şıkı Değildi; Fakat Onu Kıskanıyordu!| l f Arabamız, Köyceğizin yanındaki gölün kenarında sür'atle ilerle- / i yordu. İlkbaharın tatlı müjdesini getiren Şubatın bu güzel gününde, Pi < kıskançlıktan konuşuyorduk. Arkadaşım Ekrem, çok sevmiş, sevilmiş, ıstırap çekmiş inşanların; geçmişleri anarlarken duydukları tatlı tahas- : sürün tesiri altında; garip bir aşk macerasını bana anlatmağa başladı: giy N N — Bir zaman genç ve güzel bir kadınla tanışmıştım. İsmi | * V n boyu, marin edası; ve ufak bir temas darbesile kırılan cicilibicili eşyaya benzer zaraletile; etrafına mukavemet edilmez bir cazibe serpiyordu. Bu narin ral öyle ateşli bir ihtiras vardı ki: bunu koyu siyah gözlerinde, ve iki kan damlasını andıran küçük ağzında sezmemek kabil değil, Bu nı, ve bilhassa ruhunu pek yakından tanıdığım cihetle; aramızdaki rabıtanın yalnız bir samimiyetten ibaret kalması lâzımgeldiği- : i ne hükmettim. Ve : hakikaten Samimi İ dostluğunu da kazan- i dım, Samiha: asri, her hareketinde tamamile bağınsız o (müstakil) idi, Kocası onu, iste- diği gibi yaşamakta özgür (serbest) bıra- kıyordu. Acaba ko- cası, Samihayı seyi- | yor muydu? Bilmiyo j rum. Hakikat şuidi | ki, kocası Samihayı | / adamakıllı o kıskanı- i yordu, Fakat, benim i haleti ruhiyemi anla- il dıktan sonra, | kıskançlığı o sükünet | bulur gibi oldu, a samimiyetinden duy- onsuz zev : İlk günleri Sami. i , hanın, yaradılışında | İ cevval ve ateşli o. | İ lan; fakat iyi yetiş- ; | tirilmemiş (o bulunan zekâsını işletmeğe.. genişletmeğe oğraş- dım. Ona sevdiğim Kitapları okuttum, hn İ Beraber mağazalara : gidiyor, evinin kü için, türlü cicilibicili eşya satın rduk zavallı, dinle kek arasında sşk bu ulunmadan da, sar- sılmaz bir alâkanın yaşayabileceği haya- line kapılmıştı!..... 2