HOELDERLİN VE «EMPEDOCLEs ÜN ÖLÜMÜ İki kulbum birbirine değmesi kendilerinin yahsi hassalarından sıyrılarak birbiri içerisine geçliği zaman husul bulur. Bir şahsiyelin ru» unda bü hadise ihtirasın en yükaek haddine erdiği anda doğar. Bu şalisiyelie her iki uç daimi bir mücadele halindedir. Fakat bu deruni ilitiras ancak bir Jâlhza devam eder ve bir ân gibi silinirken insanı da birlikte sürükler. usanin ölmesile bu iki uç birbirile anlaşır vak ve önüm İsayalında olduğu zamandakinden daha sıkı bir suretle birleşmiş olacaklardır. Ve milayei bu geçmiş ürun ilılirai da alemşumül, daha rabutalı, daha olgun, daha berrak olarak yenilen kendini gösterecektir. Bu iptidai çerçeve hazırlık devrine malısus şekilsizliğimi mulbalaza eder. Ve Höoelderlin dür şüncesini dala iyi bir tarzla nakledebilmek için arlık bherilesi şekillerin yardımına müracaal ciler, Şanmdi fedakârlığın kâlnnila ilale elliği ma naya yeliyoruz. bazı devirler kendilerinin en şuursuz arzularını ve en luzlı meyillerini güs” bermek isterler. O zaman bir adam nilakla ihti- yacın vaklinden evel iltihadlını lahakkuk etlir- mek üzere urlaya çıkar. Bu devirlerin ne bir hareketle, ne de bir Tülle talırike ihtiyacı vardır. İstedikleri yalnız bir tek mallükun kendi mev- eydiyelini abii elmesidir... İşte Empödocle bunlardan birisidir. (Sema- zamanının, Yalanının çocuğu, labiaile sanalın ilk İgsadimlerinin mulassalası, u dün yayı bu çarpaşınalar arasından yürdü.| Fakat bu tezallar onda o kadar kuvvelli bir hahde birleşir ki onlar asıl hudutlarını bile aşar- lar. En büyük imlizacın en seri ihülâllan değ adağru gribi uzvi ve gayri uzvi iki alem birlürine girer. Camii ve iplidai tabiat Erpedecle'de mmüsbel (ir şekil alır, Sanki iabinlin unsurları iman şekline girmiş de İaniler arasında yaşı: makladır. Bili, Ayıran, düşünen, kıyas yapan, tahammül e- den, cimreden, ve emir alan küvvel onla dalıa alaki, dala yayri uzvi, umumi, meçhul bir şek- İs. girerdi. Düiyer Harallan da maoçlıuliyel, şe- kilsizlik, şuursuzluk onda malümun, hususiyelin, şalısiyelin, uzviyelin şeklini alırılı... Böylece vw benliğinden sıyrıldığı zaman ve gayrı iweşur olabildiği nisbette daha çok müle- İekkir, daha sanatkâr, daha hayalperesi, dala amir ve imuli olabiliyordu. Demek ki başkaların- da sükül olan, onda söze lahavvül ediyordu. Ve diyerlerinde kelimelerle ilade olunanlar onsa bir ifade Ulümazdı, © kendi mukadderini asırların oiçsellisile ilânihaye çoğaliabilen, İakat yok olması lâzımşrelen İani bir mulassala şek ale tasvir ederdi. Bülün meselelerin kendi benliğinde halledil- diğini zannediyordu. Fakat o bu halin zahiri ve muvakkat olduğuna inanmışlı. £aten: «Trajedi. deki tüpler» de bu değil m ? Zamanın ayrijeni'lilerinin siyasiyal fevkinde- ki hesaplı rulılarının verdiği aksülümelıdir ki o- mu wzlele sürükledi. Çünkü w şair doğmuşlu; şuurunun yapılışı, bir bakışla bülün kâlmalı kavrayan hislerinin ve Ükirlerinin teşekkülü wberile lam bir şair.. Fakal onun yaşadığı asra hakim olan mukad- deral, aralarında yaşadığı birbirine zil kudreller, onu kendi hudutları arasında kalmaya, kendisi: ni İeda eimeye icbar ediyordu. Empedocle zamanın tmsalidir. Zamanını teş- his ellirdikçe asrının esrarı şalısiyelinde eriyor gilüdir. Bu ise onun sukulunu tesi efmişlir. Milletinin sanatkâr, müteşebbis hayaila dolu olan gekâsi onda ve onun tesirile gemiyelis dahı feyizli, daha atılgan, daha hudutsuz oluyordu. Sicilyanın ilişamlı tabialı da daha kolaylıkla an- İaşılıyordu. Millelinim siyasi münakaşalara düş- kün ve daima yeni iarzlar arayan zekâsı onu da yenilikler aramaya sevkederken diyer laral: tan idaredeki lezebzüp inzivaya sevkediyardu. Milletinin serbesi düşünceli, menli aynosiik ze“ kâsı meçliulâi karşısında harekele geçmeyen bu zekâ, menli olmayı neyalion'u hiç bir vakil ka- bul edememiş olan Empâdocle'da meçhule hü- kmelmek şekline tebeddül ediyordu. Esarele karşı durarak tahakküm kabul elime. yen labiali ele almaya ve onu, kendini anladığını nisbelle anlamaya çabalıyordu. ggkâsı camii bir şekil alarak yil gide ondan sıyrılmaya, eşyaya nuluz çİmeye ve onun için de tabiali bir uçurumda imiş yili benliğini kaybelmeye mecbur oluyordu... ( Yürüyer ) Arndrâ Babellon — Salih Zeki AKTAT