Aslinda Lirnnk İçerisimledir, sanalı gibi bir sanal, - lâbirin muayyen bir manasiyla- edebiyat sayılamaz. Mevzuubahis olan şey, burada ilim, ötede ise teshir ve (büyüleme) dir. Hiçbir üslüp Jsiyle) Proust'unki kadar Wagner'in damarlarımızdaki kanın dışına, sahilde denizin nefes alışına ben- zeyen geniş ve dalıralı musiki cümlesine yakın düşmez, Proust'un, telekkürüne giydirdiği el bise, gelişi güzel makas vurulan beylik kumaş- lardan değildir. Burada karşısında bulunduğu: muz şey, canlı bir nesiç, hatlâ lâmiselerini her islikamete yayan sonra yine içine çeken ve her yabancı özü kendi özüne kalbedip yediren can- li bir protoplazmadır. Eserin inkişal seyri, yalnız insicamlı ve ahenkli değil aynı zamanda tıpkı bir nebalın sürmesi gibi içindeki müteazzi sürmelerin rit: mine de tâbidir. Proust, tıpkı arılar gibi, kova: nini gözbeyöz kurar; eser de, hüceyrelerin üremesi gibi bir tekessür yolunda.. bir nevi tabii inkişal üzere büyür. (Hattâ öyle ki hazan bu tabii inkişallı uzviyelte, hakiki bir takım kan- serlerin yer yer peyda olduğu vakidir.) İşte Proust'un, gâh zirvelere kadar coşup yük- selen gâh ta dinen, gevşeyen ve şefkatin son had- dine kadar varan müteheyyiç melodisi Wagneri hatırlatıyorsa bunun sebebi şu ki bu iki deha, bizzat telekkürlerinin mahiyeti ve senbollerinin mârası yolundan birbirlerinin aynı derece yakı: nıdırlar. Wagner'in bütün dramlarını şöyle bir müşlerek mahrece irca etmekle görülür ki Wagner'de daima mevzuubahis olan şey, ya bir ilk günahın cezasının çekilmesi yahntta herhangi bir büyünün tesiriyle mahküm edilmiş bir ruhun kurtarılmasıdır. İmdi Proust'ta, ruh larımızı her hangi bir sihrin ve füsunun elinde mahpus kal- mış olup ancak kurlarıcı halıraya rastyelmek ve kurtarıcı hatıraya kavuşmakla hür olan ruh- lar addederdi. Yalnız, Wagner'e göre biz, kur- tulüuş ve selâmelimizi bir başkasının İedakirli- #ından beklemekliğimiz icabederken Proust'a göre ise biz, bu kurtuluşa kendiliğimizden eri. şebileceğimiz gibi kurtulabilmekliğimiz de ancak ve yalnız kendimizden geçmek, kendimizi ele vermekle mümkündür. ( Yürüyer ) Georges CATTAUI — Selmin Tevfik SİBER