tüylerini kabarlıp o birbirinin üzerine alıldılar. Bir iki daki: ka geçmemişii ki ikisinin de yüzü kan içinde kaldı. Seyir- cilerden biri bağırıyordu ; — Yaşa be Çil herozum ! Bir tokat daha, bir tokat duha ! Men horozları güyalarile döğüşür sanırdım. Meğer bu ikinci bir sildlmiş, Asıl kü velli sildh, ayaklarile birbirle rine alirkları tekmelermiş. Er- babi bu fekmelere tokat diyor, Tokat yiyen horozun taraftarı ise şöyle haykırıyordu : — Sen de ona aşkel / Sen de öna patlat ! Yaşa, bir daha. Göreyim seni Telli Turna, bir daha, Sir daha! Halbaki Çil horoz da, Tel- İl Turna da, aynı saadet veya Jelükete namzet, hakikatie ay- m İurpalanışın sefaleti içinde, möbelle birbirlerine tokalları yağdırıyarlar ve ikisi de kan ve pıhliya bulanmış, her an biraz daha kesilerek sahiple rini memnun etmeye çalışıyor fardı, Nihayet Çil horoz mu, Telli Turna mı, hangisi bilmi- yorum, birdenbire kümes isli- kametinde, herholde ihtiyat olarak alekoyduğu bir kuvme- tin yardımile kaçrverdi ve dö- Büz bii, Meydanda kalan Telli Turna veya Çil horaz, suralının delik deşik halile, gözlerinin kenarından kanlı deri parçalarile, bir baj- ka döğüşle aynı şeyin başına gelebileceğinden habersiz, rulü- tekreh bir sesle bir iki kere öltü. Kendisine dşık sahibinin kolları arasında zafer meyda- mını derkelii, | Kaybeden ku- marbazlar mahsun malızun ellerini ceplerine götürürken başka bir taraftarın sesi dü- yarluyardu ; — Ah şa bizim horoz yak mu # Akşamları onu karşımıza alip sahibile beraber raki iç- mek o kadar hoşumuza gi der ki /... İşte, eskiden ismine (Ba. beli), şimdi de (Ankara cad: desi) dediğimiz bu meydan, bu cinsten İborozları yetiştirmek hususunda, fahlakurulu evler, vebali nehirler ve silmalı ba- taklıklar gibi, bünyesini de- vamlı bir istiklal içinde korur muş, içlimdi bir mesuliyet taşır. Haraz misalindeki mazur hayvancık, çıplak, vahşi, ip- tidai bir (Mefsi Emrmare) nin halis örneğini ve e havvan etrafındaki gayretler de, bu (Nefsi Emmare) min kiymel hükümlerini ve piyasasını lem sil ölmez mi Türkiyenin uzun Zamanlar fikir m merkezliğini yapan bu meydanın yegöne beğenilmiş ve en çok mârii kaydetmiş ümniesi de, oyu hayvani ( Nefsi Emmare | nin döğüş ve oyununu en iyi beceren ipleri bulmak, yetiş dirmek ve Beslemek hususun. daki natürüne dayanır. Bir ne- mi yağlı derinin, bir nevi bi- ceği doğurmak ve beslemekleki nalürü gibi. Bu nalğrü ona kimler aşı” Jadı # Tariki me zamandan başlar ? Humları öğrenmeye me (üzüm, nede finkün varılır. Buna yeltenmek, Yeniçeri or- dusunda ilk dsinin veya İs- tanbulda ilk kölhanbeyinin kim olduğunu detkike kallerş- mak gibi manasız bir tarih oyununa çıkar, Ömrü #0 - $) senenin içine sığışsa da, ezel kadar başsız bir kaynaklan gelip, ebel kadar sonsuz bir denize aktığı hissini veren bu seciye deresinden, herhangi bir zaman ve herhangi bir mekön da alınacak bir maşrapa su, kimyakere, dalma aynı mad deleri taşıyan bir rapor yar- dıracaklır. Fikir ve idrak iy keneeleri içinde kan ve lere balmiş insan beyninin tek hirs olan hayat hamlesi ve meç hali feth humması, Oörada yerini tek ve aziz İir cevhere bırakmıştır. Bu cevherin ismi (nefs) dir. Sabah kahvesini zamanında içemediği için evinin içini ali- üst eden ve komşusunun ke ağından, mahalle imamının sükalımı kadar, İirnaklarını uzatmadığı yer bırakmıyan kocakarı (nejs lerinden daha kör, daha geri ve duha kaba bir nefs... Şüphesiz ki fnefa)le- rin de mütekâmil olanları var- dır. İslâm mistiklerine göre fefai Emrmeare) den (Mejsi Lewwamaj) ye çıkan nefs, bu ikinci kademede, kendini bir fikir ve bir telâkki tarzına is nal edebilecek hale gelir. Fi. kirle fmefs) arasındaki sıkı ve karanlık obağları görmemek ne mümkün # Fakat bir meşe kütüğü kadar seri ve çıplak olan fnefsjin ilk ve hayvani halini,üzerine bütün bir fikir sis teminin kabarimalarını çıkarı cak suretle yonimak we (nejsj kütüğünün bütün hırslarını, o rölyeflerin hayal ve muhaja- sas yolunda sarfetmek ayrı bir iştir. Bu manada fnejsjin Jikir we imandan farkı azdır. 2