ORKESTRA ARTİSTLERİMİZ Sun yazılarımdan birinde şöyle demişlim: | «Çalıcı inusikicilerimizin devlet memuru ola: rak çalışanları dışındakiler İstanbulda iki züm- “reye ayrılabiliyor: bir, hususi musiki işlerin- de çalışarak yevmiyelerini zararsız kazanıyorlar. Ölekiler bir yandan lise Lalısillerini yürülürken, “bir yandan da musikicilik mesleğini iş edinme- bekliyorlar; hatta liseden sonra üniversite talısiline yirdikleri hal- de bile eryeç musikici olmak, bu mesleğe ha: yal bağlamak o kaygusunu taşırlar. Demek ki devletçe yeniden çalıcı bulmak üzere müsaba- kalar açılsa talipler bulunması maddelen her zaman için mümkündür: Şu şartla ki devlelçe bu gençlere güvenilecek birer kazanç gösleril- melidir; yoksa 17 lira asli aylık için hiçbir mu- sikici devlet memurluğu vazilesini üzerine ala- myacaklır: ya hususi işlerden ayrılmıyacak, ya- hul ta musikide amatör kalıp başka yollardan daha iyi kazanmak suretiyle çoluk çocuğunu “yeçindirmek çarelerini arayacaktır. Kâfi kazanç gösterilmedikçe resmen açılan müsabakalara İsiç bir inusikicinin katılmaması için el allından İs- tanbul ile Ankara arasında muhabereler cereyan etmiş, meslekdaşlar arasında sıkı bir elbirliği yöslerilmişlir; bunu sevinerek duyduk, 17 lira asli aylık yerine ayda (250) lira ücretle göçmen çalyıcılar o yetirimekten kurtulmak ve musiki kurumlarımızın yalnız Türk çocukları eliyle çev- rildiğini görüp bununla övünmek istiyorsak musikici gençlerimizi manen olduğu kadar mad- delen de insan gibi yaşatmanın çarelerini ara malıyız. Asri ve milli bir musiki organizasyo- 'nunun ilk şarlı işte budur.» Sevinerek duyuyoruz ki Ankara C, B. Filar- .munik orkeslrasının «aylık,, şartları çok iyi bir şekilde artmıştır. Bütün meslekdaşlar bu habe- Pp» bayramını yaşıyoruz... Avrupa orkesirala- rında, laamül haline yelmiş ve her yerin kendi meslek şartlarına uygun sekiz on türlü aylık sistemi vardır. Son kanuna göre bizim orkes- (İramız için bu sistemlerden hanyileri arasında ne gibi vasatlar bulunmuştur? Ne bunları, nede ayık derecelerinin ne kadar arttığını bilmiyo- tum; kanunu henüz görmedim. Yalnız kanunun “bw maaş maddelerinden arlisilerin pek mem- enin kaldıkların yörerek sevindim. nin imkânlarını dört gözle | Kanunlaşan yeni sislem günümüz için de- gerli olabilir Fakat, bu gibi sislemleri, hep sanalın iyiliğine olmak üzere icabında her yıl yeniden gözden geçirerek, tecrübelerle duyu- lacak ihtiyaçlara göre değişikliklere uğralınağa şimdiden hazır bulunmalıyız: Sanat işlerinin ka nunları öleki kanunlara benzemez... Geçen asırda musiki işlerinin devletleşmesini Avrupalı meslekdaşlar hiç istemezlerdi; devlet adamları- nın sanat işlerinde hep kaş yapayım derken göz çıkaracaklarına inanırlar. Fakat oOson umumi kriz arkasından odevletleşlirme siyasası ister istemez bir çok yerlerde aranır oldu: Çün- kü, meselâ Alınanyada 35,000 işsiz muşikici var (çoğu diplomalı olarak |) Amerika Birleşik Devlellerindeki işsiz omusıkişinasların — sayısı 18,000 dir. Nice orkestralar kapandı... Öyle ki, her yerin musiki işleri büsbülün veya yarı ya- yarıya — yerine yöre — devletleşmeye doğru gidiyor; geçen asrın kayguları da her yanda yeniden tepmeğe başladı; örnek olarak, tanın- mış bir yazarın son birkaç salırını alıyorum : «Musiki işleri o devletleşen bir memlekelle bir orkestra kanunu çıktığını farz edelim. oOÖrkes- tranın ruhu olan şellik seçimi şöyle bir madde ile çivilenmişlir : ( Orkestra şeli herhangi bir yüksek konservalurardan diplomalı bulunacak, ve bu yolda takaddüm etmiş şu kadar yıllık bir tanınmışlığı olacaklır ) | Devlet şekilciliği, musi- ki işlerinde de, her işindeki Obürokralik klişe- leri görmek isler, Onca, meselâ «diploma» bi: ricik meslek ölçüsüdür, musikide de bu böyle- dir: nelicede yukarıki kanun maddesini kolayca tasdik ettiği gibi, ona uygun tahsil şartlarını haiz bulunmayan şeflere de yüz vermez. Siz arlık makamlara istediğiniz kadar deri yanınız: — Ne yapıyorsunuz, deyiniz, hiç artistliğin öl- çüsü diploma olur mu ? Dalilerin, arlisllerin, şeflerin, v. s., yüzde doksanı dün olduğu yibi bugün de diplomasızdır.. Fakat dert anlatamaz- sınız. Devlet orkestrasının başına rulısuz bir diplomalı geçmiştir. Öte yanda da birinci sınıf bir diplomasız iktidar ölrtektedir. İşle devlet adamlarından çoğunun sanat sahasındaki icraati her yerde bu gibi yörünüşlerde olacaktır. Onların görüş ve kaprislerine yaranmağa çalışarak veya kendi çıkarından yana yontacak simsar ruhlu meslekdaşlar da belirecektir...» (1934).