T E R AĞAÇ gi UÜ M E ROMAN Romancı, insanların arasında, en çok Allaha benziyendir. Allahın maymunudur, Canl mahlüklar yaratır, kaderler icat eder ve bu kaderleri vakalar, felâketlerle dokur, onları karşılaştırır ve gayelerine götürür. Uydurma şahsiyetler, şüphesiz. Bununla beraber, “Harp ve Sulli,şun Rostowları, “Karamazov kârdeşler,,, hiç bir etten ve kemikten mahlükun olamı- yacağı Okadar bhakikidirler, Onların ölmiyen özü, bizimki gibi metafizik bir iman değil: dir; biz şahitleriyiz. Nesiller onları bütün diriliklerile bir- birlerine bırakırlar. Ruhunun çocuğuna, hangi romancı sınırsız bir ömür ver. mek istemez ? Bütün edebi neviler içinde, halk arasında ve dolayısile obasımevlerin- de, en fazla itibar gören, (ro- manesgue) tarz olduğundan, ediplerin çoğunun bu ilâhi vergi ile doğduklarına, kendi kendilerini kandırınaya çalışmalarına, Şaş- miyoruz, Hemen daima boşa çıkan bir iddia. Fakat bundan kimsenin, romanın ölmek üzere ol- duğu neticesine varmıya hakkı yoktur. Zira her devirde büyük romancılar münzevi idi- ler. Bununla beraber eğer roman ölmedi ise bile, bir roman bubranı olduğunu görmemek için kör olmak lâzımdır. Okuyucu ve yazıcı, hepimiz bu buhrana parmağımızı dokundur- sevklerin bir az daha yukarısına çıkacak ve dilletantizma hastalığından bıkarak, seçmeye ve hakikatı her şeyden üstün tutmaya başlayacaktır? Bülün neslimizi kıyrandıran bilmecelerden, reaksiyonlardan; isyanlardan, nelis murakabelerinden; kararlardan ve tered. dütlerden; ihtiraslardan ve visallerden; vicdan azaplarından, şikâyellerden ve meselelerin meselesinden eüebiyalınızda iz yok. Her türlü ibtilâfın, din, ahlâk, aşk, ideal düğümlerinin acısı içinde yaşıyoruz. Önümüzde bir sörü sorgu işareli var: Hepsi çözülmek, açılmak, güne ve güneşe kavuşmak istiyor. Lâkin romancı bunlara dönüp bakmıyor. Burhan TONKAK masa idik, roman, bu kadar hücuma uğra- mazdı. Fakat bir takım kimseler, onda, can çekişme alâmeti sezerken, biz, gömlek değiş- tirme ve geçit safhaları görüyoruz. Tehlikeli bir gömlek değiştirme, korkunç bir geçit... Öyle iken gene şüphe etmiyoruz ki roman bu tecrübeden yenileşmiş ve belki de, akla gelmiyecek kadar zenginleşmiş olarak çıka- caktır. nü Bu buhran nedir? Ro- mancı, canlı kadın ve erkek- ler yaratıyor ve onları bize ihtilaf halinde gösteriyor. Din- de, Allah ile adamın ihti'âfı, aşkta, kadın ile erkek ihtilâfı, nihayet Adamın, kendi ken- disile ihtilâfı. Şu halde harp sonunu bir romancı gibi tarif etmek lâzımgelirse, * bu güne kadar romanı besleyen, ihtilâf çetinliklerinin, gittikçe azal- dığı bir devirdir , , diyebiliriz. Elbette basit ve sözgelişi kul- landığımız bir formül. Nitekim bu günün sos: yetesile harpten önceki âlem arasında, bir uçurum tasarlamak istemiyoruz. Göz önüne koymak istediğimiz bu günkü dünyanın hu- susiyetlerini, 1914 den ve hatta daha önce- den görmek ve bir asır yukarısına kadar çikmak mümkündür. Fakat, devrimize has olan şey, bir çok delikanlıları, inanmadıkları kiymetlere, ha- yatlarında yer vermekten uzaklaştıran, o Halbuki hayat durmuyor, ilerliyor ve bütün. meseleleri, sessiz; ferdlerin, ailenin yıkılınası bahasına halledip geçiyor. Manevi veya maddi ölüm her şeyi temizliyor, lesviye ediyor. Çünkü reelin karşısında ferd tereddüd edemez, mutlaka seçmeye ve Sfenksin sorduğu bilmeceyi halle mecburdur. Türk romancısı; hiç olmazsa, bu cevapları verilmiş sualleri, ne vakıt, ( nârı beyza) haline gelmiş bir kitap gibi, avuçlarımızın yanması için, elimize birakacaktır? Burhan TOPRAK