Filiz, onun boynunu bükerek nazlı nazlı «Mocumu dediğini a gülümsedi: — Sana darılamam zi “ıliz, birasının son ln da ilk yudum kadar zevkle ib, bardağı büfeye bırakırken; trenin birinci kampanası çaldı, Hümeyra, telâşlandı: — Nerede kaldı: çocuklar? Fılize dönerek: — Dışarı çıkalım, onları bekliyelim. Dedi. Bülenin önündeki uzun koridoru geçerek, hole çıktıkları zaman; Filiz küçük atmaktan kendini alıkoyamadı. mermer basamaklarında yükselen Feridin arkasında, Hasanı görmüştü. Her zamanki gibi, sılıhatlı, ve temizdi. Hümeyra, Filize güldü: — Mocum, ben a mahsus söyleme- mişlim. Ferit, akti bulmasaydı, hiç bah- selmiyecekli bile. Nasıl «Cad nın sizi MN e bir kere daha an- ladın yar, Filiz, onun elini parmakları arasında kuvvetle sıktı. Hasan, onlarla selâmlaştık- tan sonra; — Ne iyi ettiniz de bu gezinliyi ortaya attınız. Beni unutmadığınıza çok teşekkür ederim. Bilhassa Feride... Dedi. Beraberce yürüyerek, bekleme salonuna girdiler Filizin yüzündeki manalar değişmişti. İçtiği bir duble bira, yanaklarını renklen- dirmiş, gözleri söle, ümeyranın annesi, »derek, ayağa kalktı; — Haydi bakalım, delikanlılar, genç kızlar, şu paketleri yakalayın! Gidip kom- parlmana yerleşelim. Nerdeyse bizim tren kalkacak... Biraz sonra vagona binerek, paketleri, çantaları rafların ağları içine yerleştirmiş- ler, m oturmuşlardı. , Filizin yanındaydı. Elan yavaşca fısıldadı: — Ferit beni çağırdığı vakit, henüz uyanmıştım. Sabahı denizdeydim. Eve saat ikide geldim. Duş yaptım. Yemek yiyerek paketleri. işaret Genç kızın Filiz, onun sesinde, düz kelimelerle a sözlerde, kalbini sevinçle doldu- ran bir ahenk buluyor, onu dinlemekten, onün yanında olmaktan büyük bir zevk duyuyordu İkinci, üçüncü kampanadan sonra tren kalktı., a lacak, bahçeler arasında ilerlemeğe baş Filiz, ai, kahverengi gözlerinin sıcak bakışları altında, bütün üzüntülerinin eridiğini hissediyor, #nnesile konuştuğu sözleri manasız buluyordu, Filizin a fından taşan ümit, sevgi ve heyeca Hasanı sarıyordu. Ondan uzaklaştığı za- manların boşluğunu mında olunca, bir kat daha kuvvetle hissediyordu. 24 “ Hasta bir kadınım. Benden intik alıyorsunuz. Bakın elimi tutun, ateşim var. Size yatağımdan kalkıp geldim. Yakında kederli bir kadından, intikam yerine çok asil şeyler alınacağını an- lıyacaksınız. Evet, evet, söylemeyiniz. Beni çok seviyordunuz? Bunu konuş: mıyalım. Güzel bir metresiniz var, o nunla mesut olunuz. Ben de mi mesu- dum? Ah bende mesut bir kadın si ması vâr mi Armand, ıstırabımla lenmeyiniz. Ciddi bir zaruret, bir gün öğrenip te beni inim sebepler neticesi sizden ayrıldım Armand, onun ayağa kalkıp gitmek teşebbüsünü görünce kapıya dikildi; — Hayır, gitmiyeceksin, hayır, her- | Şeyi unutacağım, yine mesut olacağız! diye bağırdı. Marguerite şüphe ifade eden gözlerle ona baktı, sonra man | tosunu ve şapkasını çıkarıp mel attı: — Sizin esiriniz, köpeğiniz değil miyim? İstediğiniz gibi kullanın, beni J alın, sizinim! dedi. O gece ikisi de | sılgın gibi seviştiler o Marguerite'in | öpücükleri genç adamı deli ediyor ve | mütemadiyen onu kolları arasında sı- kıyor, öpüyor ve onu sevdiğini söy- lüyordu Sabahleyin La Dame aux Camelias ndan kaçar gibi çıkıp gitti. Genç | adamın yeniden Paristen çıkıp bir ara- da yaşamak teklifini şiddetle reddet- mişti. Yelkenli üç kayık, onları al açık- larındaki küçük adacığa getirmişti. San dalcılar son trene dönmek ei gelip onları alacaklardı. ndallardan inerek, sahildeki keskin, sivri uçlü kayalıklara ire işi bir dür- lüğe çıktılar. İleride, kara teneke masa- ları, kaba hasır e bir kır ga- zinosu vardı, Yerleşmek, masaları ri uzun bir sofra kurmak güç © Tanın annesi, atağı çıkar- mış, becerikli bir ev kadını çevikliğile, yiyecekleri masaya sıralarken, kendine yardım etmek isteyen gençlere darılı- yordu: — Gidin, ai mi eğ nüz zaman yemeğe geniz kiyisına lik bir yere sofra kurulmuştu. Karşıda dağlar görünüyor, e in e öbür ucunda kamp kuran bir gramofon çalıyor, üstlerinde dorlür; e pantsalonlar, ma- yolarla dansediyorlardı. La Dameaux Camelias — Başı 17 inci sayfada — and Duval saatlerce yatağının yalvarmağa, kollarının arasına karar verdi. apıyı ona hizmetçi Nanine açtı, Sanki onun gelmesini bekliyormuş gibi: — Madam sizi kabul edemiyecek, Çünkü kont de N.... içeride, kimseyi içeriye bırakmamamı söyledi, dedi adam sarhoş gibi evine dön- dü. Marguerite sanki onunla alay edi- yordu. Saatlerce düşündükten sonra ni- e cüzdanından bir 500 franklık çı. ardı. almağa Bir kâğıdın üzerine şu satırları ya- le zarfa koydu “Bu sabah o Eder erken gittiniz ki ücretinizi ödemeyi unuttum. İşte ge celik ücretinizi gönderiyorum |,, uşağıyle ei La Dame aux Camâlias'ye gönde Ertesi gü: nü bir zarf içinde 500 rl mektu- bunu bir adam kendisine getirdi ve de- di ki: — Bunu bana madam istasyonda verdi. Kendisi şimdi İngiltereye hare- ket etti. | Artık Armand Duval'i Pariste tuta. cak birşey kalmamıştı. Derhal bir tre- ne atladı ve Marsilşaya indi, ora dan başka memleketlere geçti. Ger m mütemadiyen gezerek kalbinin ıstırabını dindirmek istiyordu. onu gelecek sayıda) Hümeyra bağırdı: aydi çocuklar, tur yapalım.. Onlar si annesi, arkaların- dan seslen — Geç ka almayın, yemek yiyeceğiz.. Hümeyra: güldü : — Sa Büyükadada tur yapacağız da, annem tenbih ediyor, Kamp kuran ailenin önlinden geçerek, yabani tarlaların iki yanına çit ördüğü daracık yola saptılar. Taflanlar bazan al- çalıyor, bazı yerlerde başlarının üzerinde kavuşuyordu, Önde Hümeyra ile Ferit, sırayla ile Işın kardeşi, Oya Dinç, en arkada Ha- sanla Filiz gidiyorlardı. ılık havasına karşılık, tur yolu serin ve rutubetli idi, Bir kişinin zili geçebileceği patikada, Filizle Hasan, biribirlerine sokularak yürüyorlar- dı. Etraflarındaki manzara. (Arkası var) | G Ç “No.72 YARIM AY BİLMECE KUPONU No. 72 )